Liberal dünya düzeninin çöküşüne dair tartışma ısınmaya başladı. Halbuki çok değil bir yıl öncesine kadar mesele bu kadar açık konuşulmuyordu. Dünya sisteminde dönüşüm tartışmaları hep yapılır ancak bu kadar sağlam temellere sahip olduğu düşünülen liberal düzenin kolayca ortadan kalkacağı kimsenin aklına gelmezdi. Fakat son bir yıl içerisindeki gelişmeler artık şüpheye imkân vermeyecek kadar net. Amerika'nın dünya düzeninden çekildiği ortada. Yakın zamanda da dönecek gibi görünmüyor. Trump'ın dünyanın dört bir tarafına dair yaptığı kaba saba açıklamalara aldanmayın. Bunlar sonuç üretecek adımlar olmadığını gösterdi. Trump'ın kafasında bir büyük stratejik hesap olmadığını hepimiz biliyoruz. Sahip olduğu bölük pörçük hesapları da birleştirmeye ne niyeti var ne kabiliyeti. İran'a Rusya'ya veya Çin'e dair tabii ki fikri var. Maduro'nun gitmesini tabii ki istiyor. Körfez ülkeleri, Mısır ve İsrail'in Ortadoğu'da daha etkin olmasını da istiyor. Ancak bunları nasıl kurgulayacağını bilmiyor. Buna dair çabası da yok. Normalde böylesi şartlar doğduğunda yeni küresel aktörlerin ortaya çıkması ve hegemona meydan okumasını bekleriz. Bu yeni aktörler boşalan güç merkezlerine akarak buraları fırsata dönüştürmek ister. Fakat bu da gerçekleşmiyor. Böyle bir çabayı sergilemesini bekleyeceğimiz iki aktör Rusya ve Çin. Birisi askeri ve siyasi diğeri de ekonomik varlığını artırıyor olmasına rağmen küresel düzeyde meydan okuyacak konuma gelmediler. Gelebilecek gibi de görünmüyorlar. Rusya'nın iki yayılma örneği var. Ukrayna ve Suriye'de boşluk alanlarına sızdı. Ancak bunları bir büyük güç gibi yapmıyor. Sadece kendi dar bölgesinde hareket eden bir aktör konumunda. Gürcistan ve Ukrayna zaten Rusya'nın arka bahçesi olduğundan bunları içeriği ne olursa olsun bir büyük gücün küresel etkinliği olarak değerlendirmemek lazım. Suriye de aslında Rusya'nın yıllar yılı etkin olduğu bir ülkeydi. Ancak son beş yılda attığı adımlar Suriye'nin güney batısını Rusya haline dönüştürdü. Bu nedenle Suriye bölge dışı bir eylem olarak görülebilir. Ancak her halükârda bu da Rusya'yı küresel bir meydan okuyucu konumuna çıkarmıyor. Biz Rusya'nın hep ekonomik olarak kırılgan olduğunu düşündük ama Suriye örneğinde Rusya'nın askeri olarak da çok yüksek bir özgüvene sahip olmadığını gördük. Amerika'ya hatta İsrail'e bile meydan okumakta ciddi tereddütleri var. Hatta İdlib anlaşması gösterdi ki, Rusya Türkiye'ye karşı bile çok tavizkar davranabiliyor. Çin'in durumu daha vahim. Anladığım kadarıyla Çin dünya siyasetinin geldiği noktayı kavramakta ciddi sorunlar yaşıyor.Hâlâ saklanabileceğini düşünüyor. Veya Amerika'yı tedirgin etmeme yönteminin kendini kurtarabileceğini sanıyor. Ancak bu çizgiyi çoktan geçtik. Eğer Çin erken davranmaz ve Amerika'nın şu anki felçli halini fırsata dönüştürmezse, çok geç olacak. ABD Çin'in uyumlu veya uyumsuz olduğuna bakmadan bastıracaktır. Çin vakit kaybettiğini bakalım ne zaman anlayacak? Ortada son derece ilginç bir durum var. Statükoyu koruması gereken hegemonkoruma gayretinden kaçıyor. Yeni yükselmesini beklediklerimiz yükselmekten korkuyor. Herkes fırsatları birbirinin önüne itiyor.
[Sabah, 2 Åžubat 2019].