SETA > Yorum |
Türkiye-Rusya İlişkileri 'Yeni Bir Dönem' mi

Türkiye-Rusya İlişkileri 'Yeni Bir Dönem' mi?

Kırım ve Suriye konusundaki derin görüş farklılıklarına rağmen ikili ilişkilerin Türkiye ve Rusya açısından daha ileri bir seviyeye taşınmak istenmesi hem Erdoğan'ın hem de Putin'in stratejik bir rasyonalite zemininde hareket ettiklerini gösteriyor

Rusya Devlet BaÅŸkanı Putin'in Ankara ziyareti ne yazık ki iç kamuoyunda gerektiÄŸi gibi tartışılmadı.

Ziyaretin dış politika açısından taşıdığı önemden çok, Putin ile ErdoÄŸan arasındaki 'siyaset yapma biçimi' benzerliklerine ve yeni CumhurbaÅŸkanlığı Sarayı'na odaklanıldı. Türkiye'deki kimi medya organları ziyareti bu iki meseleye indirgemeye çalışadursun; New York Times'da yayımlanan bir analizde ÅŸu ifade kullanıldı: "EÄŸer bir kazanan varsa o da Türkiyedir."

Bu deÄŸerlendirmeyi yapmak için henüz erken olsa da ÅŸurası bir gerçek: Putin'in ziyareti sırasında üzerinde uzlaşılan hususların hayata geçirilmesi iki ülke arasındaki iliÅŸkileri farklı bir boyuta taşıyabilir ve bu da yeni jeopolitik sonuçlar doÄŸurabilir.

Ä°lk olarak ÅŸunun altını çizelim: Rusya ve Türkiye bölgesel kriz kuÅŸağı içinde yer alan iki önemli aktör. Bu ülkelerden biri (Rusya, Ukrayna'da) krizin müsebbibi, diÄŸeri ise (Türkiye, OrtadoÄŸu'da) krizin maÄŸduru...

Yine de bu iki ülke arasındaki iliÅŸkilerde 'stratejik rasyonalite' daha belirleyici oluyor. Aralarında keskin ayrılıklar ve diÄŸer aktörlerin kısıtlayıcı baskısı olmasına raÄŸmen iki ülke de iliÅŸkilerin belli boyutlarda derinleÅŸtirilmesi konusunda ortak bir irade sergiliyor.

Türkiye'nin Batılı müttefiklerinin Rusya ve Ukrayna konusundaki tavırları belli... Bu yüzden Ankara'nın Moskova için alternatif bir "stratejik manivela" kanalı açmasından büyük bir ihtimalle rahatsızlar. Putin'i Ukrayna krizinin mimarı olarak gören ve Rusya'yı uluslararası alanda yalnızlaÅŸtırmak isteyenlerin Türkiye'nin Rusya ile ekonomik ve politik anlamda giderek derinleÅŸme potansiyeli taşıyan yapısal bir iliÅŸki kurmasını istememesi doÄŸal.

FÄ°Ä°LÄ° DURUMLAR

Gelelim 'içkin çatışmalar'a... Türkiye'de Ukrayna krizinde Rusya'nın sergilediÄŸi 'ofansif' tavırdan rahatsız. Bunu sıklıkla dile getirdi ve Kırım'ın bir 'oldubitti' ile Moskova'nın kontrolüne geçmesini tanımadı.

Ama ortaya çıkan 'de facto' durumu ikili iliÅŸkiler açısından bir veri olarak kabul etmek zorunda kalacak gibi görünüyor. Bu fiili durum Türkiye'nin Kırım'ın mevcut statüsünden memnun olduÄŸu anlamına gelmiyor elbette. Ancak mevcut durum ÅŸimdilik Kırım'ı ikili iliÅŸkilerde bir test unsuruna dönüÅŸtürmüÅŸ deÄŸil.

Benzer ÅŸekilde, Suriye konusunda yaÅŸanan 'derin ayrılık' da Ankara-Moskova hattını açık tutmaktan, birlikte çalışmaktan alıkoymayacaÄŸa benziyor. Hatta ErdoÄŸan-Putin görüÅŸmesinin bir neticesi olarak bu konuda yeni bir süreç için adım dahi atılabilir.

Ankara da Moskova da ikili iliÅŸkilerde 'seçici bir angajmana' girmiÅŸ durumdalar. Dolayısıyla hali hazırdaki üç önemli kısıtlayıcı unsur dikkate alındığında ikili iliÅŸkilerin taraflar açısından daha ileri bir seviyeye taşınmak istenmesi hem ErdoÄŸan'ın hem de Putin'in stratejik bir rasyonalite zemininde hareket ettiklerini gösteriyor.

Enerji konusu baÅŸlı başına söz konusu üç deÄŸiÅŸken ve karşılıklı stratejik rasyonaliteyi birbirine düÄŸümleyen bir alan olarak ortaya çıkmış gibi görünse de geçmiÅŸ enerji projelerinin gösterdiÄŸi gibi bu konuda aceleci davranmamak en doÄŸrusu.

BATILI MÜTTEFÄ°KLER

Putin'in enerjiyi, Türkiye'nin Rusya'ya bağımlılığının da farkında olarak, Ukrayna krizi üzerinden Batı'ya karşı stratejik bir manivela olarak kullanmaya çalıştığı oldukça açık. Kremlin enerji üzerinden kendisine yaptırım uygulamayan ülkelerle baÄŸlarını güçlendirme arayışına girmiÅŸ gibi görünüyor. Elbette bu konuda alternatif bir ülke olarak ortaya çıkan Türkiye bir taraftan kendi pozisyonunu güçlendirirken Batılı müttefikleri tarafından da yeniden tartışılacaÄŸa benziyor.

Bunun jeopolitik bir etki ortaya çıkarıp çıkarmayacağını zamanla göreceÄŸiz.

Suriye konusundaki düÅŸünceler farklı olmasına raÄŸmen iki ülke arasındaki iliÅŸkinin rasyonalitesi ErdoÄŸan'ın açıklamalarıyla yeni bir boyut kazanmış durumda. CumhurbaÅŸkanı'nın Suriye'deki krizin çözümü konusunda Moskova-Ankara-

Tahran üçlüsünü iÅŸaret etmesi Batı'nın özellikle de Washington yönetiminin aktörlük konumunu tartışmaya açabilir. Moskova yönetiminin Suriye konusundaki sınırlarını kestirmek zor olsa da Ukrayna konusunda sıkışmışlığını aÅŸmak için yeni bir manevra alanı oluÅŸturmaya çalışması ikili iliÅŸkilerin rasyonalitesi için baÅŸka bir zemin saÄŸlıyor.

Son olarak ÅŸunu da belirtebiliriz:

Türkiye, bir dizi sebepten ötürü Ukrayna konusunda Batı'nın yanında bir görüntü verdi ama Moskova'ya karşı daha yumuÅŸak bir tutum takındı. Moskova bunu kendisi için bir fırsat olarak görüyor. Bu çerçevede Putin'in Batı ittifakı içinde yer alan bir ülkeyi Ukrayna krizinde yanına çekmeye yönelik bir strateji geliÅŸtirmeye çalışabileceÄŸini de görmemiz gerekiyor. Rusya nihayetinde Ukrayna'yı Batı'ya kaptıracaksa bile Ukrayna'nın toprak bütünlüÄŸünü saÄŸlamasına izin vermeyecek gibi görünüyor.

Türkiye-Rusya iliÅŸkilerinde 'yeni bir dönem'e girip girmeyeceÄŸimizi yaÅŸayıp göreceÄŸiz ama ÅŸunu söylemek yanlış olmaz:

Bir bütün olarak bakıldığında ikili iliÅŸkilerin sadece ticari boyutta kalarak devam etmesi önümüzdeki dönem için yeterli olmayacaktır.

[Sabah perspektif, 6 Aralık 2014]