SETA > Yorum |
Borcu Akıllıca Kullan

Borcu Akıllıca Kullan

IMF hesaplarına göre, küresel brüt borç 2000-2015 arasındaki dönemde nominal bazda iki katın üzerine çıkarak dünya ekonomik büyüklüğünün %225'ine mukabil bir borç yüküne ulaştı.

Çok güzel başlık… Mamafih yeni mevzu değil.

IMF'in Ekim 2016 Fiscal Monitor (Mali İzleme) Raporu'nun başlığı bu.

“Debt: Use it Wisely”…

Temmuz 2015 tarihli “İyi Finans Denen Bir Şey Var” başlıklı yazımda, dünyanın, küresel GSYH'nın 3 katı bir toplam borç yüküyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekmiştim. “Mevcut gevşek ekonomik büyüme de göz önüne alındığında, bu ne kadar sürdürülebilir bir durumdur? Soru işaretinden sonrası sessizlik…” diyerek de bitirmiştim.

Bugün o sessizlik halen sürüyor. Nitekim soruya, halen net bir cevap bulunmuş değil. İşin boyutu ise, endişelendirmeye devam ediyor.

İşte IMF de, söz konusu raporda konuyla ilgili güncel durum tespitini yaparken, o elzem uyarıda bulunuyor: Borcu Akıllıca Kullan.

Zira IMF hesaplarına göre, küresel brüt borç 2000-2015 arasındaki dönemde nominal bazda iki katın üzerine çıkarak 152 trilyon dolara ulaştı. Bu ise, dünya ekonomik büyüklüğünün %225'ine mukabil bir borç yükü anlamına geliyor. Yalnız bu hesaplara, finans sektörünün dâhil olmadığını da ekleyeyim.

Şimdi aynı meramımı tekrarlamış olacağım ancak olayım: Borç oranı ne olmalıdır? Nasılı makuldür? Açıkçası, kimsenin net bir yanıtı yok.

Keza IMF Raporu da diyor ki; ne kadarı çoktur bilinmez ancak bir gerçek var ki, o da, tüm zamanların zirvesini yaşadığımız…

Bu noktada aklıma, David Graeber'in “Debt: The First 5000 Years” (Borç: İlk 5000 Yıl) isimli, mevzuyu ahlak çerçevesinde çok boyutlu irdelediği kitabındaki çağdaş bölümün ismi geliyor: Başlangıç 1971, bitiş ise “henüz belirlenmemiş bir şeyin başlangıcı”…

IMF ile Graeber'i bir arada anmak tuhaf hissettirse de şu bir gerçek ki, bu “şeyin” ne olacağı, bugün herkesin farklı açılardan kaygıyla karışık merak konusu…

DEBT MATTERS
Nitekim borç önem taşıyor.

Haddini bilen bir borçlanma, bireylerden uluslara geniş bir yelpazede aktörleri güçlendirip elbette menfaat sağlayabiliyor. Öte taraftan aşırı bir borçlanma ise, bir yandan ekonomik kırılganlıkları arttırdığı gibi, diğer yandan geleceğin büyüme potansiyelinden çalabiliyor. Dolayısıyla büyüme ve borçlanma arasındaki dengeyi doğru tutturmak ve bir kriz gelip çatmadan evvel akılları başa toplamak kritik...

Bu noktada ise, özellikle özel kesim borçlanmasının altını çizmek gerekliliğine, IMF Raporu'nda da şahit oluyoruz. Hele bir de, söz konusu küresel borcun üçte ikisi özel kesim kaynaklı olunca… Bulgulara baktığımızda, özel borcun yoğunlaştığı ülkeler ise, daha ziyade gelişmiş ekonomiler… Bununla birlikte, 2008-2009 Krizi sonrasında Çin ve Brezilya gibi sistemik öneme sahip yükselen ekonomilerdeki özel sektör borçlanmasındaki yüksekliğe de, raporda dikkat çekiliyor.

Öte yandan, borçluluk oranları ve gelişiminde, ülkeden ülkeye değişen hikâyeler ve risk derecelerinin var olduğunu da belirtmek gerekiyor.

KOLAY DEĞİL
İşte küresel tespit ve ihtiyaçlar bu yönde olmakla birlikte, borç yükünü azaltmanın hep konuştuğumuz malum şartlarda oldukça zorlu bir görev olduğuna da şüphe yok. Nitekim bir yandan bilançoları tamir etmeye, diğer yandan da büyümeye çalışmak kolay değil ve olmayacak. İşte bu minvalde raporun, “büyüme dostu maliye politikalarının” etkin bir şekilde dizayn edilmesi konusunu öne çıkardığını görüyoruz. Bununla beraber, ülkeler arası gözlenen ciddi derecedeki borçlanma farklılıkları da, herkes için özel reçetelere işaret ediyor.

Nihayetinde borç seviyelerini indirmeye çalışmak birçok ekonominin ev ödeviyken, aynı zamanda gelecek borçlanma serüvenlerini de sağlam bir zemine oturtmak gerektiğini bu noktada eklemem gerekiyor. Bunun için ise, Graeber'in kendi perspektifinden sorguladığı gibi evvela; “borç nedir” diye iyi bir düşünmek gerekiyor. Borçlanmak, kendi içinde iyi olabilir, güçlendirebilir ancak bir taahhüdün tahrifatı haline gelirse de, hiç şüphesiz dert yaratır. O halde, ilk soruya peşi sıra şunları da eklemek gerekiyor: Ne için ve nasıl bir borç?

Zira borcu akıllıca kullanmanın yolu, aslında tüm bunları sorgulayıp doğru cevaplar verebilmekten geçiyor.

[Yeni Şafak, 7 Ekim 2016].