SETA > Yorum |
Türkiye-Ermenistan Normalleşme Süreci

Türkiye-Ermenistan Normalleşme Süreci

SETA panelinde, 4 Mart 2010 tarihinde ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nun karar tasarısı sonrası Türkiye-Ermenistan normalleşme süreci masaya yatırıldı. SETA PANEL Oturum Başkanı: Taha Özhan, SETA Konuşmacılar: Bülent Aras, İTÜ Nasuhi Güngör, Star Gazetesi Tarih: 9 Mart 2010, Salı Saat: 16.00 – 18.00 Yer: SETA, Ankara

SETA panelinde, 4 Mart 2010 tarihinde ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nun karar tasarısı sonrası Türkiye-Ermenistan normalleşme süreci masaya yatırıldı. SETA PANEL

Oturum Başkanı: Taha Özhan, SETA

Konuşmacılar: Bülent Aras, SETA & İTÜ Nasuhi Güngör, Star Gazetesi

Tarih: 9 Mart 2010, Salı Saat: 16.00 – 18.00

Yer: SETA, Ankara

Türkiye’nin yükselen bir değer olarak ABD ile model ortaklık düzeyinde yakın ilişkiler kurduğu ve aynı zamanda Ermenistan ile normalleşme sürecine girdiği bir dönemde, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nda 1915 olaylarının soykırım olarak tanınmasını öngören karar tasarısı 22’ye karşı 23 oy ile kabul edildi. Bu karar hem Türk-Amerikan ilişkilerini hem de Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecini sekteye uğratabilecek bir potansiyel taşımaktadır. Türkiye ve Ermenistan arasında tarihi bir barış şansı Amerika’dan gelen bir müdahale ile rafa mı kaldırılacak? Protokollerin onaylanması hala mümkün mü? Azerbaycan ve Ermenistan arasında devam eden süreç ve Minsk grubu faaliyetleri nasıl etkilenecek?

SETA olarak 09.03.2010 tarihinde düzenlemiş olduğumuz “Güncel Gelişmeler Işığında Türkiye-Ermenistan Normalleşme Süreci: Sonun Başlangıcı mı?” başlıklı panele Prof. Dr. Talip Küçükcan (SETA) oturum başkanlığı yapmış, Prof. Dr. Bülent Aras (SETA, İTÜ) ve Nasuhi Güngör (Star Gazetesi) konuşmacı olarak katılmışlardır. Panelde ortaya çıkan somut tablo, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nda kabul edilen sözde “soykırım” tasarısının hem Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecine hem de Türk-Amerikan ilişkilerine olumsuz etki edeceği yönündedir. Ayrıca toplantıya katılan bir parlamenter, tasarının oylandığı gün kendisine “Eğer protokolleri önümüzdeki hafta Meclis’te gündeme getirebilirseniz bu tasarı kabul edilmez” şeklinde Amerikan yönetiminin yaklaşımını ifade ettiğini söyledi. Dolayısıyla Afganistan ve Irak konularında ciddi olarak zorda olan Obama yönetiminin bu konuda Türkiye’yi karşısına almak istemediği, ama protokoller üzerinden kendine bir tutunma zemini aradığı şeklinde bir görünüm ortaya çıktı. Panelde, Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin sözde “soykırım” boyunduruğundan kurtarılması, Karabağ sorununun hemen çözülecek bir mesele olmaması sebebiyle orta vadede çözümüne yönelik adımlar atılması ve üçüncü taraf ülkelerin/parlamentoların sürece olumsuz katkı yapmaması gerektiği vurgulandı. Bu bağlamda ABD’de alınan karar bir bakıma ABD’nin kendi yaklaşımlarına da uymamaktadır. Bülent Aras ise daha çok meselenin bölgesel ilişkiler boyutuna temas ederek Soğuk Savaş sonrasındaki süreçte bölgedeki ülkelere modern ulus-devlet gömleğinin giydirilmesinin sorunları çözmediğini, hatta bunları uzatılmış sorunlar haline getirdiğini vurguladı. Türk dış politikasının bu bağlamda yapmaya çalıştığı şey de bölgenin tarihi ve kültürel dokusuna uygun olarak, sınırlar varlığını korusa da, ulus-devlet mantığını aşan işbirliklerinin geliştirildiği bölgesel bir yaşam alanı oluşturmaya çalışmaktır. Nasuhi Güngör de Türkiye’nin yumuşak güç unsurlarını son yıllarda daha iyi değerlendirmeye başladığını, Yahudi lobisinin desteği olmaksızın Dış İlişkiler Komisyonu’ndaki tasarının, geçmişte olduğundan farklı olarak, zorlama ile ve sadece bir oy farkla geçtiğini anlattı. Ayrıca tasarının bundan sonraki süreçte ilerlemesinin de pek mümkün olmadığına işaret etti.

.