Oturumun moderatörlüğünü üstlenen İletişim Başkanlığı Kamu Diplomasisi Dairesi Başkanı Oğuz Güner, küresel bir krizden geçildiğini ve uluslararası düzensizlik kavramının da uzmanlar, politika yapıcılar, akademisyenler ve toplumlarca tartışıldığını, ne yazık ki uluslararası düzensizliğin gerçek bir tanımının yapılamadığını söyledi.
Kabul gören bir tanım olmadığı için tartışma alanının da genişlediğine işaret eden Güner, şöyle devam etti:
"Uluslararası düzen ve düzensizliği ifade ediyoruz, burada bir ikilem de karşımıza çıkıyor. Bu da elbette bütün dünyayı etkisi altına alıyor, günlük hayatımızı da etkiliyor. Şöyle bir soru karşımıza çıkıyor: Bu acaba bir kaos mu? Bu bir sebep mi ya da sonuç mu? Daimi kriz çağında uluslararası düzensizlikten bahsederken aslında uluslararası ilişkilerin tarihçesine de bakmamız lazım. Devam eden iktidar mücadeleleri var, son derece yıkıcı sonuçlarını da görüyoruz teknolojik gelişmelerin. Bir de farklı yorumları ve uygulamaları var, refah, barış ve değerler kavramlarının. Farklı toplumlar, farklı ülkeler, farklı tanımlarda bulunuyor bu kavramları ele alırken. Bu farklı bakış açıları da elbette gerçek ve tutarlı bir model ortaya koymamızda bize sorun çıkarıyor uluslararası arenada krizleri çözebilmek için."
Güner, tüm dünyada tanıklık edildiği üzere Kovid-19'un, küresel sistem ve küresel iletişim alanında ne kadar kırılgan noktada olunduğunu gözler önüne serdiğini belirterek, şunları aktardı:
"Pandemi aynı zamanda küresel aktörlere bir fırsat sundu uluslararası düzen sorunlarına odaklanmamız için. Uluslararası sistemde herhangi bir ikileme yol açmadan belli başlı yapısal düzenler ortaya koymak lazım. Krizleri nasıl değerlendirmemiz gerekir? Uluslararası düzendeki değişiklikleri nasıl yorumlamamız gerekir? Reform programları geliştirirsek, bir ekosistem ortaya koyabilirsek evrensel değerlere de adapte olabiliriz ve aynı zamanda tüm dünyayı öz güvenle bir araya getirebiliriz."
Sosyal medya küreselleşmeden fayda sağladı
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Başkanı Ahmet Uysal da düzen yoksunluğuna işaret eden belli başlı belirtiler olduğunu söyledi.Bu belirtilerden söz eden Uysal, Amerika'nın Irak ve Afganistan'ı yasal bir zemin olmaksızın işgal ettiğini dile getirdi.
Rusya'nın BM'nin kurucu üyelerinden aynı zamanda da veto hakkına sahip olduğunu belirten Uysal, "BM üyelerinden biri yine kanuna aykırı hareket etti ve toprak ilhakıyla (Ukrayna'yı) işgal etti. Kırım'da da bunu yaptı. Türkiye ve birkaç ülke haricinde itiraz eden olmadı." dedi.
Yeni bir dünya düzeni olduğunu, sosyal medyanın küreselleşmeden fayda sağladığını ve bu medyanın çok büyük kaynaklarla paraya sahip olduğunu aktaran Uysal, şunları söyledi:
"Hukukun üstünlüğü zayıf kurumlara dayatılıyor ancak büyük ülkelere işlemiyor. Medya durdurulamaz bir şekilde hareket ediyor. Sosyal medyayı düşündüğümüzde küreselleşmeden fayda sağlıyorlar. Yeni dünya düzeninde küresel şirketler, devletler üstü bir konumda. Onların elde ettiği gelirler, bir ülkenin gelirinden daha fazla olabiliyor."
"Hibrit bir savaş ile karşı karşıyayız"
SETA-Washington DC Araştırma Direktörü Kılıç Buğra Kanat ise uluslararası düzene sistem getirmek için giderek artan bir reform girişimi olduğunu belirtti.Bu yolda üç önemli zorluğa değinen Kanat, "Bunlardan birincisi küresel çatışma. İki farklı türde çatışma var karşımızda. Çok ciddi bir istikrarsızlık sorununa yol açabilir. İkincisi de şu, küresel bir çatışmanın bir başka boyutu da yeni bir süper güç rekabeti var ABD ve Çin arasında. Önce ticari savaş olarak başladı, teknolojik savaşa yöneliyor. Bunun jeopolitik, siyasi, stratejik boyutu da var. Bunun teknoloji alanında son derece ciddi bir yansıması var." şeklinde konuştu.
Kanat, Ukrayna savaşına da değinerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Ukrayna savaşının özellikle önemli boyutu şu, hibrit bir savaş ile karşı karşıyayız. Savaş, öncelikle bir siyasi bilgi savaşıyla başladı. Bunu takiben kısa süre içinde siber savaş boyutunu da gördük. Rusya, hükümet altyapılarını hedef aldı, Ukrayna'daki belli başlı istihbarat ağlarına yönelerek. Bunu takiben Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle birlikte konvansiyonel bir savaş başladı. Bunun ardından nükleer savaş bahsi açıldı. Uluslararası düzende bu tür çatışmaları beklersiniz zaten. Bu farklı çatışmalar, savaşlar da beraberinde yeni bir kurumsallaşmayı getirdi. Herhangi bir kurumsallaşma, herhangi bir mutabakat yok. Bir bilgi savaşını önlemek için bir mutabakat yok. Bu iki mesele bize şunu gösteriyor zaten önemli ve güçlü bir uluslararası kurum olmadığı müddetçe bu tür savaşları sınırlandırmak zor."
"Kurumsallaşmaya ihtiyacımız var tüm dünyada"
İnsani güvenlik meselesinden de bahseden Kanat, kimsenin artık Kovid-19'dan bahsetmediğini, ancak bazı Güney Asya ülkelerinde son derece ciddi bir omicron salgını yaşandığını söyledi.Kanat, Dünya Sağlık Örgütü'nün uyarılarına kulak verilirse, yeni bir salgına de hazırlıklı olunması gerektiğini ifade ederek, özellikle maske ve solunum cihazları tesisi etmek için ülkelerin hazır olmasının önemini vurguladı.
İklim değişikliği nezdinde de insan güvenliğini tehdit eden bir olgunun görüldüğüne işaret eden Kanat, "Bu yeni bir tehdit değil. Geçtiğimiz iki yıl içinde giderek artan düzeyde iklim mültecileri kavramı günümüzde kullanılmaya başlandı." dedi.
Dünya çapında yaşanan refah eşitsizliğine de dikkati çeken Kanat, bunun da Kovid-19 ile bağlantılı olduğunu, 2010 yılında BM ve ilgili devletlerin Bin Yıl Hedefleri'ni ortaya koyduğunu, bunun 2030'da yoksulluğu ortadan kaldırmak gibi azimli hedefler olduğunu hatırlattı.
İlk birkaç yıl aslında çok ciddi başarılar gösterildiğini ancak geçen 2 yılda tüm dünyada ülkelerin yoksullukla mücadeleye ayırdıkları fonların azaldığını gördüklerini anlatan Kanat, sözlerini şöyle tamamladı:
"Uluslararası ilişkilerde yeni yeni su yüzüne çıkan tehditler var. Bir de herkesin konuştuğu başka bir şey var. Devletler arası bu meselelerle mücadele edebilmek için etkili eş güdüm ve iş birliğine ihtiyacımız var. Tüm dünyada kurumsallaşmaya ihtiyacımız var. Ümit ediyorum ki bu pandemi, iklim krizi, Ukrayna savaşı, ekonomik durgunluk problemi, bütün bu zorlu meseleler bize, tüm dünya ülkelerine, uluslararası topluluğa ders olur. Böylelikle bir reform süreci başlar uluslararası örgütlerde."
[AA, 26 Mayıs 2022].