Zeytin Dalı Operasyonu başladığı günden beri üçüncü defa sahada gözlem yapma olanağı buldum. Sahada gözlem yapmak ve olayları yakından yaşayan, takip eden ve yöneten insanlarla konuşmanın kendine has bir havası var. Daha da önemlisi oldukça öğretici. Teorik düzeyde ele aldığınız konuların pratiğini görmek, önemli katkılar sağlıyor. Kimi zaman çok önem atfedilen bazı konuların sahada bir rol oynamadığını, kaçırabildiğimiz bazı ayrıntıların ise sahada önemli sonuçlar doğurabildiğini görmek yalnızca küçük bir örnek.
İlk saha gözlemimi operasyonun başladığı hafta yapmıştım. Üç gün boyunca Hatay-Kilis sınırını boydan boya gezmiştim. Sınır ilçelerimizde hem yerel halk, hem de yerel yönetici bürokrasi yetkilileri ile görüştük.
O dönemde cephe gerisinde ön plana çıkan iki konu vardı: Birincisi operasyonun ilk günleri olması dolayısıyla yaşanan heyecan. Çevre illerden destek için gelen konvoylar uzun kuyruklar oluşturuyordu. Yerel yönetici ve emniyet yetkilileri bir yandan halkın bu motivasyonunu kırmamaya özen gösteriyor, öte yandan yolları açık tutmaya ve bir karmaşa yaşanmasının önüne geçmeye çalışıyorlardı. Ve başarılı da oldular.
Kaldı ki cephe gerisinde de hummalı çalışmalar devam ediyordu. Bir yandan lojistik ihtiyaçların karşılanması, öte yandan sahada ilerleme sağlandıkça askeri hareketliliğin gerektirdiği bazı hazırlıklar hız kazanmaktaydı.
Bunun yanında sivil bürokrasi "ne yapabiliriz" kaygısı ile hareket ediyor ve elindeki imkânları seferber etmenin yollarını arıyordu.
Reyhanlı ve Kilis şehir merkezlerine düşen roketler de hem bölge halkının, hem de medyanın gündeminde olan ikinci konuydu. Biz Reyhanlı'ya varmadan bir gün once bir roket saldırısı düzenlenmiş ve ziyaretimizden iki saat sonra yine aynı vaka yaşanmıştı maalesef. Medyanın konuyu abartılı veriş biçiminin aksine ahalide ne bir panik ne de isyan havası yaşanmaktaydı. Çünkü Türkiye'nin bir "savaş"ın içinde olduğunun farkında idiler ve bu saldırılar hiçbir ahlaki kaygı taşımayan bir terör örgütü tarafından yapılmaktaydı. Ateşin düştüğü yürekleri teskin etmek için kendiliğinden bir seferberlik havası oluşuyordu.
İkinci ziyaretim ise operasyonun üçüncü haftasına denk gelmişti. O günlerde bazı çevreler operasyonun yavaşladığına dair propagandaları başlamıştı. Halbuki yağmur ve sis gibi zorlu hava koşullarına rağmen TSK ve ÖSO sahada ilerlemeye devam ediyordu. Stratejik tepeler ve köyler birer birer terör örgütünden temizlenmekteydi. Sınırın öte tarafından roket saldırıları devam etse de hem azalmış hem de şehir merkezinden uzak kırsal alanlardan öteye gidemiyordu. Bu dönemde de hem destek konvoyları hem de yerel bürokrasinin olağanüstü çabası devam etmekteydi.
İki gündür Hatay'a üçüncü ziyaretimi gerçekleştirdim. Birçok medya mensubu ve zaman ayırabilen bazı yerel bürokratlarla görüştüm. Sahada işlerin yolunda gittiğini zaten biliyoruz. Kontrol edilen alanlar hızlıca artmakta ve temizlenen bölgeler art arda son dakika haberi olarak medyaya düşmektedir. Ayrıca sınır boyunda yer alan yerleşim birimleri roket menzilinden çıktı.
Harekatın başından beri yalnızca askeri operasyon icra edilmiyor. Aynı zamanda inşa, düzen kurma ve yardım faaliyetleri de eş zamanlı olarak yürütülmekte.
Dolayısıyla saha gerisinde de işler yoğunlaşmış ve fakat önemli ölçüde bir düzen içinde yürüyor. AFAD, Kızılay, yerel yönetimler ve bürokrasi gerçekten olağan üstü bir motivasyonla çalışıyor. Sağlık ekiplerinin tamamı gönüllü gelmiş ve zor şartlarda görevlerini yerine getiriyorlar. Harekâtın başından beri değişmeyen en önemli şey harekâta hem sahada hem cephe gerisinde katkı yapanların düşmeyen motivasyon ve gayreti. Ayrıca Türkiye'nin her yerinden destek için gelen konvoylar ve getirdikleri yardımlar da hız kesmiyor. Bu noktada sahada gözlemlediğim ufak bir notu düşeyim: bu destek gerçekten takdire şayan ve zaman zaman göz yaşartıcı manzaralar oluşturuyor. Gecenin geç vaktine kadar mesai yapan askeri ve sivil yöneticiler için de moral kaynağı. Ancak dikkat edilmesi gereken ufak bir husus var: ilçe merkezlerinden operasyon bölgesine giden yollar çok sınırlı ve yalnızca harekat kapsamında kullanılması için Bakanlar Kurulu kararı alınmış. Dolayısıyla destek için gelenlerin ilçe merkezleri ve otoban kenarında uygun yerlerde kalmaları önem arz ediyor.
[Fikriyat, 10 Mart 2018].