***
İşte böyle bir uluslararası ortamın geldiğini en erken okuyan aktörlerden birisi olarak Türkiye, birçok tecrübeden sonra kendi "stratejik otonomi" çerçevesini belirledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2023 seçim beyannamesinde vurguladığı "Türkiye Ekseni" kavramlaştırmasının özü budur. Türkiye önce pro-aktif bir güvenlik anlayışıyla hem terör örgütleri ile mücadelesine ağırlık verdi hem de milli çıkarları için gerekirse sert güç kullandı. 2016 sonrasındaki askeri operasyonlar (Suriye, Irak, Libya ve Doğu Akdeniz) buna örnek. Daha sonra ise 2020 sonrası yürüttüğü normalleşme ile kazanımlarını konsolide etti, maliyetleri azalttı. Böylece Türkiye, uluslararası sistemde yeniden konumlandı.***
Bu yeni konum, Batı İttifakı içerisinde ancak Doğu ile mümkün olduğu ölçüde kendi ilişkilerini çeşitlendirerek geliştiren bir çizgi. Rusya, Çin ve diğer ülkelerle ilişkilerini ezber blok politikalarına mahkûm etmeyen, özgüvenli bir yaklaşımı içeriyor. Türkiye, bu reel yaklaşıma PKK ve FETÖ ile mücadelede Türkiye'nin hayati çıkarlarını görmezden gelen ABD ve AB olgusu ile yüzleşerek vardı. Rusya'yı ve bölgesel güçleri rekabet ve işbirliği denkleminde dengeleyerek geldi. Zengezur koridoru, Orta Koridor, Türkiye-Irak Kalkınma Yolu, İsrail ile bölgesel enerji işbirliği ve hatta Yunanistan ile normalleşmenin ortak lojistik geleceğe dönüşmesi gibi proje ve arayışlar hep aynı diplomatik dinamizmin ürünleri. Uluslararası siyaset bir "geçiş ve yeniden dengelenme" döneminde. Türkiye hem Batı'ya hem Doğu'ya, hem Kuzey'e hem de Güney'e ait bir ülke olarak mevcut küresel belirsizliklerin ve rekabetlerin etkilerini yönetebilecek durumda. Fırsatları için de yüksek bir diplomatik dinamizme sahip. [Sabah, 29 Eylül 2023]