SETA > Odak |
Etiyopya-Somali Görüşmeleri Türkiye'nin Diplomatik Rolü ve Bölgesel İstikrar

Etiyopya-Somali Görüşmeleri: Türkiye'nin Diplomatik Rolü ve Bölgesel İstikrar

Etiyopya ve Somali birlikte çalışma konusunda çeşitli zorluklarla karşı karşıya. Somali’nin 3 bin 333 kilometre uzunluğunda bir sahil şeridi varken komşusu Etiyopya ise denize kıyısı olmayan bir ülke konumunda. İki ülke arasındaki tarihsel sorunların yanı sıra Etiyopya’nın Somali’den bağımsızlık isteyen Somaliland ile 1 Ocak 2024’te Somali Federal Hükümetini görmezden gelerek mutabakat zaptı (MoU) imzalamasının ardından iki ülke arasında gerilimler artmıştı.

Etiyopya ve Somali birlikte çalışma konusunda çeşitli zorluklarla karşı karşıya. Somali’nin 3 bin 333 kilometre uzunluğunda bir sahil şeridi varken komşusu Etiyopya ise denize kıyısı olmayan bir ülke konumunda. İki ülke arasındaki tarihsel sorunların yanı sıra Etiyopya’nın Somali’den bağımsızlık isteyen Somaliland ile 1 Ocak 2024’te Somali Federal Hükümetini görmezden gelerek mutabakat zaptı (MoU) imzalamasının ardından iki ülke arasında gerilimler artmıştı.

1 Temmuz 2024’te Ankara’daki görüşmeye kadar Somali ve Etiyopya tarafları resmi olarak söz konusu sorun bağlamında aynı ortamda bulunarak görüşme gerçekleştirmemişti. Nitekim taraflar Ankara’da heyetlerin direkt olarak karşı karşıya gelmeden uzun süren görüşmeler sonrasında sorunların çözümüne yönelik karşılıklı arzularını ifade eden ortak bir bildiri imzaladılar. Zaten ilk görüşmeden sorunun çözümüne yönelik net ve somut bir çıktı beklenmesi rasyonel olmazdı. Ancak bölgesel barışa katkı sağlayan bir aktör olarak Türkiye’de tarafların sorunun iletişim yolu ile çözüm arayışına ilişkin görüntü vermesi bir başarıdır.

Türkiye’nin Görüşmelerdeki Rolü

Görüşmeler sonunda krizden itibaren geçen yedi aylık süre sonunda Etiyopya ve Somali dışişleri bakanlarının bir arada Türkiye ile görüntü vermesi oldukça önemli. Zira bu görüntü birçok anlamı içinde barındırıyor. Öncelikle Türkiye’nin Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz’deki nüfuzunun arttığı görülmekte. Bu bağlamda bölgesel sorunlarda taraf olmadan, uluslararası hukuk temelinde sorunların çözümüne ve istikrara yönelik Türkiye’nin çabaları aslında Afrika politikası ile ilgili birçok sorunun da cevabını içeriyor.

Nitekim Somali ve Etiyopya arasındaki sorunun çözümüne yönelik Türkiye’nin aracılık etmesi ve sürecin Ankara’da devam edecek olması küçük bir mesele olarak görülmemeli. İki taraf arasında güven inşa etmek müzakerelerin başarısının temel anahtarı olarak öne çıkıyor. Türkiye’de sürdürülen mevcut müzakereler Somaliland ile Etiyopya arasındaki tartışmalara yol açan MoU’nun çözümüne yönelik çabalar için olumlu bir adım olarak görülmelidir.

2 Eylül’de Etiyopya ve Somali arasındaki görüşmelerde sonuca yaklaşılması söz konusu olursa bu sürecin bölgede barış ve istikrara katkı sağlaması da kaçınılmaz olacaktır. Bu durum ayrıca Türkiye’nin bölgedeki siyasi nüfuzuna ve küresel ölçekte prestijini artırmasına da katkı sağlayacaktır. Ancak unutulmaması gereken husus Türkiye’nin bölge ülkelerinin iç işlerine karışmadan, bölgesel istikrar ve sorunun çözümü için dost olarak gördüğü ve iyi ilişkilere sahip olduğu bu iki ülkeye de barışa yönelik katkı sağlama amacında olduğudur. Türkiye’nin bölgede sadece kendi çıkarlarını önceleyen ve istikrarsızlıklardan faydalanmayı hedefleyen bir ajandaya sahip çeşitli aktörler gibi hareket etmediği aşikardır. Dolayısıyla bölgede barışın tesis edilmesi sonucunda istikrar için adımlar atılacak ve bu noktada Türkiye’nin kazancı istikrar ile doğru orantılı olarak ticaretin artmasına olanak sağlayacaktır. Kısacası 1 Temmuz 2024’te Dışişleri Bakanı Hakan Fidan öncülüğündeki bu görüşme önemli bir başlangıçtır.

Bu konunun yanı sıra NATO’nun önemli bir üyesi olan Türkiye’nin BRICS üyesi olan Etiyopya’nın da içinde yer aldığı sorunda oynadığı rol göz ardı edilmemelidir. Türkiye’nin küresel alanda çatışma çözümleri konusunda oynadığı rol ve sağladığı katkılar hem güveni artırmakta hem de pozisyonlarını sağlamlaştırmaktadır. Böylelikle Türkiye, Afrika’ya yönelik politikasında planlı adımlarla hareket etmekte, özellikle Afrika Boynuzu ve Sahel gibi stratejik bölgelerde etkisini artırmaktadır.

Etiyopya’nın Somaliland Kıyılarındaki Muhtemel Hedefleri ve Zorluklar

Etiyopya’nın ticari açıdan bir limana erişmesine Somali tarafı olumsuz bakmıyor. Nitekim Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un Doğu Afrika Topluluğunda gerçekleştirdiği konuşmasındaki şu ifadeler Etiyopya’nın denize erişimi konusunda iyi niyetli ve iş birliğine açık bir durumu göstermektedir:

“Eğer Etiyopya Somali Denizi'ne erişim sağlamak istiyorsa, bunu memnuniyetle karşılarız, ancak Uganda'nın Kenya Denizi'ne erişimi olduğu gibi, Burundi ve Ruanda'nın Tanzanya Denizi'ne erişimi olduğu gibi ve Somali'nin Cibuti Denizi'ne erişimi olduğu gibi aynı şekilde erişim sağlanmasını istiyoruz.”[1]

Dolayısıyla Etiyopya ticari deniz erişimiyle ilgileniyorsa Somali’nin de bu duruma karşı olmadığını çeşitli platformlarda dile getirdiği görülmektedir. Hatta bu durum bölgesel barış ve entegrasyon açılarından önem arz etmektedir. Her iki tarafın da diplomasiyi etkili biçimde kullanmaya yönelik çabaları takdir edilmelidir. Ancak daha net olarak görünen bir durum varsa o da Somali Federal Hükümetinin kendi rızası ve onayı haricinde ticari amaçlar dışında kullanılabilecek bir askeri üsse müsaade etmeyecek olduğudur.

1 Ocak 2024’te imzalanan ve henüz içeriği açıklanmayan MoU ile Etiyopya’nın Somali’ye ait Somaliland bölgesinde 20 kilometre uzunluğunda bir kıyı şeridini kiralayacağına ilişkin iddialar mevcuttur. Böylesi bir senaryoda Etiyopya’ya bağlantı kurulacak olan hattın en kısa ve coğrafi şartlar dikkate alındığında maliyetin en düşük olduğu bölge olarak –bölge ülkeleri nezdinde tarihi açıdan da büyük öneme sahip– Zeyla dikkat çekmektedir. Bu kapsamda Somaliland’ın en batısında yer alan Awdal’dan en doğusuna doğru gidildikçe arazinin engebeli hale geldiği görülmektedir. Bunun yanı sıra zaten Berbera’da bir liman mevcuttur. Bu limanın kullanımı hususunun Somaliland ve Etiyopya arasında konuşulduğuna yönelik ise herhangi bir söylem dikkat çekmemektedir.

Diğer taraftan Berbera’nın iç kesimleri ve doğusuna doğru uzanan hatta yer alan dağlık alanlarda ise DEAŞ’ın eski el-Şebab terör örgütü mensuplarından oluşan bir yapılanması ve üssü bulunmaktadır. Dolayısıyla Somaliland’da Cal Madow Dağı’nın varlığı, bölgedeki dağlık ve engebeli arazinin yol yapımını zorlaştırması, terörden kaynaklı güvenlik riskleri ve son olarak Somaliland’ın doğusuna doğru gidildikçe Etiyopya ile aradaki mesafesinin uzamasından kaynaklı yol yapımı maliyetinin artması bu süreçte en rasyonel tercihin Awdal olduğunu öne çıkarmaktadır.

Awdal her ne kadar Etiyopya için uygun gibi görünse de böylesi bir senaryo Somali’nin toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdittir. Zira Zeyla’da muhtemel 20 kilometrelik kıyı şeridinden Etiyopya sınırına kadar kuş uçuşu 125 kilometre mesafe bulunmaktadır. Bu durumda Etiyopya’nın Somaliland yönetiminden bir de Zeyla’dan Etiyopya sınırına ulaşacak yolun güvenliği için bir koridor oluşturmasını istemesi durumunda yaklaşık 2 bin 500 kilometrekarelik bir alan talep edilmiş olacaktır.

Bu durum Cibuti açısından da oldukça önemlidir. Böylesi bir senaryoda Somali ile yakın bağlara ve oldukça iyi ilişkilere sahip olan Cibuti’nin bu ülke ile sınır bağlantısının kopması söz konusu olacaktır. Dolayısıyla söz konusu senaryonun Etiyopya tarafınca işletilmesi isteniyor olsa bile Somali’nin ve bölgesel müttefiklerinin buna izin vermesinin mümkün olmayacağı düşünülmektedir. Kaldı ki Etiyopya’nın bölgede kullanabileceği limanlar olarak Cibuti ve Berbera yer almaktayken bu bölgeye yeni bir liman inşa edilmesinin amacı farklı soru işaretlerini de ortaya çıkarmaktadır.

Etiyopya-Somali Sorununun Muhtemel Bölgesel Yansımaları

Bölgesel aktörler açısından bu soruna bakıldığında Mısır, Suudi Arabistan, Cibuti ve Katar’ın Somali’yi destekledikleri bilinmektedir. Ancak bu noktada Mısır bir anlamda diğer aktörlerden ayrılmaktadır. Zira Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında Büyük Etiyopya Rönesans Barajı (GERD) sorunundan kaynaklı devam eden krize yönelik Etiyopya’nın Mısır’ı dengelemek için Sudan’ı denkleme dahil ettiği düşünülmektedir. Hatta Sudan’da Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteklediği Hızlı Destek Kuvvetlerinin (HDK) 26 Haziran’dan günümüze dek ülkenin güney hattında ve Etiyopya ile sınırda yer alan Sinnar eyaletinde etkisini artırdığı görülmektedir. Sudan’ın başkenti Hartum’a giden yolda önemli bir konuma sahip olan Sinnar’ın HDK’nin eline geçmesi başkente yönelik tehdidi artıracaktır. Dolayısıyla bu durum Mısır açısından da istenmeyen bir süreci ortaya çıkarma potansiyeline sahiptir.

Ayrıca yine Sudan’da Kadarif ve Mavi Nil eyaletlerini de etkileyebilecek olan bu kuşatmanın artmasını beklemek yanlış olmayacaktır. Zira bu süreç Sinnar ile birlikte düşünüldüğünde Muhammed Hamdan Dagalo’ya bağlı HDK’nin Etiyopya ile bir tedarik yolu açmasına da fırsat vermektedir. Bu tedarik yolu bölgesel aktörlerin Doğu Afrika’da etkilerini artırmaları için Sudan’daki krizin yanı sıra farklı cephelerde çeşitli istikrarsızlıkları kullanmalarını da mümkün kılmaktadır. Dolayısıyla Somali ile Etiyopya arasındaki mevcut sorunların bölgesel rekabet ve çatışma alanlarına yönelik yeni denklemler için kullanılma riski de bulunmaktadır.

Bu durum halihazırda terörle mücadele kapsamında yoğun çaba sarf eden Somali hükümeti ve halkı açısından olumsuz bir etkiyi ortaya çıkaracağı için bu yönde atılması muhtemel adımların bölge ülkeleri tarafından dikkatlice analiz edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde Sahel’de son dönemde yaşanan gelişmeler sonucunda ortaya çıkan güç boşluklarının DEAŞ ve el-Kaide’ye bağlı terör örgütleri tarafından doldurulması riski ile birlikte Somali’nin istikrarsızlaştırılması sonucunda el-Şebab terör örgütünün alanını genişleterek Doğu Afrika’dan Sahel’e ve Batı Afrika’ya etkileşim içinde bir terör koridoru oluşturması riski de bulunmaktadır.

Hint Okyanusu’ndaki Alternatifler

Tüm bu senaryoların yanı sıra Etiyopya’nın ticari amaçlarla denize çıkışı için en rasyonel olan seçeneğin Güneybatı ya da Hirshabelle eyaletleri üzerinden olduğu düşünülmektedir. Nitekim bu eyaletlerdeki mevcut kara yollarının geliştirilmesi hem maliyet hem de güvenlik açılarından daha rasyonel seçenek olarak görülmektedir. Bu strateji Etiyopya’nın denize ulaşmasını sağlayacak güvenli bir yol sunmasının yanında Aden Körfezi’ne çıkmasına olanak sağlayan Cibuti ile ilişkilerinin bozulmasının da önüne geçecektir. Etiyopya halihazırda Cibuti üzerinden Aden Körfezi’ne açılacak şekilde ticari liman imkanlarına sahiptir. Dolayısıyla Etiyopya için Somali’nin kuzeyinde yeni bir liman ihtiyacından ziyade direkt olarak Hint Okyanusu’na açılabileceği yeni bir limanın daha kullanışlı olacağı düşünülmektedir.

Bu kapsamda Etiyopya’nın Hint Okyanusu’na erişimini sağlayacağı ticari bir liman üzerinden ortaya çıkacak senaryo birtakım avantajları bünyesinde barındırmaktadır. Ayrıca bu senaryoda strateji itibarıyla son dönemde Aden Körfezi’nde Husilerden kaynaklı güvenlik sorunları dikkate alındığında uluslararası ticaret açısından Babülmendep’in kapanma ihtimali Etiyopya’nın ticaretini olumsuz etkileyecektir. Geçtiğimiz aylarda birçok ülke uluslararası ticaret için alternatif rota olarak Hint Okyanusu üzerinden Ümit Burnu’na yönelmiştir. Böylesi bir riskin tekrar gündeme gelmesi halinde Etiyopya’nın güneyde yer alan bir ticari limana sahip olması aynı zamanda risk yönetimini de mümkün kılacaktır. Yani kısacası bu durum Etiyopya’nın stratejik esnekliğini artırarak bölgesel politikalarda daha etkili olmasının önünü açma potansiyeline de sahiptir.

Hedging (riskin dağıtılması, riskten korunma) olarak ifade edilebilecek olan bu stratejiyle Etiyopya, ticaret yollarındaki muhtemel kesintilere karşı kendini daha çok güvence altına alabilecektir. Ayrıca Aden Körfezi ve Babülmendep Boğazı’nda yaşanabilecek güvenlik sorunlarına karşı ticaretin sürdürülebilirliğini sağlayarak ekonomik istikrarını koruma fırsatına da sahip olacaktır. Etiyopya’nın Hint Okyanusu’na açılan ticari bir limana sahip olması ekonomik olarak yeni ticari rotalar ve pazarlara erişim konusunda avantaj sağlayarak özellikle Doğu ve Güney Afrika ülkeleriyle daha etkin ticaret ağı oluşturmasına da imkan sağlayacaktır. Bununla birlikte Etiyopya’nın eyaletlerindeki mevcut altyapının iyileştirilmesi ülkenin ticari potansiyelini artıracak ve ekonomik kalkınmasını hızlandıracaktır. Bu nedenle Etiyopya için Güneybatı veya Hirshabelle eyaletleri üzerinden denize erişim daha sürdürülebilir ve stratejik bir tercih olarak görülmektedir.

Nitekim geçtiğimiz günlerde Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali’nin “Somali ile kavga etmediklerini”, “Somali’de barış için fedakarlık yaptıklarını ve partisinin Somali’ye ve Somali halkına saygı gösterdiğini”, “Etiyopya’nın Somali’yi güçlendirdiğini ve Etiyopya hükümetinin Somali’nin birliği konusunda hiçbir şüphesi olmadığını” ifade etmesi[2] oldukça önemli barışçıl söylemler olarak öne çıkmaktadır. Bu söylemlerin eyleme geçmesi Etiyopya’nın hem diplomatik olarak attığı adımı güçlendirerek hem de bölgesel barışa ve Somali’nin istikrarına daha fazla katkı sağlayarak uluslararası sistemdeki güvenilirliğini artırabilme potansiyelini barındırmaktadır.

Öte yandan Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud da Doğu Afrika Topluluğunda gerçekleştirdiği konuşmasında iş birliğine yönelik fırsat penceresinin açık olduğunu belirtmiştir. Nitekim Böylesi bir durum Etiyopya kadar Somali’nin de işine yarayacaktır.

Sonuç ve Değerlendirme

Mevcut süreç Etiyopya ve Somali arasındaki tarihi, ekonomik ve siyasi dinamiklerin bir yansımasıdır. Addis Ababa yönetimi açısından denize erişim arayışları kabul edilebilir olmakla birlikte bu durumun ticari ve stratejik olarak önem taşıdığı Etiyopya tarafından ifade edilmektedir. Ancak bu süreçte Somali’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği göz ardı edilmemelidir. Bu kapsamda 26 Aralık 1933’te Uruguay’ın başkenti Montevideo’da imzalanan “Devletlerin Hak ve Görevlerine İlişkin Montevideo Sözleşmesi” yani Montevideo anlaşması tanınırlık ve egemenlik ile ilgili ilkeler bağlamında Somali ile Etiyopya arasındaki soruna yönelik referans alınabilecek bir niteliktedir. Nitekim Somali’nin toprak bütünlüğünü koruma çabalarının yanı sıra bölgesel istikrara yönelik Afrika’da denize çıkışı bulunmayan ülkelerin ticari amaçlarla denize erişimi üzerine olumlu yaklaşımı sorunun çözümü için önemli bir yerde bulunmaktadır. Dolayısıyla her iki ülkenin barışçıl yöntemlerle iş birliğine dayalı diplomasiyi önceleyerek giriştiği çözüm arayışı bölgesel güvenlik için kritik önem taşımaktadır. Öte yandan Somali’nin bir savaş için harcanacak para ve enerjiyi kalkınma, barış ve istikrar için kullanması sadece kendisi için değil aynı zamanda bölge ülkeleri açısından da daha rasyonel bir tercih olacaktır. Bu bağlamda Etiyopya’nın Somali’deki barış ve kalkınma inşasına yönelik süreci desteklemesi oldukça önemlidir.

Sonuç olarak her iki ülke ve diğer Afrika Boynuzu ülkeleri tarafından kabul gören Türkiye’nin bu süreçte oynadığı rol ve diplomasi kapısının açık kalmasını sağlayarak görüşmelerin daha ileri bir seviyeye taşınması başta Somali ve Etiyopya olmak üzere tüm bölge ülkelerinin çıkarlarına hizmet edecektir. Bunun yanı sıra küresel sistemin içinde bulunduğu kriz döneminde ve uluslararası krizlerde Birleşmiş Milletler mekanizmasının işlevsizliği Türkiye’nin bölgesel krizlerde oynayacağı rolün önemini daha fazla artırmaktadır. Bu kapsamda Türkiye’nin bölgesel istikrar, güvenlik ve kalkınmaya yönelik bu tür diplomatik girişimleri, uluslararası arenada güvenilir aktör pozisyonunu sürdürmesine katkıda bulunacaktır.

[1] “Ethiopia is Free to Have Access to Sea, Says Somalia President”, Garowe Online, 25 Haziran 2024, https://www.garoweonline.com/en/news/somalia/ethiopia-is-free-to-have-access-to-sea-says-somalia-president, (Erişim tarihi: 4 Temmuz 2024).

[2] “‘Don’t Waste Money’ Going Around Countries to Accuse Ethiopia: PM Abiy Tells Somalia”, Addis Standard, 4 Temmuz 2024, https://addisstandard.com/dont-waste-money-going-around-countries-to-accuse-ethiopia-pm-abiy-tells-somalia, (Erişim tarihi: 4 Temmuz 2024).