Türkiye Cumhuriyeti bir asrı geride bırakırken, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin geçmişini, bugününü ve geleceğini bu 100 yıllık takvime sığdırmak mümkün değil. Taraflar arasındaki ilişkilerin doğasında; Rus Çarı ve ilk imparatoru Büyük Petro’nun ülkesi adına 18’inci yüzyılın başında kurguladığı ve bugün dahi etkisini sürdüren paradigma hâlâ baskın. Bu sebeple, Türkiye-Rusya ilişkilerinin bugünkü durumunu ve geleceğini anlamlandırmak için 18’inci yüzyıldan başlayan bir yolculuğu göze almak gerekiyor.
Türk-Rus İlişkileri Küresel Jeopolitik Tarihin Önemli Bir Parçası
Çariçe Katerina’nın “Doğu Projesi”, 1770 Çeşme Deniz Muharebesi, 1833 Hünkar İskelesi Anlaşması, 1853-1856 Kırım Savaşı, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Bolşevik Devrimi, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve İkinci Dünya Savaşı, Birinci Soğuk Savaş dönemi, SSCB’nin dağılması ve Suriye İç Savaşı gibi dünya tarihinde yeri olan tüm başlıklar aynı zamanda Türk-Rus ilişkilerinin şekillenmesine doğrudan etki etti.
Türk-Rus ilişkilerinin neden ekseriyetle çatışmalar etrafında şekillendiğini anlamlandırmak için, 18’inci yüzyılın başındaki Büyük Petro döneminin Asya ve Avrupa haritalarına yakından bakmak gerekir. Rus Çarlığını imparatorluğa dönüştürmeyi hedefleyen Çar Birinci Petro bunun yolunun deniz ticaret yollarına hakim olmaktan geçtiğini görmüştü. Tarih derslerimizde Rusya’nın “sıcak denizlere inme hedefi” ifadesiyle tanımlanan politika, yalnızca Akdeniz, Hint Okyanusu ve Kızıldeniz’e inmekten ibaret değildi. 18’inci yüzyıl başında Kuzey Denizi haricinde açık denizlere kıyısı bulunmayan Rus Çarlığının bu şartlarda ticaretini artırma, ekonomisini çeşitlendirme imkanı yoktu. 18’inci yüzyılın denizcilik teknolojileri dikkate alındığında, yılın kısıtlı bir süresinde yelken açmaya izin veren Kuzey Denizi yoluyla küresel bir imparatorluk inşa etmek mümkün değildi. Birinci Petro’nun ilk hedefi Baltık Denizi yolunu açarak İngiltere ile doğrudan ticareti temin etmekti. Bunun için önce İskandinav Yarımadası’nı ve Baltık Denizi’ni tamamıyla domine eden İsveç Krallığı ile savaşa tutuştu.
Büyük Petro hedeflerinin tamamına ulaşamadı ancak Rusya’nın emperyal ihtiraslarının kapısı açılmıştı. Haleflerinin bir süre ilgisiz kaldığı bu süreç, Çariçe Büyük Katerina döneminde 18’inci yüzyılın ikinci yarısında ivme kazandı. Büyük Katerina, Birinci Petro’dan farklı olarak sınırlarını genişletmek için yalnızca ordusunu kullanmadı...
Devamını
Kriter sitesinde okumak için tıklayın:
Petro’nun Rusya’sından Putin’in Rusya’sına Türk-Rus İlişkileri