Avrupa, yürüyüÅŸ-karşı yürüyüÅŸ, gösteri-karşı gösteri, protesto-karşı protesto eylemlerinin ön plana çıktığı bir siyasal ve toplumsal sahaya döndü. Siyasetin çözemediÄŸine inandıkları konularda ÅŸikayet ve beklentileri olanlar bayrak ve flamalarını alıp sokaÄŸa çıkarak tepkilerini ortaya koyuyor. Kamu düzeni bozulmadığı sürece izin verilen bu gösterilerde yavaÅŸ yavaÅŸ bir örüntünün ortaya çıktığı görülüyor. Avrupa’daki geniÅŸ katılımlı gösteriler ‘öteki’, ‘farklı’ ve ‘baÅŸka’ olan ile birlikte yaÅŸama konusunda ciddi kuÅŸku ve isteksizliÄŸin olduÄŸuna dair izler taşıyor.
Batı merkezli düÅŸünce ve siyaset, Batı dışı toplumları ve uygarlıkları ÅŸekillendirme ve yönlendirme konusunda uzun bir tecrübeye sahip. Batı, kurduÄŸu küresel egemenliÄŸi sürdürmek için elinden yaparken bugünün liberal, çaÄŸdaÅŸ ve modern sayılan ülkeleri de sömürgeleÅŸtirme projesinin ortağı durumundaydı. Ä°slam coÄŸrafyası ve uygarlığı ise içine girdiÄŸi krizlerden çıkamamış, maÄŸlup ve teslim olmuÅŸtu.
BATI KENDÄ°SÄ°NÄ° HÄ°Ç ÖZELEÅžTÄ°RÄ°YE TABÄ° TUTUYOR MU?
Görünürde bağımsızlıkların kazanılması ve ulus devletlerin kurulması sürecinde Batı yeni sömürge ve bağımlılık biçimleri yaratarak kontrolünü sürdürdü. Bu sürecin galibi olan Batı aşırı özgüveninden dolayı kendisini ve izlediÄŸi politikaları eleÅŸtiri dışı bıraktı. ÖzeleÅŸtiriyi hep hiyerarÅŸik bir bakışla gördüÄŸü öteki uygarlıklardan bekledi. Ä°slam ülkeleri ve toplulukları da kendi medeniyetlerini özeleÅŸtiri süzgeçinden geçirmeleri konusunda sürekli uyarıldı ve azarlandı.
Paris’teki Charlie Hebdo isimli mizah dergisine yapılan saldırı sonrasında da aynı beklenti depreÅŸti. Saldırı Fransa’da ve Fransız vatandaÅŸlarınca gerçekleÅŸtirildi ama medya ve aydınların hemen hepsi koro halinde Ä°slam ve ÅŸiddet, müslümanlar ve terör arasında iliÅŸkiler kurmaya, özcü bakış açıları ile müslümanları doÄŸrudan veya dolaylı özür dilemeye ve kendilerini sorgulamaya davet ettiler. Yani özeleÅŸtiri yapması gerekenlerin yine müslümanlar olduÄŸu ilan edildi. Avrupa sosyolojisindeki derin yarılmalar iliÅŸkin tek kelime eden olmadı.
Paris’te onlarca siyasi lider ve yüzbinlerin katıldığı birlik ve dayanışma yürüyüÅŸü yapıldı. Hollande, Merkel ve Cameron gibi Avrupa’nın güçlü ve önemli ülkelerinin devlet ve hükümet baÅŸkanları kol kola görüntüler verdi. Ancak bunların hiçbiri Avrupa’daki siyasal ve sosyolojik kırılmaların nasıl tamir edileceÄŸine iliÅŸkin bir proje olup olmadığına iliÅŸkin fikir vermiyor.
'ÖTEKÄ°LER' ŞİDDETE MARUZ KALINCA SUSUYORLAR
Charlie Hebdo saldırısı kuÅŸkusuz bir ÅŸiddet hareketidir ve meÅŸrulaÅŸtırılamaz. Hele hele bu eylemin din adına, Ä°slam adına yapıldığını iddia etmek asla kabul edilemez. Bir ülke veya toplum ÅŸiddet kendisine yöneldiÄŸinde feveran edip baÅŸkaları ÅŸiddete maruz kaldığında susmayı tercih ediyorsa burada ciddi bir etik sorun ve ilkesel çifte standard var demektir. Batı’daki müslümanlar uzun yıllardır çeÅŸitli biçimlerde ÅŸiddete maruz kalıyor. Siyasal, sosyolojik ve psikolojik ÅŸiddete son zamanlarda fiziksel ÅŸiddet de eklendi. Camiler ve dernekler basılıyor ve yakılıyor.
Siyaset ve medya müslümanlara yönelik nefret söylemi kullanmaktan çekinmiyor. Fransa’da Ulusal Cephe, Hollanda’da Özgürlük Partisi, Ä°ngiltere’de UKÄ°P, Almanya’da PEGIDA açık ve net biçimde Ä°slam karşıtlığı yapıyor ve Ä°slamofobiyi teÅŸvik ediyor. Bu söylemler sadece söylem olarak kalmıyor, okulda, sokakta ve iÅŸyerinde ÅŸiddete dönüÅŸüyor. Peki ilgili devletler ve hükümetler nefret söylemi ve suçunu önlemek için ne yapıyor? Hangi yasal önlemleri alıyor ve hukuki mekanizmaları hayata geçiriyor Ä°slam karşıtlığını ve buna dayalı ÅŸiddeti önlemek için?
Hollande ve Merkel hükümetleri müslümanlara yönelik ötekileÅŸtirme, ÅŸeytanlaÅŸtırma, nefret söylemi ve suçlarını önlemek için hukuki adım atmıyor. Kol kola yürüyorlar ve yüzbinler de onlara eÅŸlik ediyor. Yürümek yetmiyor ve baÅŸarılı bir imaj çalışmasının ötesine de geçmiyor. Avrupa’nın kendi içindekileri dininden, inancından ve renginden dolayı ötekileÅŸtirmesi hala sürüyor ve isosyal mesafe de gittikçe derinleÅŸiyor. Holland ve Merkel ise hala yürümekle yetiniyor.
[Haber 10, 14 Ocak 2015]