Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısının ardından, "Avrupa Birliği'ni ekonomiden savunmaya, siyasetten uluslararası itibara içine düştüğü çıkmazdan sadece Türkiye kurtarabilir" açıklamasını yaptı.
Önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu tespiti, Avrupa'da daha fazla gündem olacak. Avrupalı siyasetçiler, bir türlü bu gerçeklikle sahici bir şekilde yüzleşmediler. Bunun en önemli nedeni; İslam karşıtlığı, göç karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve Türkiye karşıtlığını birbirinin içine katarak popülist siyasetlerinin ana gündemi yapmalarıydı.
Avrupa merkez siyaseti, ırkçılığın kötü sonuçları ile erken dönemde halleşemediği için radikal sağ siyasetin peşine takılmanın maliyetleriyle karşı karşıya. Tüm Avrupa genelinde, yükselen bu radikal siyaset hem ülkeler arasında hem de her bir ülkenin kendi iç siyasetinde derin kutuplaşmalar meydana getirdi. Trump ve ekibi, şimdi bu derin kutuplaşmanın üzerinde sörf yapıyor. Avrupa içindeki bu ideolojik kutuplaşma, ABD ile Avrupa arasında bir kültür ve ideoloji savaşına döndü.
Almanya seçimlerine ABD doğrudan müdahale etti. Başkan Yardımcısı Vance, Elon Musk ve bizzat Trump, Almanya İçin Alternatif Partisi'ne (AfD) doğrudan destek verdiler. Seçimlerde AfD, oy oranını iki katına çıkararak ana muhalefet partisi konumuna geldi. Trump ve ekibi bu sonucu, AfD'ye verdiği desteğin bir çıktısı olarak görüp diğer ülkelerde benzer partilere desteğini daha bir kararlılıkla artıracaktır.
ABD'nin doğrudan dâhil olduğu bu kutuplaşmalar, Avrupa içinde daha da derinleşecek. Avrupa merkez siyasetleri ve yönetimleri, popülist siyasetlerin sonuçları ile bir an önce yüzleşip gerekli dersleri çıkarmazlarsa birleşik Avrupa projesinin geleceği de risk altında. Zaten son yıllarda aşırı sağ partiler, Avrupa Birliği projesinin iflas ettiği üzerinden siyaset yürütüyorlar.
Avrupa'da, kıtanın kendi otonom güvenlik politikasını oluşturması gerektiği tezi son günlerde en çok tartışılan konu. Bu tartışmalarda, Türkiye'nin savunma sanayii kapasitesi, NATO içindeki ağırlığı, küresel sorunların çözümünde etkinliği, Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Balkanlar'ın istikrarına yaptığı katkılar, önceki popülist analizlerden farklı olarak daha rasyonel bir zeminde ele alınıyor.
Türkiye'nin uzun süredir inşa etmeye çalıştığı çok katmanlı ve çok boyutlu dış politikasının sonuçlarını Avrupa geç de olsa kabul etmek zorunda kaldı.
Belirsizliklerin arttığı, her alanda yükselen rekabetin daha yıkıcı hâle geldiği bir dönemde, ülkeler bu yeni gerçekliklerden en az hasarla çıkmak için dış politikalarını da gözden geçirmek zorunda olduklarının farkındalar.
Türkiye bu çok kutuplu dünyaya hazırlanmak için erken davranan ülkelerin başında geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Avrupa'yı Türkiye'nin Birliğe tam üyeliği kurtarabilir" derken, geliştirdiği otonom dış politika kapasitesi ve Türkiye'nin artan jeopolitik ağırlığının özgüveni ile konuşuyor.
Avrupa, sadece savunma ihtiyacı açısından değil, ekonomiden enerji hatlarına, ticaret yollarından teknoloji yatırımlarına, genç ve dinamik nüfus yapısından büyüyen ekonomik hacmine kadar birçok alanda kendi stratejik çıkarları açısından Türkiye ile yakınlaşmak zorunda.
[Sabah, 26 Şubat 2025]