SETA > Etkinlikler |
Panel 2017 de Türkiye nin Güvenlik ve Savunma Politikası

Panel: 2017’de Türkiye’nin Güvenlik ve Savunma Politikası

Tarih: 28 Aralık 2017
Bitiş: 28 Aralık 2017
Saat: 14:00 - 16:00
Adres: Nenehatun Cd. No:66 GOP/Çankaya/Ankara

https://www.youtube.com/watch?v=WsxMM6psSro

SETA Güvenlik Araştırmaları Birimi’nin organize ettiği ve SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Murat Yeşiltaş, Savunma Teknolojileri Mühendisliği (STM) Genel Müdür Yardımcısı Murat İkinci ve Prof. Dr. Nurşin Güney’in konuşmacı olarak katıldığı “2017’de Türkiye’nin Güvenlik ve Savunma Politikası” başlıklı panel gerçekleştirilmiştir.

Konuşmacılar, Türkiye’nin 2017 yılı boyunca savunma ve güvenlik politikalarına dair önemli değerlendirmelerde bulunurken; geleceğe dair çeşitli öngörülerini de paylaşmışlardır. Özellikle sınırlarımız boyunca uzanan terör tehditlerine karşı nasıl mücadele edildiği, Suriye özelinde istikrarsızlaşan güvenlik ortamının ve kaygan bir zeminde oluşturulan devletlerarası dengelerin nasıl oluştuğuyla beraber savunma sanayiimizin teknoloji altyapısı konuşmacıların üzerinde durdukları genel konulardır.

Moderatörlüğünü SETA Güvenlik Araştırmacısı Necdet Özçelik’in yaptığı panelde başlıca şu hususlara değinilmiştir.

YEŞİLTAŞ: “Tam Saha Pres”

Yeşiltaş, Türkiye’nin özellikle 2017 yılında PKK ile mücadele stratejisini “tam saha pres” üzerinden icra ettiğini belirterek: “Bu noktada devletin tüm silahlı unsurlarının müşterek bir şekilde PKK terör örgütüyle mücadele ettiğini görüyoruz. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu mücadele yılın belirli bir kısmında ve belirli bir coğrafyada değil; tüm yıla yayılan ve Türkiye’nin bütün coğrafi bölgelerini kapsayan bir mücadele stratejisi olduğudur. Bir diğer önemli husus ise, PKK terör örgütüyle mücadelede sınır ötesi operasyonların geçtiğimiz yıllara nazaran artış göstermiş ve sonuç alınıyor olmasıdır.” Buna mukabil Yeşiltaş, DEAŞ terör örgütüyle yürütülen mücadeleye dair; “topraksızlaşan bir terör örgütünün geri dönen savaşçıları vasıtasıyla güvenlik zafiyeti olduğunu düşündüğü şehirlerde saldırılar yapabileceğini” sözlerine eklemiştir. Murat Yeşiltaş’ın dile getirdiği çarpıcı noktalardan biri de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türk Ordusu’nun Batı perspektifinde zayıflamış olduğu algısına karşılık, TSK’nın hem PKK hem DEAŞ hem de farklı türlerde tezahür etmiş terör örgütleriyle mücadelesinde başarılı olmasının önemli olduğudur. 2018 yılına dair Yeşiltaş’ın yaptığı öngörü ise Fırat Kalkanı Harekatı’na benzer bir operasyonun Afrin’de ve Mümbiç’te PKK’ya yönelik yapılacağı doğrultusunda olmuştur.

GÜNEY: “Kalıcı Müttefiklik Yok; Geçici İşbirlikleri Var”

Bölgedeki ilişkilerin oldukça kaygan bir zemin üzerine oturduğunu belirten Güney: “Sahada mücadele net değil. Herkes birbirini suçlayabiliyor. Büyük güçler ise bölgedeki çıkarlarını sağlamak ve bir şekilde elde ettikleri kazanımları korumak adına bazı devlet dışı silahlı aktörler ile işbirliği içerisinde olabiliyor. Son dönemde bilindiği üzere Türkiye ise Rusya ve İran ile çalışma konusunda bir siyaset izlemektedir. Ancak bu ilişkiler sağlam müttefiklik ilişkileri değil, sadece belirli işbirliği kuşaklarıdır. 2018 yılında da bu tür ilişkilerin devam edeceğini söylemek mümkün olacaktır.” Bununla beraber ABD’nin YPG ile yaptığı işbirliğinin ve bölge politikasının Türkiye’nin milli güvenliğine risk oluşturması neticesinde Türkiye’nin güvenlik stratejisini değiştirmesi ve Fırat Kalkanı Harekâtı’nı icra etmesi de Güney’in dile getirdiği önemli hususlardan bir diğeridir.

 İKİNCİ: “Devletin Yaptığı Yatırımlar Savunma Sanayiine Can Suyu Oldu”

Savunma Teknolojileri Mühendisliği Genel Müdür Yardımcısı İkinci’nin dile getirdiği en önemli hususlar ise; “Türkiye’nin güvenlik anlayışı neticesinde hazır alım yerine milli olarak geliştirilen platformların güvenlik güçlerinin kullanımına sunulmasıdır. Bu açıdan PKK’ya yönelik yapılan hem kırsal hem de meskun mahal operasyonlarında kullanılmak üzere üretilen ekipman ve silah sistemleri geliştirilmiştir. Bunun yanı Ege ve Akdeniz’de bazı stratejik tehditlerin oluşması, üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’nin denizlerde güçlü olmasını mecburi kılmıştır. Bu açıdan yerli olarak üretilen savaş ve lojistik gemilerimiz çok önelidir. Gelecek yıllara dair yapılması gereken otonom sistemlerin geliştirilmesi ve siber gücümüzün katlanarak artması olacaktır.”.