İnsanlık adına pek bir şey çıkmaz. Dünya ne ekonomik ne de siyasi bakımdan buna uygun değil. Devlet başkanları bu tür zirveleri ortak karar almaktan ziyade ikili görüşmelerin zemini olarak görüyor. Henüz takvimler netleşmiş değil. Ama kabaca bakıldığında birkaç başlık öne çıkıyor. Örneğin Trump dün bir twit attı. Putin'le görüşmesini iptal edeceğini duyurdu. Gerekçe olarak da Karadeniz'deki olayları gösterdi. "Ukraynalı gemi ve gemicilerin iadesi gerçekleşmeden" görüşemeyeceğini söyledi. Bu Putin'in pek beklediği bir tavır değildi. Ancak şimdilik çok da umursadı- ğını söyleyemeyiz. Zira Putin kendisi için oldukça somut sonuçlar aldığını düşünüyor. Azak Denizi'ni kapatmış. Ukrayna'nın boğazını sıkmış. Trump'la bugün görüşmez ama yarın görüşür. Simgesel bir görüşme için canını çok sıkmaz. Veya dikkat ederseniz Trump zaten gemicilerin iadesinden söz ediyor. Öyle yüksek beklentileri de yok. Rusya'yı önemli bir geri adıma zorlayıcı ifadelere rastlamıyoruz. Gerekirse Putin gemicileri bir ay sonra iade edebilir. Yeter ki Trump'ın istediği bu olsun. Kazancını cebine koyar. Sembolik bir iki adım atar. Olur biter. Fakat bu tür gelişmeler Rusya-ABD ilişkilerini zehirlemeye devam ediyor. Trump'la Putin arasında doğabilecek bir işbirliği ihtimali varsa bile bunu ellerinden alır. Bu bizim pek rahatsız olacağımız bir durum değil. Zira Türkiye'nin uzun süredir en büyük endişe kaynaklarından biri buydu. Suriye örneğinde ABD ve Rusya arasındaki herhangi bir yakınlaşma Türkiye'nin manevra alanını çok kısıtlar. Tersine sorunlar yaşamaları ise Türkiye'nin alanını açar. Son iki yılda olduğu gibi Türkiye'nin Suriye'de adım adım ilerleyebilmesi için bu tür gerilimlere ihtiyaç var. Özellikle Münbiç ve daha sonrasında Fırat'ın doğusu söz konusu olduğunda Türkiye Rusya'nın ABD ile yaşayacağı gerilimlerde kazanç sağlayabilir. Öte taraftan Trump ve Erdoğan'ın görüşeceği anlaşılıyor. Belli bir süredir ABD tarafı normalleşme arıyor. Türkiye ise ABD'nin taahhütlerden ziyade somut adımlar atmasını bekliyor. Henüz o noktada değiliz. Münbiç konusunda bile ABD ayak sürümeye devam ediyor. Fırat'ın doğusu meselesine hiç girmeyelim. ABD maalesef sınır boylarına üs inşa ederek durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Baştan beri söylüyorum. ABD yeni ve kararlı bir stratejik tutum değişikliğine gitmediği müddetçe, PYD'yi tahkim etmeye devam edecek. Bu meselenin diplomatik görüşmeler yöntemiyle çözülme ihtimali yok denecek kadar az. Bu nedenle Türkiye şimdilik elde edebileceği somut maddelere odaklanacaktır. Hakan Atilla, Halkbank ve Münbiç meseleleri öne çıkacaktır. Bakalım Trump bu konularda samimi ve gerçekçi bir noktaya gelecek mi? Yakın zamanda belli olur. Başkan Erdoğan'ın tek gündem maddesi tabii ki ABD olmayacak. Liderlerin çoğuyla ikili görüşmeler yapmasını bekliyoruz. Erdoğan bu geziyi bir Latin Amerika gezisi olarak da görüyor. Uluslararası sistemdeki gerilim ve adaletsizliğe sürekli işaret edecek ve bu anlamda uluslararası bir farkındalık oluşturmaya çalışacaktır. BM reformu konusunu gündeme taşıyacaktır. Ayrıca kurulacak ikili ilişkiler çerçevesinde Türkiye'nin dış politika ve ticaretini çeşitlendirmek için fırsat arayışları da olacaktır. Zirveden küresel krizler için çok sonuç beklemiyoruz ama görüşme takvimine baktığımızda Türkiye için verimli olabileceğini söyleyebiliriz.
[Sabah, 1 Aralık 2018].