Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son açıklamalarıyla birlikte Afrin operasyonunun yeni bir aşamasına geçmek üzere olduğumuzu söyleyebiliriz. Aslında uzun bir süredir bir Afrin operasyonu zaten yürütülüyordu. Operasyonun ilk aşamasında Türk askeri İdlib’e girip Afrin’in güney kısmında gözlem noktaları oluşturdu. Bu hem İdlib hem de Afrin operasyonlarının kesişme noktasıydı. Bir taraftan İdlib’deki çatışmasızlığın gözetlenmesi diğer taraftan ise stratejik noktalarda konuşlanma suretiyle Afrin’in güneyinin mühürlenmesi amaçlanıyordu. Eğer Afrin’in güneyi mühürlenmeseydi PKK’lılar İdlib’e giren Türk askerine şimdiye kadar saldırırlardı. An itibarıyla Afrin Türkiye toprakları- ki buralarda güvenlik duvarı inşa edilmişti- ve İdlib’deki Türk varlığıyla kıskaca alınmış durumda. Afrin, Esed rejimiyle ilişkisi üzerinden maişetini idame ettiriyor. Rusya ise az sayıdaki askeri varlığıyla güvenlik garantisi veriyor.
Operasyonun ilk aşaması bir çevreleme stratejisi üzerine kurulmuştu ve bu büyük oranda başarıldı. Şimdi ise başlaması muhtemel olan ikinci aşama ve bu aşamada hedef Afrin’deki PKK varlığının doğrudan hedef alınması. Afrin’in geleceğine dair önümüzde iki ana senaryo var.
Birincisi çevreleme aşamasını tamamlayan Türk ordusunun top atışları ve sınıra yakın bölgelerden yaptığı hava saldırılarının ardından Afrin’e girmesi. Bu kökten çözüm seçeneği. Bu PKK ile mücadelede en etkin seçenek olur fakat önünde ciddi meydan okumalar da var. Afrin topografik olarak Fırat Kalkanı bölgesinden farklı; daha dağlık bir bölge. Afrin Ovası’na İdlib üzerinden stratejik bir üstünlükle atışlar yapılabilir ama askeri hareketlilikte ciddi kısıtlar söz konusu. Rusya’nın pozisyonu da hâlâ bir muamma. Rus askerleri PKK’ya kalkan olma konusunda ne kadar ısrar ederler, bu tamamen ikili görüşmelere bağlı.
İkincisi üç tarafı çevrelenmiş olan Afrin’in uzun süreli ve yoğun top atışlarına tabi tutulması suretiyle zayıflatılması. Türk uçakları sınırı geçmeden de kısıtlı hava saldırıları düzenleyebilirler. Bu da aşındırma seçeneği. Aşındırma sonucunda Mare’nin batısından Fırat Kalkanı güçleriyle başlatılacak bir operasyonla İdlib-Halep bağlantısının kurulması. PKK’nın fırsatçılıkla ele geçirdiği bu bölgeler PKK’nın yumuşak karnı. Bu seçenek de yine Rusya ile ve İran’ın kontrolündeki Nubbul ve Zehra’ya teğet geçmeyi gerektirdiği için İran’la birtakım görüşmeleri de gerektirebilir.
Hezimetin kaçınılmaz olduğunu anladığı an PKK’nın çalacağı ilk kapı da rejimin kapısı olur. Daha önceki örneklerde gördüğümüz gibi Afrin’in rejim kontrolüne bırakılması bu yolla gündeme gelebilir.
Afrin’de PKK’nın kendi imkanlarıyla direnme şansı yok, Türkiye kafasındaki stratejiyi sahaya yansıttığı müddetçe Afrin’i PKK’ya dar eder. Türkiye Suriye’de diyaloğu öncelese de kendi milli güvenliği için müstakil adım atmaktan da geri durmayacaktır. Fırat Kalkanı Harekatı buna en iyi örnektir.
[Akşam, 15 Ocak 2018].