31 Ekim 2021’de Başkan Recep Tayyip Erdoğan Roma’da gerçekleşen G20 zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden ile bir araya geldi. Görüşmede farklı konular ele alınırken, ikili ilişkileri güçlendirme ve geliştirme mesajları verildi.
SETA, ikili görüşme ve görüşmenin Türk-Amerikan ilişkilerine olası etkileri hakkında uzman isimlerden görüşlerini aldı.
Hazırlayan Gloria Shkurti Özdemir
Uzmanlar Nurşin A. Güney Mehmet Akif Kireçci Talha Köse Bora Bayraktar Aylin Ünver Noi
Nurşin A. Güney Nişantaşı Üniversitesi
Biden-Erdoğan Görüşmesi, Önemli Bir Dönemeç Olabilir
G20 zirvesinde gerçekleşen Biden-Erdoğan görüşmesi Türk-Amerikan ilişkilerinde bugüne kadar süregelen tıkanıklığın aşılması noktasında önemli bir dönemeç olabilir. Yeter ki Biden ekibi bu görüşmenin ruhuna sadık kalabilsin. Bilindiği gibi görüşmeler sonunda ortaklık mekanizması kurulması suretiyle ABD ile Türkiye arasında ticaret ve ekonomik alanların yanı sıra diğer birçok alanda da bakanlar düzeyinde sık sık toplanılması kararı alınmıştır. Bu suretle Washington ve Ankara yönetimlerinin mevcut sorunları yeni bir diyalog mekanizması aracılığıyla istişare ederek çözmek istedikleri anlaşılıyor. Böylece G20 zirvesinde ABD ve Türkiye başkanları aralarındaki güven bunalımını ortadan kaldırmak için ortaya yeni bir siyasi irade koymuş oluyorlar.
Tabii hiç kimse Washington ile Ankara arasında G20 zirvesinde yapılan bu ikili görüşmede kemikleşmiş birçok sorunun hemen çözülmesini beklemiyordu. Bu noktada önemli olan husus tarafların bu zirvede karşılıklı olarak konuşarak aralarındaki sorunları çözme iradesinde olduklarını beyan etmiş olmalarıdır. İlaveten taraflar kurulacak bu yeni diyalog hattı sayesinde bundan sonra bir yandan anlaşamadıkları problemli konuların ciddi bir risk oluşturmasını engellemeye gayret ederken diğer yandan da ortak çıkarlarının örtüştüğü noktalarda konu odaklı iş birliği yapma imkanı yakalayarak güven inşası şansını zorlayabilecektir. Bu nedenle G20’de kabul edilen bu ortaklık mekanizması kolaylıkla Türkiye-Yunanistan arasındaki istikşafi görüşmelere benzetilebilir. Halihazırda ABD-Türkiye dosyasının oldukça kabarık olduğu göz önüne alınırsa tarafların bundan sonra başlayacak ortaklık mekanizması altında pek çok kez bir araya gelecekleri söylenebilir.
Dolayısıyla Roma’da gerçekleşen G20 zirvesinde ABD ile Türkiye arasında yeni bir diyalog hattının kurulmuş olması Washington-Ankara hattında gerilmiş olan ilişkilerin onarımı açısından önemli bir fırsat olarak ortaya çıkmıştır. Umulur ki ortaklık mekanizması olarak anılan bu yeni güven artırıcı mekanizma hızla işlevsellik kazansın ve Türk-Amerikan ilişkilerinde eşit seviyede ilişkilerin hakim olduğu bir müttefiklik ruhu yakalanabilsin.
Mehmet Akif Kireçci Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
Türkiye-ABD İlişkilerinin Ana Boyutu Olarak Güvenlik
Türk-Amerikan ilişkilerine ilişkin Biden-Erdoğan görüşmesinin akabinde üzerinde durulması gereken şeylerle ilgili olarak öncelikle iki ülke arasında güven problemi olduğu ve bu sorun çözülmeden diğer konularda ilerleme kaydetmenin zor olduğu ifade edilmelidir. Onun dışında aynı güvenlik paktında olan iki ülke olan ABD ve Türkiye, NATO üyesi olarak birbirlerinin savunma sistemlerine destek vermek dururken bunlar üzerinden birtakım yıpratmalar hem ikili ilişkilere hem de ittifakın güney kanadına zarar verecek boyutlardadır. Ayrıca Türkiye’nin sınır güvenliği, NATO’nun sınır güvenliği olduğunu düşünerek harekete edersek eğer Suriye sınırında, Irak sınırında yaşadığımız güvensizlik ortamı ittifakın da yine aynı şekilde güney kanadına zarar verecek boyutlardadır. Türkiye kendi güvenlik problemlerini kendi çözmek zorunda bırakılıyor. Gönül isterdi ki müttefikleriyle bu problemleri çözebilsin.
Öte yandan iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi birçok problemin çözümü için de bir referans kaynağı olabilecek düzeydedir. Türkiye’nin –özellikle tekstilde– çok büyük bir altyapısı var. Bunun da değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Diğer konuların da bunun bir parçası olduğunu; güvenlik halledildiğinde FETÖ ile ilgili meselelerin de bu çerçevede değerlendirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. S-400 ile ilgili konunun da aynı şekilde buna bağlanabileceği söylenebilir.
Netice itibarıyla Türkiye’nin güvenliği hem Avrupa’nın hem de Batı’nın güvenliğine de hizmet edecek bir açılım olur diye düşünüyorum.
Talha Köse SETA Brüksel Koordinatörü
Ortak Mekanizmasının Oluşturulmasının Önemi
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden’ın Roma’da yapmış oldukları görüşme içerik açısından çok somut çıktılar üretmese bile iki ülke ilişkilerinin seyri açısından önemli bir yere oturmaktadır. Türk-Amerikan ilişkileri 2013’ün ortasından bu yana krizlerle ve gelgitlerle şekillenmiş ve bir türlü istenen şekilde rayına oturmamıştır. ABD’nin PYD’ye vermiş olduğu askeri ve siyasi destek, Washington’ın FETÖ ile mücadele konusunda somut adım atmaya yanaşmaması, Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemleri bahane edilerek F-35 programından çıkarılması, Halkbank davası ve bunun benzeri birçok kriz Ankara-Washington ilişkilerini gölgelemiştir.
Donald Trump başkanlığı döneminde ikili ilişkilerde bazı yapıcı adımlar atılmasına yönelik istişareler yapılmış olsa da Washington’daki kurumsal aktörler Ankara ile ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda direnç göstermiştir. Rahip Brunson davası, Türkiye’nin Suriye’de PYD’ye yönelik operasyonları ve CAATSA yaptırımları devam eden krizleri daha da derinleştirmiştir. Sonuçta bu dönemde de ilişkiler ağırlıklı olarak kriz yönetimi yaklaşımı ile geçmiştir.
Geçtiğimiz günlerde gündeme gelen ve başta ABD olmak üzere on Batılı ülkenin Ankara’daki büyükelçilerinin Türkiye’ye yönelik açıklamaları yeni bir kriz ortaya çıkarmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Biden’ın bu ortamda yapmış oldukları içerikli görüşme oldukça dikkat çekicidir. Bu iki ülke arasındaki sorunların çözümü açısından değil ancak iki ülke ilişkilerinin seyri açısından önemli bir aşama olarak tanımlanabilir. Bu dönüşüm ise sürekli kriz yönetiminde, sorunların ortak mekanizma ile yönetilmeye çalışıldığı bir düzleme geçiş olarak ele almak yerinde olacaktır. Tarafların oluşturduğu bu mekanizmanın ne düzeyde etkili olacağı bilinmez ancak Türkiye tarafının uzun zamandır önerdiği ve ABD kanadının dikkate almadığı bu sorun yönetimi mekanizmasının oluşturulmasına karar verilmiş olmasını önemli bir kazanım olarak tanımlamak yerinde olacaktır. Bundan sonraki süreçte mekanizmanın işleyerek sorunların çözümü doğrultusunda mesafe alınmasını bekleyeceğiz.
Bora Bayraktar Anadolu Ajansı Haber Akademisi Direktörü
Görüşme, Liderler Arasında Diyalog Kapılarının Açık Olduğunu Gösterdi
Erdoğan-Biden görüşmesi Türk-Amerikan ilişkilerinde giderek tırmanan gerilimi durdurması açısından önemli bir buluşma oldu. On büyükelçi krizinin hemen arkasından iki liderin görüşmesi ve sorunların çözümünü kolaylaştırmak için bir ortak mekanizma kurma kararı kopuş bekleyenlerin bu beklentilerini sona erdirdi. Türkiye ile ABD arasında çok büyük sorunlar, çok önemli anlaşmazlık noktaları var: ABD’nin YPG’ye ve PKK’ya verdiği destek, FETÖ meselesi, S-400 konusu gibi. Bir de tabii Amerikan dış politikasına etki eden lobilerin yıkıcı faaliyetleri aşılması güç konular. Buna rağmen Biden-Erdoğan görüşmesinde ilişkileri güçlendirecek konuların konuşulması, ortak çıkar ve çalışma alanlarının üzerinde durulması iki tarafın da ilişkileri korumak ve geliştirmek istediğini ortaya koydu.
Özellikle F-16 konusunun gündeme gelmesi ve burada seçim sürecinin pozitif bir biçimde geçilmesi yönünde Türkiye’nin ABD’nin de elini taşın altına koymasını istemesi önemli bir konu oldu. Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın F-16 alımı ve modernizasyonu konusunda Amerikan başkanından destek istemesi ve bu konuda olumsuz bir yaklaşımla karşılaşmaması savunma alanında iş birliğinin sınırlı da olsa devam edebileceğini gösterdi. Uluslararası basın ve bazı düşünce kuruluşlarının yaptığı aleyhte kampanyaya rağmen iki lider arasında diyalog kapılarının açık olduğunu da göstermesi açısından bence önemli bir buluşma geride kaldı.
Aylin Ünver Noi Haliç Üniversitesi
Savunma İş Birliğinde Atılacak Adımların Önemi
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Biden arasındaki ikinci yüz yüze görüşme bir başka kriz sonrasında, büyükelçiler krizinin hemen sonrasında yine bir zirvede bu sene Roma’da düzenlenen G20 zirvesinde gerçekleşmiştir. Biden yönetiminin liderler arası görüşme yerine kurumlar arası iletişim şeklini tercih etmesi her ne kadar yüz yüze görüşmelerin az sayıda gerçekleşmesine neden olsa da Türk-Amerikan ilişkilerinde gündemde olan meseleler –ister anlaşmazlık alanları ister iş birliği alanları olsun– bu görüşmeleri gerekli kılıyor. Keza bu ihtiyacın olduğu ve mevcut kanalların (diplomatlar ya da liderler seviyesindeki görüşmelerin) dışında hazine ve maliye bakanları, dışişleri bakanları gibi çeşitli bakanları bir araya getirecek bir ortak mekanizma kurulması teklifi her ne kadar Türkiye tarafından yapılmış olsa da iki taraf da bu konuda mutabık kalmış görünmektedir. Ortak mekanizma Ankara-Washington ilişkilerinin daha sağlıklı ilerlemesi, krize dönmeden anlaşmazlıkların yönetiminin sağlanması ve iş birliği yapılabilecek alanlarda daha fazla yol alınabilmesi için gereken ortamı sağlayabilir.
Toplantıda dikkat çeken bir başka detay ise Amerikan yönetimi tarafından yapılan NATO müttefiki vurgusudur. Bu vurgu ile Türkiye’nin stratejik ortak vb. tanımlamaların dışına çıkarılmış olduğu ve iki ülke arasındaki ilişki şeklinin NATO müttefikliği üzerinden tanımlandığı görülmektedir. Ama şu var ki önemli bir NATO müttefiki olan Türkiye’nin hava kuvvetlerinin güçlü olması NATO’nun güney kanadının da güçlü olması anlamına gelmektedir. Bu açıdan F-35 konusundaki ihtilafın çözümü ve F-16’ların verilmesi konusu ABD’nin önünde bir test olacaktır. Kısaca savunma iş birliğinde atılacak adımlar burada kilit rol oynayacaktır. Anlaşmazlıkların bir şekilde üstesinden gelinmesi bu anlamda da önemlidir. Taraflar arasındaki güven bunalımını aşmayı sağlayacak adımlar pek çok anlaşmazlık konusunun da çözümüne katkıda bulunacaktır.