SETA > Eğitim ve Sosyal Politikalar |
Analiz Türkiye'de Yükseköğretime Erişim

Analiz: Türkiye'de Yükseköğretime Erişim

Türkiye'de Yükseköğretime Erişim: 2025 Yılında Yükseköğretim Talebi Karşılanabilecek mi? Nitelikli beşeri sermayenin ulusal ve bölgesel kalkınmaya katkıları nedeniyle ülke ve bölge yö­netimlerinin gündeminde öncelikli politika alanları arasında yer alan yükseköğretim, tüm dünyada 1950’lerden itibaren hızlı bir genişleme sürecine girmiştir. Bu genişlemeye rağmen, yükseköğretim arzının talep artışı karşısında yetersiz kalması yükseköğretime erişim konusunu ön plana çıkarmıştır.

Türkiye'de Yükseköğretime Erişim: 2025 Yılında Yükseköğretim Talebi Karşılanabilecek mi? Nitelikli beşeri sermayenin ulusal ve bölgesel kalkınmaya katkıları nedeniyle ülke ve bölge yö­netimlerinin gündeminde öncelikli politika alanları arasında yer alan yükseköğretim, tüm dünyada 1950’lerden itibaren hızlı bir genişleme sürecine girmiştir. Bu genişlemeye rağmen, yükseköğretim arzının talep artışı karşısında yetersiz kalması yükseköğretime erişim konusunu ön plana çıkarmıştır.

 

Analizin tamamını indirin

Çağ nüfusundaki artışa paralel olarak artan yükseköğretim talebinin karşılanmasını, diğer bir deyişle, yükseköğretimin geniş kitlelere ulaştırılmasını ifade eden kitlesel yükseköğretim, dünyada başlıca eğilimler arasında yerini almıştır. Nüfus artışının hızlı olduğu gelişmekte olan ülkeler çoğun­lukla bu eğilimlerin gerisinde kalmıştır. Ancak, yükseköğretimin gelişmiş ülke konumuna geçişteki rolünün farkına varan bu ülkeler de son dönemde kitlesel yükseköğretim sistemlerine ulaşma çabası içindedir. Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan ülkemizde de son dönemlerde bu doğrultuda gelişmeler yaşanmaktadır. Geçtiğimiz on yıllık süreçte yeni kurulan üniversitelerle birlikte üniver­site sayısı yaklaşık üçe katlanmıştır. Bu artışa bağlı olarak örgün yükseköğretim okullaşma oranı %35,6’lara yükselmiş ve yükseköğretim sistemimiz kitlesel yükseköğretime geçiş süreci içine girmiş­tir. Bu geçiş sürecinde, demografik yapının sunduğu fırsat penceresinin nasıl değerlendirileceği ve kitlesel yükseköğretim talebinin hangi araçlarla karşılanacağı, Türkiye’nin orta vadede gelişmesini ve kalkınma düzeyini belirleyen önemli faktörlerden biri olacaktır.

Bu analiz, yükseköğretimde finansman, öğrenci ve öğretim elemanı sayısına ilişkin tarihsel olarak süregelen eğilimlerin devam etmesi ve herhangi bir politika müdahalesinde bulunulmaması halin­de, 2025 yılında Türkiye’de gençlerin yükseköğretim talebinin karşılanamayacağını göstergelerle or­taya koymuştur. Yükseköğretime erişimin en önemli göstergesi olan örgün okullaşma oranının 2010 yılında %35,6 iken 2025 yılında %53,7’ye ulaşacağı ve Türkiye’nin bugün %50’lerin üzerinde olan gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmaya devam edeceği tahmin edilmiştir. Yükseköğretim arzının tale­bi karşılama düzeyini gösteren örgün öğretime yerleşme oranının ise 2025 yılında yalnızca %38,7 düzeyine ulaşacağı öngörülmüştür. Bu göstergelerden Türkiye’de günümüzde karşılanamayan yük­seköğretim talebinin 2025 yılında da varlığını sürdüreceği anlaşılmıştır. Dolayısıyla, bu analiz çalış­ması; 2025 yılı için tahmin edilen bu tabloyu değiştirmek ve gençleri mağdur etmemek amacıyla, bugünden atılabile.