SETA > Yorum |
1 Kasım Sonrası Türkiye Siyaseti

1 Kasım Sonrası Türkiye Siyaseti

Siyaset normale döndü, uluslararası statüko kaybetti, İslam dünyasının dört bir yanında ellerini açanlar kazandı.

Siyaset normale döndü, uluslararası statüko kaybetti, İslam dünyasının dört bir yanında ellerini açanlar kazandı. Uluslararası medya Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan analizlerini 4 ayda çöpe atmak zorunda kaldı.

Bu kampanya döneminin şüphesiz en etkili partisi AK Parti’ydi. Ahmet Davutoğlu’nun AK Partisi, sakin ve tabiatına uygun bir seçim kampanyası yürüterek toplamda doğru Evet, sakinlik AK Parti’ye çok şey kazandırdı. Biraz durup söylem üzerinde yoğunlaşma ve başkalarının sadece vaat olarak verdiği kendisinin ise hayata koyduğu konuları vatandaşa daha etkili bir şekilde ulaştırma imkânı buldu. Mesela, 7 Haziran öncesinde gençlikle daha fazla temas kurulmaması belki de en büyük hatalardandı. Oysa Başbakan Davutoğlu’nun belki de kendisini en rahat hissedeceği ortam gençlikle beraber olduğu ortamlardır. Bu seçim öncesinde yapılan gençlik buluşmaları üstüne koyularak devam edilmesi gereken bir aktivite. Hocayı gençlerle baş başa bırakın, konuşup halleşsinler.

2 Kasım’dan itibaren AK Parti’nin geleneği koruyarak yeni bir sıçrama yapması gerekiyor zira mevcut konjonktürün radyoaktivitesinden korunabilmenin tek yolu zamanın ruhu gereği kaliteyi ön plana çıkarmak. Söylemden insan kaynaklarına, eylemlerden kriz yönetimine kadar planlı bir kalite sıçrayışı AK Parti’nin temsil ettiği siyasi geleneğin bekası için elzem.

Kaybedenler kulübüne bakalım: CHP bildiğimiz CHP. Bir seçim daha kaybetti. MHP tek adam şovuna dönüşmüş durumda. Devlet Bahçeli MHP’nin dönüşmesinin önündeki en büyük engel. Şimdiye kadar kritik dönemeçlerde devletten yana tavır almasıyla takdir toplayan Bahçeli’nin paralelle mücadele ve AK Parti’yle koalisyon konusundaki sorunlu ve menfi tavırları ortalama Türk insanı nezdindeki Bahçeli imajını yerle bir etti. Bahçeli’nin liderliği sorgulanacak.

HDP ise ırkçılığa varan geç kalmış milliyetçi gündemi ve terörle iç içe geçmişliğiyle Türkiye siyasi hayatının yüzleşmesi gereken bir sorunu olmaya devam edecek maalesef. Sırtın dayandığı merci PKK olunca sadece iftira ve yalan üzerine siyasi kampanya yürüterek siyaseti terör makasında hibrit bir konuma sokması artık normal karşılanır oldu. HDP demokratik bir parlamentoda silahlı bir terör örgütünün aparatı olarak kendisine yer buldu ve kullandığı radikal araçlarla ve uluslararası rüzgârla ülke siyasetine yerleştirdi. PKK’nın terörle mücadele konusunda aldığı her darbe HDP’yi de normalleştirip onu varoluşsal sorularla karşı karşıya bırakacak. PKK’nın ateşkesi bozmasına bahane yaptığı barajların bir değişiği belki de HDP’nin üzerine düşecek. (Bu satırlar yazılırken sayım devam ediyordu.)

[Akşam, 2 Kasım 2015]