Gün geçmiyor ki CHP'yle ilgili bir absürtlük gündeme gelmiş olmasın. Bir yönüyle bu da bir başarı tabi. Türkiye'nin selameti için muhalefet yapamama yeteneği, kendi içlerinde partinin selameti için muhalefet yapmaya evrilmiş gibi görülüyor. 15 Temmuz gibi tarihte eşi benzeri olmayan bir hadise yaşadı Türkiye. Ve bu güzide millete, bu vahim olayı yaşatan FETÖ'cülerin sözde haklarını arayan bir Kılıçdaroğlu var karşımızda. Ana muhalefet partisi lideri fakat vatana ve millete ihanet edenlerin savunuculuğuna soyunmuş bir avukat olmayı tercih ediyor. Ne yaptığının, hangi davaya avukatlık yaptığının farkında bile değil!.. Türkiye'nin muhalefeti kimlerin elinde, insan sormadan edemiyor? Sadece biz değil, CHP'nin kendi içinden de tepkiler var; ama lider Kılıçdaroğlu dinler mi hiç? CHP'de o hep haklıdır. Kılıçdaroğlu'nun hali CHP'nin hali. Nasıl mı, CHP'li vekilin ağzından aktaralım: "Ilıcak, Altan, Bulaç'ın isimlerini Adana mitinginde hangi mantıkla okuyup kitleye alkışlatmaya çalışıyorsunuz? Artık CHP, oraya buraya savrulan, hiçbir konuda net duruşu olmayan, hiçbir krizi yönetemeyen bir duruma geldi."
VUR PATLASIN ÇAL OYNASIN TAZİYE
CHP'nin oradan oraya savrulması öyle trajik bir hâle geldi ki; CHP'liler taziyeye göbek atarak gider oldular. CHP Mamak ilçe teşkilatından kalkan otobüsteki sözde 'içi yanmışlar', on iki yavrumuzun canından olduğu yurt yangını için taziyeye son ses müzik eşliğinde göbek atarak gitti. CHP'lilerin hüzünleri gerçekten de yüzlerinden okunuyordu; vur patlasın çal oynasın! Ne diyelim, klasik CHP zihniyeti işte. Sorsanız ne derler? Onun yeri ayrı, bunun yeri ayrı!
CHP NEREYE GİDİYOR, TÜRKİYE NEREYE
CHP cephesi, FETÖ'cülere avukatlık yaparken, parti içinde birbirlerine muhalefet olurken, taziye cenazelerine vur patlasın çal oynasın havasında göbek atarak giderken; Türkiye hedefleri ve vizyonu doğrultusundaki ilerlemesini sürdürüyor. Üstelik kendisine takılmaya çalışılan her türlü çelmeye rağmen. Bu çelmeler gerek içten gerek dıştan, ancak Türkiye'yi yıkabilen ve yıkabilecek çelmeler değil. En fazlasıyla Türkiye'yi sendeletir. Bu da Türkiye'ye daha kavi ayakta durması gerektiğini öğretir. Ancak Türkiye yolundan dönmez. Yeni ve güçlü Türkiye yolunda atılan adımlara bu hafta içinde bir yenisi daha eklendi; GÖKTÜRK-1 uydumuz milletine hizmet için uzaya gönderildi. Böylece uzayda uydu sahibi olan 30 ülkeden biri olan Türkiye'nin, uzaydaki uydu sayısı 6'ya çıktı. GÖKTÜRK-1 sayesinde Türkiye, bölücü terör örgütü PKK ile olan mücadelesindeki en ciddi adımlardan birini atmış oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hedef istihbaratına yönelik uydu görüntüsü ihtiyacını karşılayacak olan GÖKTÜRK-1, Türkiye'nin ilk Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi'nde çevresel testlere tabi tutuldu. 90 dakikada dünyanın çevresini turlayacak olan GÖKTÜRK - 1'in yılda 69 binden fazla görüntü çekmesi planlanıyor. 2012 yılında donanımları ve yazılımları Türk mühendisleri tarafından yapılan GÖKTÜRK-2 uydusunu Çin'den fırlatan Türkiye, 2020'de TÜRKSAT 6A haberleşme uydusunu uzaya fırlatmayı hedefliyor. Hedeflenen gerçekleştirilirse, Türkiye haberleşme alanındaki uydu filosuyla, dünya nüfusunun %91'ine erişim imkânı sağlayacak. Yeni ve güçlü Türkiye yolunda havada, karada, suda ve uzayda durmak bilmeyen koşu devam ediyor. 15 Temmuz destanını yazan bir millet bu hizmetlerin hepsini fazlasıyla hak ediyor!
[Takvim, 7 Aralık 2016].