2005 yılında başlayan "Afrika Açılımı" ile hem Türkiye'deki Afrika algısı, hem Afrika ülkelerindeki Türkiye algısı değişti. Türkiye'nin ekonomik kazanımlarının yanı sıra kültürel ve siyasi kazanımlarda elde ettiği Afrika'da Türkiye en güçlü aktörlerden biri konumuna geldi. Türkiye'nin gerçekleştirdiği Afrika açılımını ve iki taraflı kazanımlarını SETA İstanbul Genel Koordinatörü Prof. Dr. Fahrettin Altun değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Afrika seyahatlerindeki gözlemlerini paylaşan Altun "Afrika ülkeleri bir taraftan Türkiye'nin bölge gücü olarak kazandıklarından da son derece mutlular. Diğer taraftan Afrika ile ilişkilerimizde çok önemli bir sermayemiz de Cumhurbaşkanımız. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Afrika ülkelerinde açık ara en sevilen dünya lideri" dedi.
"TÜRKİYE 15 YIL ÖNCEKİ TÜRKİYE DEĞİL" Türkiye'nin iç siyasetindeki gelişmelerin sonucunda dış politikada başarılı adımlar attığını ifade eden Altun "Türkiye 15 yıl önceki Türkiye değil. 15 yıl önce Türkiye kendi içine kapanmış kendi sorunlarıyla mücadele eden ve bölgesel sorunların yarattığı ağır yükü taşıyamayan bir ülkeydi. 2002'den bu yana Türkiye'de çok ciddi dönüşümler yaşandı ve Türkiye iç siyasetinde demokratikleşme süreci beraberinde geldi. İlk defa 2005 yılında Türkiye 'Afrika Açılımı' adı altında, Cumhurbaşkanımız o zamanki Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın siyaseti ile uzun dönemli bir programı ile Afrika'ya yöneldi. Afrika açılımının en temel kaynağı bir taraftan Türkiye'nin Afrika'da sahip olduğu o kültürel tarihsel derinliği kullanarak Afrika'nın çözümlerine katkı sunmak diğer taraftan Afrika ülkeleri ile ikili ilişkiler geliştirmek; ticari, ekonomik, kültürel, siyasi alanlarda karşılıklı sağlıklı etkileşimler yaratmak. Bütün bunların yanında da Türkiye'ye yine ekonomik anlamda da bir yatırım alanı oluşturmak" şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylemlerinin ve güçlenen Türkiye'nin Afrika halkları ve yöneticileri üzerindeki etkisini kendi gözlemleriyle anlatan Altun, "Afrika ülkeleri Türkiye'nin bölge gücü olarak kazandıklarından da son derece mutlular. Diğer taraftan Afrika ile ilişkilerimizde çok önemli bir sermayemiz de Cumhurbaşkanımız. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Afrika ülkelerinde açık ara en sevilen dünya lideri. Her şeyden önce cumhurbaşkanımızın "dünya beşten büyüktür" söylemi ve bunu BM'de net bir şekilde haykırması, bununla ilgili küresel gündem oluşturması Afrika ülkelerinde çok büyük bir takdir ile karşılanıyor. Diğer taraftan yine Cumhurbaşkanımızın İslam ve Doğu dünyalarına yapılan baskı ve haksızlıkları bütün küresel platformlarda cesur bir şekilde dillendiriyor oluşu Afrika halklarında ve yöneticilerinde Cumhurbaşkanımıza dönük çok ciddi bir sempati oluşturuyor. Türkiye'nin mazlumların sesi olarak yükselmesi, bir bölge gücünü dönüşmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bunu temsil eden dünya lideri olarak ön plana çıkması Afrika'da liderler ve halklar düzeyinden karşılaştığımız bir durum. Yaptığımız ziyaretlerde sevgi selini görmezden gelmek mümkün değil. İnsanların akın akın Cumhurbaşkanımızı görmek ve takdirlerini iletmek için beklediklerini görüyoruz. Türkiye ile ilgili değişen şey şu; Türkiye artık eski bağımlılık ilişkilerinden kurtuldu. Kendi hesabına politika yapıyor. Bunu Erdoğan her platformda gösteriyor. Sadece Afrika ile değil Latin Amerika ile ilişki kurarken bu özgüvenle hareket ediyor. Bu ilişkiler ekonomik, ticari, kültürel yeri geldiğinde siyasi ilişkiler. Siyasi ilişkiler boyutu örneğin Kudüs krizi olduğunda kendini gösterdi. BM'de Türkiye bir öncülük yaptığında Tayyip Erdoğan küresel bir dünya lideri özelliği göstererek Kudüs krizi ile ilgili BM'yi harekete geçirerek ABD'ye karşı ilk defa bu kadar net bir karar aldırdığında orada bu siyasi liderlik ve siyasi ilişkilerin niteliği de ortaya çıkıyor" dedi.
SÖMÜRGE İLİŞKİLERİ KURANLAR RAHATSIZ Afrika ülkeleri ile ilişki kurarken Türkiye ile Batı ülkelerinin yöntemlerinin tamamen birbirinden farklı olduğunu anlatan Altun "Modern dönemde baktığımızda Afrika'nın kalkınması kalkınma süreci ile ilgili Batılı ülkelerin çeşitli programlar yürütüldüğünü görüyoruz. Bu programlar; çok yüzeysel, uzun vadede Afrika toplumlarının sorunlarını çözmeye yönelik olmayan, aslında göz boyamaya dönük eylemler. Türkiye'nin Afrika açılımının kaynağında her şeyden önce Afrika ülkeleri ile eşit ikili ilişkiler kurmak esas. Bu açılım da bölgede en çok sömürge ilişkileri kuran ülkeleri rahatsız etti. Açılım Fransa'yı, İngiltere'yi rahatsız ediyor. Belçika'yı da Hollanda'yı da rahatsız ediyor. Çünkü bunlar buraları kendi hinterlantları doğal sömürü alanları olarak görüyorlar. Türkiye de diyor ki "Hayır Burası sizin sömürü alanınız değil." Bunun üzerinden Batı'ya mesaj veriyor "Siz sömürgecisiniz. İşte sizin sömürgeciliğinizin somut ürünleri." Bunu Çad'dan, Nijerya'dan söyleyince bu çok farklı bir etki yaratıyor. Bir taraftan Afrika ülkelerine mesaj veriyor; batılı ülkeler sizi bu şekilde sömürdü. Biz bunun için burada değiliz. Biz buraya yatırım için geldik ama aynı zamanda sizin ihtiyacınız olan alanlara yatırım yapacağız" ifadelerini kullandı. Türkiye'nin ve Afrika ülkelerinin kazanımlarına yönelik engelleme çalışmalarına da Türkiye'nin değinen Fahrettin Altun "Bu ilişkilerle karşılıklı olarak iki tarafın kazandığını görüyoruz fakat bunu engellemeye yönelik çok ciddi faaliyetlerle de karşılaşıyoruz. Bunun iki ayağı var bir Türkiye'nin önünü kesmek iki Afrika ülkelerinin yöneticilerinin bu ilişkiden geri dönmesini sağlamak. Bunlar kim? Eski resmi sömürge ilişkilerini sürdüren Batılı ülkeler ve şimdi de yeni bir bağımlılık ilişkisini sürdürmeye çalışan Batılı ülkeler. Türkiye'yi aslında kuşatmak ve onu yeni bölge ve dünya siyasetinden vazgeçirmek için son 5 yıldır Türkiye çok yoğun bir yıpratma savaşı ile muhatap. Bu yıpratma savaşının bir boyutu Türkiye'de bir yönetim değişikliği meydana getirmek. Tayyip Erdoğan'ın yerine kendi zihniyetlerinde birini koymak. Yıpratma savaşının bir başka boyutu da Türkiye'nin yaptığı bu açılımların önüne geçmek. Öte yandan bu açılımı engellemek için ne yazık ki içeride de çok fazla eski Türkiye yaklaşımı ile hareket edenler engel olmak istediler. Bizim Afrika'da ne işimiz var diye yaygara yaptılar ve şimdilerde onu çok fazla görmüyoruz. Muhalefet yine toplumda bunun bir karşılığı olduğunu düşünse yine Afrika'da ne işimiz var diyecek. Ama Türkiye toplumu şunu biliyor ki Türkiye'nin Afrika'da olması demek bir taraftan Türkiye'ye bir taraftan Afrika'ya kazandırmak demek" dedi.
AFRİKA'NIN İMARI DÜNYA BARIŞININ İMARIDIR Türkiye'nin Afrika ilişkilerinin derinleşerek devam edeceğini söyleyen Altun "Gerçekten Afrika'nın zenginlikleri kendi toprakları içerisinde değerlendirilebilir hale gelecek. Afrika ülkeleri de hak ettikleri hayat standardını yakalayacak. Oradaki insanlar dünyanın geldiği refah seviyesinden hak ettikleri payı almıyorlar. Terörizm bu adaletsizlik hissini yaşayan insanların da karşı karşıya kaldığı zulümlerden doğuyor. Bunun da önüne geçmiş oluyor Türkiye. Afrika'nın imarı dünya barışının imarıdır. Türkiye'de buna gayret ediyor" ifadelerini kullandı.
[Sabah, 31 Mart 2018].