Türkiye, Somali ve Etiyopya'nın da yer aldığı Afrika Boynuzu bölgesinde barış ve istikrara katkı sağlama çabalarının bir parçası olarak önemli bir rol üstlenmiştir. Bunu yapabilmek için taraflar arasında yeterli düzeyde güvenilirliğe ve olumlu imaja sahip olmak gerekiyor. Bu girişim bağlamında Ankara Süreci'nde Türkiye'nin sadece kendi ulusal çıkarları bağlamında bir amacı bulunmuyor. Elbette Somali ve Etiyopya'nın aralarındaki sorunu çözmesi durumunda Türkiye'nin de bölgesel çıkarlarını ilgilendiren gelişmeler ve bölgesel barıştan dolayı elde edeceği kazanımlar olacaktır. Bu bağlamda Türkiye'nin Etiyopya'da ekonomik ve Somali'de stratejik çıkarları öne çıkıyor. Ancak Türkiye, özellikle diğer bölgesel ve küresel aktörlerden farklı olarak Afrika ülkeleri ile ilişkileri genelinde sahip olduğu avantajları ve yetenekleri kullanarak bölgesel barış, istikrar ve güvenliğe katkı sağlama amacında.
Ayrıca bu meseleyi sadece Somali ve Etiyopya'yı ilgilendiren bir sorun olmanın çok ötesinde. Bu nedenle Cibuti'nin yanı sıra Kızıldeniz Havzasında yer almaları ve Arap Ligi üye devletleri olmaları dolayısıyla Mısır, Yemen, Suudi Arabistan ve Sudan'ın da iki ülke arasındaki sorundan etkilenmesi ihtimal dahilinde. Kısacası bu konu, Afrika Boynuzu'nun ötesinde daha geniş bir jeopolitik etkiye sahip. Bu kapsamda Doğu Afrika ve Kızıldeniz'de olası jeo-stratejik dengelerin bozulmasına karşın Türkiye'nin bu dengeyi de korumaya çalıştığının ifade edilmesi yanlış olmayacaktır.
Bu dengenin bozulması söz konusu olursa bölgedeki mevcut güvenlik risklerinin artması da kuvvetle muhtemel görünüyor. Ayrıca bölgesel diğer (f)aktörlerin de devreye girmesi durumu ortaya çıkarsa bölgedeki devlet dışı silahlı aktörlerin ve terör örgütlerinin sürece dahil olması riski de bulunuyor. Yani Türkiye sadece Etiyopya ve Somali arasındaki sorunun çözümü için hareket etmiyor. Aynı zamanda bölgesel güvenliğin korunması için de önemli bir rol üstleniyor.
Hatta küresel ve bölgesel sorunlar bağlamında sorumluluk sahibi bir aktör olarak inisiyatif üstleniyor. Son dönemde Gazze'deki katliam ve soykırım bağlamında İsrail'in uluslararası hukuk ve düzeni tamamen yerle bir ettiği ortada. Somaliland ile Etiyopya'nın imzaladığı mutabakat zaptı, Somali Federal Hükümeti'nin rızası dışında olduğundan uluslararası hukuka uygun görülmemektedir. Bu nedenle Türkiye, küresel sistemde uluslararası hukuku destekleyen ve savunan bir aktör olarak da bu girişimde rol oynuyor. Son olarak Afrika ortaklık politikası kapsamında ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirmek isteyen Türkiye, özellikle Afrika boynuzunda barışı ve istikrarı koruma çabasıyla öne çıkıyor.
Çözüm aracı olarak diplomasi
Uluslararası ilişkiler disiplininde dış politika araçlarının en başında diplomasi geliyor. Son olarak diplomasinin ve diğer araçların tükendiği yerde ise savaş… Son yıllarda dünyanın pek çok farklı bölgesinde birçok çatışma ve savaş alanı mevcut. Bu kapsamda Rusya-Ukrayna Savaşı, İsrail'in Gazze'deki soykırımı, Avrupa'daki iç karışıklıklar gibi birçok farklı coğrafyada sıcak çatışma, savaş, terör faaliyetleri dikkat çekiyor. Afrika kıtası da Sahel Kuşağı, Kuzey Afrika, Doğu Afrika, Orta Afrika ve Güney Afrika gibi çeşitli bölgelerde çatışma alanlarına sahip. Ancak günümüzde savaşların çok kolay yaşanabildiği ve uluslararası hukukun çok kolay hiçe sayılabildiği "düzende" savaşları engellemek ve uluslararası hukuka uygun şekilde hareket edebilmek her ülkenin harcı değil. Bu noktada uluslararası hukukun savunucusu ve barışın güvencesi olabilen ülkeler büyük önem kazanıyor. Nitekim Türkiye, bu sorumluluğu üstlenerek, Somali ve Etiyopya arasındaki gerilimli ilişkilerde devreye girerek hem bölgesel barışa katkıda bulunuyor hem de uluslararası hukuk normlarının korunmasını sağlıyor.
Bu kapsamda her şeyden önce söz konusu süreçte diplomasinin etkin şekilde kullanılması dikkat çekiyor. Bunu takiben diyalog ile birlikte bölgedeki potansiyel ekonomik iş birliği fırsat alanları süreçte önemli araçlar olarak görülmektedir. Sorunları çözebilmek için en başarılı yöntem iyi iletişim kurmaktan geçer. Devletler arasındaki sorunları çözmek için kullanılması gereken ilk araç diplomasidir. Bu kapsamda Türkiye, diplomasiyi sadece tarafların değil aynı zamanda bölgedeki diğer aktörlerin de kazanacağı yönde ve etkili bir şekilde kullanıyor.
Ayrıca Türkiye diplomasiyi en üst düzeydeki girişimleriyle de kullanıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali ile yaptığı görüşmeler bu bağlamda önemlidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte her iki ülke tarafından saygı duyulan ve kabul gören etkili bir liderdir. Unutulmamalıdır ki, 1 Ocak ile 2 Temmuz tarihleri arasında Somali ve Etiyopya, herhangi bir resmi kanaldan diyalog kurmamıştır. Günümüzde ise Türkiye, bu iki devletin resmi temsilcilerini Ankara'da aynı çatı altında bir araya getirmiş ve mekik diplomasisi yoluyla çözüm arayış sürecini iyi bir şekilde yönetmektedir.
Süreç nereye gidiyor?
Öncelikle şu konu iyi bir şekilde anlaşılmalıdır: Kimsenin elinde sihirli değnek yok. Bu nedenle birkaç görüşme sonrasında "sorun hâlâ çözülemedi" veya "süreç başarısız" demek yanlış olur. Zira iki ülke arasındaki köklü sorunlar yüzyıllardır süregeliyor. Bu kadar uzun süredir devam eden sorunları yönetebilmek ve mümkünse çözebilmek sabır gerektirir. Ancak bu sorunları doğru bir şekilde yönetmek ve kritik bir noktaya gelene kadar savaşa dönüşmesini engellemek, takdir edilmesi gereken bir çabadır.
Ayrıca Somali ve Etiyopya arasında ciddi güven sorunları bulunuyor. Türkiye, tüm bu tarihsel sürecin ve ilgili meselelerin tamamen farkında olarak hareket ediyor. Aynı zamanda Türkiye'nin durumu iyi bir şekilde kavrayarak ve sahadaki gerçekleri derinlemesine anlayarak müzakereleri sürdürdüğü görülüyor. Bu süreçte Türkiye'nin Afrika Boynuzu'nun küresel siyasetteki önemini, Etiyopya ve Somali'nin tarihsel arka planını, bölgedeki mevcut dinamikleri, bölge ülkelerinin iç dinamiklerini ve gelecekte yaşanacak süreçlerden kaynaklı ihtimalleri dikkate alarak adımlar attığı hissediliyor.
İkinci tur görüşmelerin sonucunda görüldüğü üzere hem Etiyopya hem de Somali'nin sürecin geleceğiyle ilgili umut dolu söylemleri kullanmaları bile sürece yönelik olumlu bir gelişme. Tarafları masaya oturtmak ve meseleleri tartışabilmek de en azından şu an için önemli bir başarı.