SETA > Yorum |
Japonya nasıl başardı Made in Japan

Japonya nasıl başardı? “Made in Japan”

MITI, “Made in Japan” markasının yaratılmasında asli aktör olarak kabul edilir. Bakanlık çağın gerekliliklerine göre Japon firmalarını destek, teşvik ve yönlendirme sağlamıştır. Özellikle düşük teknoloji üretim altyapısından orta-ileri teknoloji grubuna geçişte bakanlık önemli görevler üstlenmiştir.

“Made in Japan” olgusu günümüzde birçok ülkenin kalkınma tarihinde önemli bir yer kaplar. Ülkeler iktisadi olarak gelişim süreçlerinde Japonya’yı incelerken birçok politikayı örnek olarak almış ve ekonomik kalkınmalarını sağlayamaya çalışmışlardır. Ucuz kredi politikası ve hayat boyu istihdam stratejisi, Japonya Uluslararası Ticaret ve Sanayi Bakanlığı'nın (MITI) varlığı, hızlı üretim modeli, Japon Yen’inin değersiz tutulması, kaliteli üretim altyapısı, toprak reformu, şehre göçün oluşturduğu işgücü ve cari fazla olarak özetlenebilecek olan “Made in Japan” modeli uzun yıllara dayanan tecrübeye işaret ediyor.

HAYAT BOYU İSTİHDAM POLİTİKASI

Siyasi olarak konumlanan Liberal Demokrat Parti iktidarı uzun vadeli stratejileri mümkün hale getirirken Japon toplumunun homojen yapısı iktisadi kalkınmaya ciddi anlamda yarar sağlamıştır. Hayat boyu istihdam politikası işsizlik sorununu ortadan kaldırırken üretkenliğe odaklanan firmalar uzun yıllar ucuz kredilere erişmiş ve ardından dünyanın en zengin ülkelerinden biri ortaya çıkmıştır. Firmaların kendi aralarında meydana getirdikleri fonlar yeni AR-GE çalışmalarını finanse etmiş ve “Made in Japan” olarak isimlendirilen mucize güçlenmiştir. Batı Blok’unda yer alınması ve askeri harcamaların sınırlı tutulması mevcut kamu bütçesinin daha verimli alanlara kaydırılmasını sağlamıştır. Özellikle Kore Savaşı (1950-1953) Japon firmalarının yeniden küresel düzeyde üretim yapmasına yardımcı olmuştur. Savaş döneminde Japonya’nın bir lojistik merkezine dönüştürülmesi ilerleyen dönemde ülkenin yeniden inşa edilmesine büyük oranda katkı sunmuştur.

JAPON MUCİZESİNİN TEMELİNDE NELER VAR?

MITI, “Made in Japan” markasının yaratılmasında asli aktör olarak kabul edilir. Bakanlık çağın gerekliliklerine göre Japon firmalarını destek, teşvik ve yönlendirme sağlamıştır. Özellikle düşük teknoloji üretim altyapısından orta-ileri teknoloji grubuna geçişte bakanlık önemli görevler üstlenmiştir. 1950-1990 arası dönem Japon mucizesinin küresel düzeyde tartışıldığı yıllar olmuş ve gelişmekte olan birçok ülke “Made in Japan” markasını kendi iktisadi düzenlerine uygulamaya çalışmıştır. Bu aktörler arasında Güney Kore, Tayvan ve Singapur gibi ülkeler başarı elde etmiştir. Asya ülkelerinde meydana gelen bu gelişim diğer kıtalardaki aktörleri de etkilemiş ancak Asya Kaplanları kadar başarı gösteren olmamıştır.

1952’de İngiltere’nin milli gelirinin üçte birine eşit Japon ekonomisi 1970’de İngiltere’yi geride bırakırken ABD’nin milli gelirinin neredeyse yarısı büyüklüğüne gelmiştir. Ardından 1980’lerde Batı Almanya iktisadi olarak geride bırakılmış ve 1990’larda Japonya küresel ekonominin en büyük ekonomisi haline gelmiştir. İlerleyen dönemde ABD’nin de geride bırakıldığı yıllar olmuş ancak ekonomik büyümede meydana gelen yavaşlama Japonya’yı günümüzde dördüncü sıraya düşürmüştür. Fakat hâlâ Japonya dünyanın en üretken ekonomilerinden biri olmayı sürdürmektedir. Japonya’nın başardığı mevcut kalkınma hamlesinin en temelinde ise makro düzeyde olgular bulunmaktadır. Bu olguların başında yüksek tasarruf oranları gelmektedir. Bireyler tasarruflarını bankalarda Japon Yen’i olarak değerlendirmiş ve mevcut miktar firmalara kredi olarak sunulmuştur. Böylelikle dış ülkelerden ihtiyaç duyulan kaynaklara olan talep azalmıştır. Üretkenliğin ihracat üzerinden kalkınma modeline doğru evrilmesi 1960-1984 arasında küresel otomotiv satışlarında Japonya’nın payını yüzde 1’den yüzde 23’e taşımıştır. Toyota’nın 1934 öncesi bir tekstil üreticisi firma olduğu göz önüne alındığında ülkenin geçirdiği dönüşüm daha iyi anlaşılabilir.

Dış ticaret fazlası, tanınmış dünyaca ünlü markalar, dev bankalar ve devasa firmalar “Made in Japan” markasının yaratılmasında önemli roller üstlenmiş diğer önemli olgulardır. Üretilen ürünlerdeki kalite ve dayanıklılık Japon mallarına olan ilgiyi artırmış bu sayede şirketler dünyaca bilinir hale gelmiştir. 1965’de 91 milyar dolarlık milli gelire sahip bir ülke olarak Japonya 1980’de 1,06 trilyon dolarlık hâsılaya ulaşmıştır. 15 yıl gibi kısa bir sürede böylesine hızlı büyüme gösteren bir örneği dünya iktisat tarihinde bulmak çok güçtür.

EN FAZLA DÖVİZ REZERVİ OLAN İKİNCİ AKTÖR

Fakat 1990’lardan itibaren Japon mucizesi olarak isimlendirilen süreç belli bir duraklama dönemine girmiştir. Şirketler verimsiz alanlara yatırımlar yaparken küresel ekonomiden alınan pay günümüze kadar kademeli şekilde azalma göstermiştir. 1995’de 5,5 trilyon dolarlık milli geliriyle Japonya küresel ekonominin yüzde 8’ine yakınını oluştururken günümüzdeki payı yüzde 3,2’lere kadar gerilemiştir. Böylesine bir durgunluk için azalan nüfus artış hızı ve yaşlanan nüfus temel neden olarak verilebilir. Düşük enflasyon problemi ve harcama kültürünü benimsemeyen bireyler gerilemenin temeli olarak gösteriliyor. Fakat “Made in Japan” markası yaşamaya devam ediyor. Japon ürünlerine karşı oluşan güven ülkenin en büyük ihracatçılar arasında yer almasını sağlıyor ve ülkenin refah artışını finanse ediyor. Uzun yıllardır verilen ticari fazla merkez bankasında değerlendiriliyor. Günümüzde Çin Merkez Bankasının ardından 1,827 trilyon dolarlık rezerviyle Japonya Merkez Bankası en fazla döviz rezervine sahip ikinci aktör. Japonya Merkez Bankası rezervlerinin büyüklüğü şu örnekle daha iyi analiz edilebilir. İsviçre, Hindistan ve Rusya merkez bankalarındaki toplam rezervler Japonya Merkez Bankası rezervlerine ancak erişiyor.

Günümüzde dördüncü sanayi devrimi olarak isimlendirilen yeni bir süreç bütün ülkeleri etkisi altına alıyor. Güney Kore, Almanya, ABD, Türkiye ve Japonya yeni sanayileşme sürecine uyum sağlamaya çalışıyor. Japonya Toplum 4.0 olarak isimlendirilen stratejiyle dördüncü sanayi devrimini yakalamaya çabalıyor. Mevcut dönüşüm sanayi tesislerini daha teknoloji merkezli hale getirirken toplumsal algılar değişiyor. “Made in Japan” markası ise yaşanılan dönüşümün tam merkezinde yer alıyor. Küresel değişimleri takip etmede veya öncülük etmede sorun yaşamayan Japonya dördüncü sanayi devrimine son yüz yılda olduğu gibi adapte oluyor ve yenilikleri kendi firmaları üzerinden geliştiriyor.

[Yeni Şafak, 26 Temmuz 2024]

Etiketler »  
İlgili Yazılar