Rusya’nın Ukrayna’yı işgal planını dünyaya ilk duyuran ancak müttefiklerini istihbaratının sağlamlığına inandırmakta başta güçlük çeken Biden yönetimi, işgal girişimi sonrasında Avrupalı müttefikleri ve NATO’yu Ukrayna’ya destek için mobilize etmeyi başarmıştı. Putin’in hızlı bir zafer kazanmayı umduğu çatışmanın ilk haftalarında Batı ittifakının etkin bir cevap veremeyeceğini hesap ettiği de açıktı. Ancak Zelenski liderliğindeki Ukrayna’nın direnerek Rusların hızlı bir zafer kazanmalarına engel olmaları herkesin hesabını değiştirdi. Kırım’ın ilhakından beri Kiev’in böyle bir senaryoya hazırlandığı ve ABD’nin de hazırlıklı olduğu görüldü. Avrupalı müttefiklerin çatışmanın bir Avrupa savaşına dönebileceği endişesi Rusya’ya karşı ortak bir cephe oluşmasına yardım etti. Bunlara rağmen son birkaç günde Almanya’nın Leopard 2 tanklarının Ukrayna’ya verilmesi konusundaki çekingen tavrı, Washington’un Batı ittifakındaki birlik görüntüsünü devam ettirip ettiremeyeceği konusunda soru işaretleri yaratıyor. Geçtiğimiz hafta cuma günü Almanya’daki bir Amerikan üssünde gerçekleşen Leopard 2 müzakerelerinden Ukrayna’nın beklediği olumlu haber gelmedi. Almanya’nın çiçeği burnunda Savunma Bakanı Pistorius’un ihtiyatlı tavrı Rusya’ya karşı şahin kanadın temsilcisi Polonya ve ABD’nin tepkisini çekmiş görünüyor. Leopard 2 tanklarını verme konusunda acele etmek istemeyen Pistorius, bu tavrını savaşın tarafı olmak istememekle açıklıyor. Rusya’ya karşı Ukrayna’ya destek konusunda aslında savaşın başından beri ihtiyatlı giden Almanya’nın yeni Savunma Bakanı’nın Rusya’ya yakınlığıyla tanınan Schröder kabinesinde görev almış olması ve Alman-Rus dostluk grubu üyeliği de göze çarpan önemli detaylar arasında yer alıyor. Pistorius’un aceleci davranmamak gerektiği ve savaşın tarafı olmamak gibi söylemlerine ek olarak ABD’nin elinde bulunan M1 Abrams tanklarını göndermesi koşulunu öne sürdüğü yönündeki haberler de ittifak içinde muhtemel çatlaklara işaret ediyor.
Washington elindeki M1 Abrams tanklarının Ukrayna’nın ihtiyaçlarının aciliyeti ve teknik kabiliyetleri açısından Leopard 2’nin gerisinde kaldığını savunuyor. M1 Abrams tanklarının Ukrayna’ya ulaştırılmasının uzun sürecek olması, bu tankların çok yakıt harcaması, bakım ihtiyaçlarının fazla olması ve tankların kullanımı için Ukraynalıların ek eğitiminin gerekmesi bu opsiyonu daha sorunlu kılıyor. Avrupa kıtasında 2.000 adet civarında Leopard 2 bulunması, bu tankın manevra kabiliyetinin daha esnek olması, Almanya’da üretildiği için yedek parça sorununun olmaması, dizel kullandığı için yakıt ihtiyacının azlığı ve Ukraynalıların ek eğitime ihtiyaç duymamaları bu opsiyonu ideal kılıyor. Bu sebeple de Polonya ve Finlandiya gibi ülkeler ellerindeki Leopard 2’leri vermeye hazır olduklarını söylüyor ancak Alman hükümetinin bu transferlere izin vermesi gerekiyor zira Leopard 2, Alman yapımı bir tank. Bu denklemde Leopard 2’nin Ukrayna’ya verilmesi Almanya’nın bundan sonraki süreçte de bu tankların hem transferini hem de bakımını desteklemesini gerektirecek bir durum yaratabilir. Almanya bu şekilde Leopard 2 tanklarının üreticisi ve sağlayıcısı olarak savaşın bir tarafı haline gelebileceğini ve Rusya tarafından hedefe konulabileceğini hesap ediyor.
Biden yönetiminin Avrupa’yı mobilize etme konusunda en başarılı olduğu konuların ekonomik yaptırımlar ve enerjide Rusya’dan bağımsızlaşma sürecinin başlatılması olduğunu söyleyebiliriz. Askeri yardımlar konusunda ise aslında Washington’un da Almanya’yla benzer kaygılarla hareket ettiğini hatırlamak gerekiyor. Biden yönetimi Ukrayna’ya verdiği hava savunma sistemlerinin menzillerini değiştirerek Rusya’nın içinin vurulma ihtimalini ortadan kaldırmaya çalışmıştı. Ukrayna’nın askeri direnişinin sadece ülkeyi savunmaya odaklanmasını isteyen ve Rusya’ya saldırı olursa savaşın bölgeye yayılabileceğinden endişe eden Biden yönetimi, Putin’e defalarca ABD’nin savaşın tarafı olmadığı mesajını vermeye çalışmıştı. Benzer kaygıların Almanya tarafından dile getirilmesi karşısında Biden yönetiminin Ukrayna için en ideal tanklar olarak öne çıkan Leopard 2’lerin verilmesinde ne kadar ısrarcı olacağı merak konusu.
Biden yönetimi bir yandan Kırım da dahil bütün ülkeyi Rus işgalinden kurtarmak isteyen Zelenski’ye ‘sonuna kadar’ destek sözü verirken bir yandan da Rusya’yla doğrudan savaşa girmekten kaçındığı için en gelişmiş silahları verme konusunda dikkatli davranıyor. Washington benzer çekincelerle Leopard 2’leri vermekten en azından şimdilik imtina eden Almanya’ya açıktan baskı yapmaktan uzak duruyor. Washington muhtemelen Polonya gibi şahinlerin baskısının sonuç vermesini umuyor. Rusların ilkbahar taarruzuna hazırlandığı bir ortamda Biden yönetimi NATO ittifakı içinde oluşacak bir ‘tank krizini’ yönetemezse, Ukrayna savaşında şimdiye kadar oynadığı etkin liderlik rolü ciddi bir darbe almış olacak.
[Yeni Şafak, 25 Ocak 2023].