SETA > Yorum |
Yeni Bir Kriz Olmadan

Yeni Bir Kriz Olmadan...

Basın özgürlüğünü "medya mensuplarının kanunlar önündeki imtiyazı" gibi görenler ya da "Türkiye'yi sıkıştırmanın bir aracı" olarak değerlendirenler aradan çekilsin. Bu tartışmayı biz sahici bir şekilde sürdürelim.

2000'lerin başında Türkiye'ye baktığımızda ne görüyorduk? Egemenlik krizi yaşayan bir devlet. Kimliklerin bastırıldığı bir sosyo-ekonomik yapı. Krizlerle anılan bir ekonomi. Siyasi operasyonların merkezinde yer alan bir medya. Bugün ise başka bir Türkiye var önümüzde. Bu başka, bu yeni Türkiye'nin içinde medya düzeninin de eskisi gibi olması düşünülemez.

  • 2002 sonrasında medya alanındaki tektiplilik aşılmaya başlandı, çok- seslilik, çoğullaşma mümkün hale geldi.
  • Siyasal alandaki özgürleşmeye koşut olarak ifade özgürlüğü alanı genişledi.
  • Medya sektöründe çok ciddi bir nicel büyüme yaşandı.
  • Analog kültürden dijital kültüre geçildi.
  • Kamu yayıncılığı alanında olağanüstü adımlar atıldı.
Ne var ki yaşanan dönüşümün yasal zemini henüz tesis edilebilmiş değil. YSK ve RTÜK'ün seçim öncesi dönemlerdeki yayınları nedeniyle televizyon kanallarına verdiği orantısız cezalar sistemdeki tıkanmayı net biçimde ele veriyor.

***

İki gün önce SETA İstanbul'da Medya Derneği ve Televizyon Yayıncıları Derneği ile birlikte bu konuyu ele alan bir çalıştay düzenledik. Sektör temsilcileri ve konunun uzmanlarının bir araya geldiği çalıştay, hükümetin medya politikalarından sorumlu Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un katkılarıyla daha da zenginleşti. Kurtulmuş çalıştay boyunca önemli noktaların altını çizdi. Demokrasi ve medya arasındaki pozitif ilişkiye değinen Kurtulmuş, medya politikalarının 3 temel ilke üzerine bina edilmesi gerektiğini savundu. İfade özgürlüğüne dayanan, halkın haber alma hakkını temin eden ve milletin beklentilerinin siyasete doğrudan yansıtılmasına imkân tanıyan bir basın özgürlüğü. "İnsan şerefine hürmetkâr", "insan onurunu merkeze alan" bir basın ahlakı. Milli, manevi ve yerel değerlere saygılı bir basın ortamı. Hiç kuşkusuz bunların temini tek başına kamu otoritesinin meselesi değil. Medya sektörüne de bu süreçte çok önemli roller düşüyor. Fakat kamu otoritesinin de sağlıklı bir medya ortamı için gereken yasal çerçeveleri oluşturması gerekiyor. Sektör temsilcilerinin ve uzmanların yaklaşımlarını dinleyen Numan Kurtulmuş, bu sorunları çözecek yasal düzenlemeye öncülük edeceğinin sözünü verdi.

***

Basın özgürlüğünü "medya mensuplarının kanunlar önündeki imtiyazı" gibi görenler ya da "Türkiye'yi sıkıştırmanın bir aracı" olarak değerlendirenler aradan çekilsin. Bu tartışmayı biz sahici bir şekilde sürdürelim. Sürdürelim ki bir daha YSK ve RTÜK'ün orantısız cezalarına muhatap olmayalım. YSK ve RTÜK'ün siyasetin bu denli itibar kazandığı, dijital iletişim platformlarının genişlediği bir ortamda halkı siyasi propagandadan uzak tutma gayreti gülünç. Aynı kurumların, AHaber başta olmak üzere yeni Türkiye'nin yanında duran kanallara ceza yağdırırken, paralel yapı medyası başta olmak üzere seçimleri zaafa uğratabilecek şekilde dezenformasyon yapan, "seçimde hile olabilir" türünden asılsız yayınlarla kamuoyunu manipüle etmeye çalışan kanallara dokunmaması bir garabettir. Bu kurumların özerk iktidar alanları oluşturduğu bir mekanizma da asla kabul edilemez. Biz, yaptığımız çalıştayla bu konuyu kamuoyunun ve siyasetin gündemine taşımış olduk. Yeni bir krizin olmasını beklemeden. Şimdi siyasetin ve yasama organının cevabını bekliyoruz.

[Sabah, 8 Şubat 2016].