SETA > Yorum |
Moskova Ziyaretinden Ekonomik Çıktılar

Moskova Ziyaretinden Ekonomik Çıktılar

Türkiye ve Rusya’nın ihracatının halen düşük seviyelerde olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu konudaki taleplerin Rus tarafı ile yeniden paylaşıldığını belirtti.

Rusya'nın KEİ'ye dair yaklaşımı olumlu iken, Türkiye'nin koordinatörlüğünde bu önceliklere dair somut ilerlemeler sağlanması, işbirliklerinin gelişmesinde bir diğer fırsat olarak karşımıza çıkıyor.

Geçtiğimiz Cuma günü, Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) 6. toplantısı için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Moskova'daydık. Bir süredir ara verilmiş olan ilgili ÜDİK çalışmalarının bu vesileyle yeniden akışına girdiği ziyarette, Erdoğan ve Putin arasındaki özel görüşmenin yanısıra, dar kapsamlı ve heyetler arası toplantılara da yer verildi. Bir güne sığdırılan bu yoğun ajandanın ara başlıklarında ise, hem ekonomik hem de siyasi ve bölgesel meseleler vardı. Ben bugün köşemize, ekonomiye dair olanları sığdırmaya çalışacağım.

Bir kere malumunuz, 2015 sonundan itibaren Rusya'nın uyguladığı ambargoların ekonomimiz üzerine belirgin menfi etkileri oldu, oluyor. Hatta bu çerçevede daha önce, ihraç ettiğimiz belli başlı yaş meyve ve sebze ürünlerinde halen engellemelere çarptığımızı madde madde yazdığımı hatırlarsınız. İşte dönüş yolunda yaptığımız sohbette, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu meselenin altını çizdi. İlgili ihracatımızın halen düşük seviyelerde olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu konudaki taleplerimizin Rus tarafı ile yeniden paylaşıldığını belirtti. Dolayısıyla, bu alanlarda yerimizin doldurulması potansiyeli hasebiyle, müspet icraatların en hızlı şekilde hayata geçmesini ümit ediyoruz. Öte yandan zirve çıktıları arasında, Türk iş insanlarına vize uygulamasına dair olumlu gelişmeler yaşanacağını işitmek ise memnun ediyor.

TURİZM VE ASAYİŞ

Bu bağlamda Erdoğan'ın, karşılıklı ekonomik taleplerin “çoğunluğunda mutabakata varıldığını” belirtirken, özellikle turizm cephesinde sergilenen kararlılığa dikkat çektiğini ifade edebilirim. İki liderin basın toplantısını dinleme şansınız olduysa, orada da son durumun, yaşanmış yasaklardan ziyade güvenlik endişesine evirildiğini fark etmişsinizdir. Ülkemizde yaşanan terör saldırılarına dair kaygıların, Avrupa pazarı başta olmak üzere turizmimizi sarsan en birinci tehdit olduğuna, veriler zaten işaret etmekteydi. Dolayısıyla, son aylarda Rusya pazarında yaşanan kısmi turist toparlanmasının, bilhassa topraklarımız terör belasından uzaklaştıkça daha iyi bir noktaya geleceği anlaşılıyor. Bununla birlikte, ziyaretçilerin can güvenliğine dair alınan sıkı tedbirlerin altının çizilmesi önemliydi.

Öte yandan, ekonomiyi ilgilendiren karşılıklı maddeler arasında, enerji işbirlikleri de malumunuz önemli bir rol oynuyor. Bu kapsamda, Türk Akımı'na dair teknik çalışmaların yürütüldüğünü, Akkuyu ile ilgili çalışmaların da yakında netleşeceğini anlıyoruz.

ORTAK YATIRIM FONU

Moskova ziyaretinin çıktıları arasında, Ortak Yatırım Fonu da var. Bu mevzuyu, geçen Ekim ayında İstanbul'da düzenlenen Türkiye-Rusya Karma Ekonomik Komisyon toplantısında alınan kararlardan biri olarak belki hatırlarsınız. İşte Moskova'daki ÜDİK toplantısında devamı getirilen bu mesele, eşit katkılardan oluşacak toplam 1 milyar dolarlık bir ortaklığa kapı açacak. Şimdi burada dolar kelimesini duyunca bir an durup düşünmüş olabilirsiniz. Dolayısıyla bu noktada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, söz konusu fonun ulusal paralarla devreye gireceğini belirttiğini ekleyeyim.

Ortak yatırım fonu konsepti, dünya çapında çeşitli örneklerini gördüğümüz ve son zamanlarda moda olmuş bir uygulama… Hatta Rusya'nın da farklı ülkelerle bu tür ortaklıklara imza attığını söyleyebilirim. Japonya'dan Çin'e, Hindistan'dan Suudi Arabistan'a uzanan ilgili Rus taahhütleri, sanayiden altyapıya, enerjiden bilgi teknolojilerine kadar çeşitli alanlarda karşılıklı kalkınmayı destekleyici maddeler içeriyor. Rusya Doğrudan Yatırım Fonu'nun taraf olacağı Türkiye-Rusya Ortak Fonu'na dair alanları belirleme çalışmaları ise, önümüzdeki birkaç ay içinde belirginleşecek gibi duruyor.

KARADENİZ POTANSİYELİ

Moskova görüşmelerinden hasıl olan bir diğer madde de, Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) Örgütü kapsamındaki çalışmaların daha ileri noktalara taşınması olarak karşımıza çıkıyor.

Bu vesileyle hızlıca bir anımsayacak olursak; KEİ, Türkiye ve Rusya'nın yanısıra, Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Ukrayna ve Yunanistan olmak üzere, bölgedeki 11 ülkeden oluşuyor. Ve görüldüğü üzere, teşkilata üye olmak, illa da Karadeniz'e kıyı sahibi olmayı gerektirmiyor. “Yakın olsun, işbirliği potansiyeli olsun yeter” düşüncesiyle hırçın dalgaların vurmadığı bazı ülkeleri de içine katmış olan örgüt, bu Mayıs ayında 25. kuruluş yıldönümünü kutlayacak. Örgütün dönem başkanlığı ise, şu anda Türkiye'de… Ulaştırmadan teknolojiye, tarımdan turizme çeşitli alanlarda çalışma grupları olan KEİ kapsamında, Black Sea Trade and Development Bank adındaki bankanın varlığını da hatırlamakta fayda var.

Baktığınızda KEİ, bölgesel olarak iyi bir potansiyel barındıran bir oluşum ancak şu yaşında hala kaç fırın ekmek yemesi gerektiği de bir gerçek. Nitekim bugüne kadar belli başlı işbirlikleri yapılmakla birlikte, söz konusu gelişimin önüne yıllardır çeşitli engeller de çıktığını biliyoruz. Üye ülkelere dair kurumsal yapılardaki sıkıntılar, bürokratik engeller, bilgi akışlarındaki sorunlar, sistemlerdeki uyumsuzluklar ve süreç içinde karşılaşılan ekonomik bunalımlar, bunlar arasında öne çıkan örnekler… Bu da demek oluyor ki, daha etkili ve güçlü bir KEİ için, ortak mekanizmaların kurulmasına ve etkinleştirilmesine hassaten ihtiyaç var.

İşte bu bağlamda, son dönemde KEİ bünyesinde ticaret ve yatırımın kolaylaştırılmasına yönelik bir mekanizma oluşturulmasına dair çalışma taahhüdünün oldukça önemli olduğu kanaatindeyim. Örgütün ayrıca bu doğrultuda, bilgi aktarım mekanizmasına dair aksiyonları ajandasına almış olması da mühim. Hem Erdoğan'ın Moskova dönüşündeki ifadesine göre Rusya'nın KEİ'ye dair yaklaşımı da oldukça olumlu iken, Türkiye'nin koordinatörlüğünde bu önceliklere dair somut ilerlemeler sağlanması, işbirliklerinin gelişmesinde bir diğer fırsat olarak karşımıza çıkıyor.

Üzerine gitmekte fayda var.

[Yeni Şafak, 14 Mart 2017].