AK Parti’nin sözcülüğünü üstlendiği siyasal değerlerin karşıtlığında kendisini üreten yeni bir siyasal kimliklenme süreci yaşanmaktadır.
Referandum sonuçları, 2002 seçimlerinden bu yana her seçimde biraz daha belirginleşen bir siyasal haritayı siyasi gündemin üst sıralarına taşıdı. Bu haritaya göre, Türkiye’nin güney-batı ve güney-doğu sınırı, ülkenin genel siyasal eğilimlerinden farklılaşan bir karakter arz ediyordu. Türkiye geneline yayılan ‘Evet’ tutumuna karşın, güney-batı sınır bölgelerinde ‘Hayır’, güney-doğu sınırında ise ‘Boykot’ eğilimi ön plana çıktı.
‘Boykot’ ve ‘Hayır’ eğilimlerinin birbirinden farklı dinamiklerden beslendiği ve farklı sonuçlara yol açacağı aşikâr. Boykot eğiliminin en önemli dinamiği, Kürt meselesi başlığı altında toparlanabilecek gelişme ve kaygıları içerirken, ‘Hayır’ eğiliminin dinamikleri çok daha karmaşık ve muğlâk bir çerçeveye sahiptir. Bu nedenle, ‘Hayır’ eğilimini, bu eğilimi oluşturan bileşenleri ve bu bileşimi mümkün kılan siyasal-toplumsal-ekonomik dinamikleri değerlendirmekte yarar var.
2010 referandumunda ‘Hayır’ cephesini oluşturan ve 2002 seçimlerinden bu yana belirli bölgelerde yoğunlaşan bu siyasal eğilimin hangi koşullarda ve hangi dinamiklerle bir araya geldiğine dair daha kapsamlı analizleri başka bir yazıya bırakıp, burada, Hayır cephesini oluşturan kitlenin siyasal değerlerine, anti-demokratik yönelimine ve önümüzdeki dönemde siyasal yaşama yapacağı muhtemel etkilere bakmakta yarar var.
Hayır bloğunun siyasal önemi Siyasal harita, mevcut iktidarın faaliyetlerinden ve ülkenin mevcut gidişatından memnun olmayan, siyasal parti mensubiyeti, siyasal eğilim ve demografik yapı itibariyle heterojen, büyükçe bir kitlenin aynı coğrafi alanda bir arada bulunduğunu göstermektedir. Bu kitlenin siyasi yapısını değerlendirmeyi önemli kılan üç husus üzerinde durmakta yarar var.
Öncelikle vurgulanması gereken, bu kitlenin sayısal büyüklüğünden öte siyasal ağırlığıdır. % 42 elbette önemli bir oy oranıdır. Ancak, bu sayısal büyüklükten daha önemli olan, bu rakamın siyasal anlamıdır. Bu sonucun bir diğer anlamı görece bütünleşik bir coğrafi bölgede, benzer siyasal dinamikler etrafında örgütlenmiş olmasıdır. Ülkenin geneline göre, daha müreffeh ve eğitimli olan, geride bıraktığımız tarih sürecinde batıya dönük, çağdaş ve demokrat niteliğiyle övünen bu kitlenin, bugün ülkenin AK Parti eliyle dönüştürülmesine direnmesi ve savunmacı bir hatta çekilmesi siyasal ağırlığını arttırmaktadır.
Vurgulanması gereken ikinci husus, bu kitlenin yoğunlaştığı coğrafi bölgelerin 1950–1995 arasında merkez-sağ partilere destek vermiş olmasıdır. Sırasıyla, DP, AP, ANAP ve DYP’yi desteklemiş bu kitlenin, ülkenin genelinde aynı mirastan beslenen AK Parti’yi desteklemek yerine, bugün, kendisini AK Parti karşıtlığıyla anlamlandırmasına dikkat etmek gerekir. Üzerinde durulması gereken üçüncü husus, bu kitlenin, Türkiye siyasal geleneğinde aşina olunan sağ-sol bloklarını anlamsızlaştıran, bu bloklaşmayı aşan bir şekilde örgütlenmesidir. DP, MHP ve CHP’nin AK Parti karşıtlığında buluştuğu, geride bıraktığımız genel ve yerel seçimlerde ittifak kurduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu durum daha net olarak fark edilecektir.
Hayır bloğunun temel motivasyonları Birden çok dinamiği ve oluşumu barındıran ‘Hayır’ cephesini bugün için bir ara