Birleşik Krallık'ta 2016 yılında UKIP lideri Nigel Farage'ın başını çektiği aşırı sağcı populist ve AB karşıtı çevrelerin baskısı sonucunda düzenlenen referandumda halk Avrupa Birliği'nden ayrılma yönünde oy kullanmıştı.
Yapılan referandumda sadece Birleşik Krallık'ın AB'den ayrılması oylanmış, Brexit'in nasıl gerçekleşeceği yani ayrıntılar ve şartlar ise oylanmamıştı.
Brexit'e evet oyu çıkınca referandumda Avrupa Birliği'nde kalınması yönünde kampanya yürüten başbakan David Cameron istifa etmek zorunda kaldı.
Brexiti gerçekleştirmek ise başbakanlık koltuğuna oturan Theresa May hükümetine kaldı.
May hükümeti yaklaşık iki yıldır AB ile Brexit'in nasıl olacağını müzakere ediyor.
Müzakere süreci birçok kez tıkandı, May hükümetinden istifalar yaşandı.
Zira May hükümeti hem 27 AB üyesi ülkeyle hem de Birleşik Krallık'ta kendi partisi içindeki muhalefet, koalisyon ortakları ve Brexitten etkilenecek farklı kesimlerle müzakare yapıyordu.
Müzakere sürecinde balıkçılık sektörünün çıkarları, havayolu şirketlerinin beklentileri, Kuzey İrlanda ile İrlanda arasındaki sınırın nasıl olacağı, Birleşik Krallık'ta bulunan AB vatandaşları ve AB üyesi ülkelerde bulunan Birleşik Krallık vatandaşlarının oturum ve çalışma hakları gibi yüzlerce meselenin müzakere edilmesi gerekiyordu.
Neticede kırk yıla yayılan bir müzakere süreci içerisinde adım adım inşa edilmiş olan AB ile entegrasyonu birkaç yıl içerisinde tersine çevirmek kolay bir iş değil.
Uzun ve çetin müzakereler sonucunda Çarşamba günü May AB ile Brexit konusunda uzlaşmaya varıldığını ve kabinesinin bütün bakanlarının bu planı onayladığını açıkladı.
Ortaya çıkan 585 sayfalık anlaşma metni May'in partisi Muhafazakar parti başta olmak üzere kimseyi memnun etmemişe benziyor.
Zira ertesi gün aralarında Avrupa Birliği'nden ayrılma Bakanının da (evet böyle bir bakan var) bulunduğu dört bakan varılan anlaşmadan memnun olmadıklarını açıklayarak May kabinesinden istifa ettiler.
Buna rağmen süreç işlemeye devam ediyor, zira anlaşma olsa da olmasa da Birleşik Krallık AB ile varılan anlaşma üzerine 29 Mart 2019 günü saat 23:00'te AB'den çıkmış olacak.
Bundan sonraki süreçte 25 Kasım'da Avrupa Birliği zirvesinde planın onaylanması gerekiyor.
Daha sonra Aralık ayında Birleşik Krallık parlamentosunun da planı onaylaması gerekiyor.
Eğer buradan da onay çıkarsa, planın Avrupa Parlamentosunda onaylanması gerekiyor.
Bu da yetmiyor, Avrupa Birliği Konseyinin de planı onaylaması gerekiyor.
Burada da AB üyesi ülkelerin halklarının en az % 65'ini temsil eden 20 üye ülkenin plana onay vermesi gerekiyor.
Fakat görünen o ki plan ne Avrupa Parlamentosu ne de Avrupa Konseyi'nin önüne gelecek.
Zira yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere plan çok daha önce Birleşik Krallık Parlamentosu'nda reddedilecek.
Böyle bir netice sonucunda büyük olasılıkla May'in istifası ile muhafazakar partide liderlik değişimi ve erken genel seçimler gündeme gelecek.
Hatta yeni bir Brexit referandumunun yapılması bile şimdiden tartışılmaya başlanmış durumda.
Hülasa, görünen o ki Brexit referandumunun yarattığı siyasi ve ekonomik sarsıntı ve kaos Birleşik Krallığı daha uzunca süre meşgul etmeye devam edecek.
[Fikriyat, 16 Kasım 2018].