Hafta başında açıklanan verilerden reel sektör güveni ve imalat sanayi kapasite kullanım oranının haziranda yükseldiğini gördük. Reel sektöre ait bu öncü göstergelerdeki toparlanmanın itici faktörü iç talep. Yeni normale geçiş ile birlikte tüketici güveninde belirgin bir artış var. Kredi kartı ve banka kartı verileri, tüketim harcamalarındaki canlanmayı net bir şekilde gösteriyor.
HARCAMADA ARTIŞ
Kart kullanılarak yapılan harcamalar, virüs salgının ülkemizde en yoğun şekilde seyrettiği mart ortasından mayıs başına kadarki dönemde sert gerilemişti. Haziran ayının ilk üç haftasında ise harcamalarda aralıksız bir artış var. Kredi koşullarının iyileşmesi de harcamalarındaki artışı destekliyor. Her sektör bu iyileşmeyi aynı ölçülerde yaşamıyor. Konut ve otomobile yönelik artan talep dikkat çekiyor. Konaklama ve ulaştırma alanlarında ise koronavirüs tedirginliğinden dolayı toparlanma halen yavaş seyrediyor.
Ekonomik toparlamanın iç talep bacağı iyi; ancak döviz geliri getiren faaliyetlerle ilgili sıkıntı devam ediyor. İhracat mayısta geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 40,9 geriledi. Turizm gelirleri yılın ikinci çeyreğinde tamamen durdu. Küresel ekonominin canlanması ve uluslararası seyahat yasaklarının kalkması zaman alacak. İhracat ve turizm Türkiye ekonomisinin toparlanma hızını bir süre daha yavaşlatacak. Yılın ikinci yarısında bu alanlarda da kademeli bir iyileşme yaşanması bekleniyor. Ancak, ihracatın tam anlamıyla toparlanması 2021'e sarkar. Turizmde ise eski rakamlara dönüş için biraz daha beklememiz gerekiyor. Büyüme bu yıl iç talebe bağlı olarak ilerleyecek.
FAİZ İNDİRİMİNDE SERİ SONU
Merkez Bankası'nın (TCMB) üst üste dokuz kez faiz indirdiği seri, bu hafta gerçekleşen PPK toplantısında sona erdi. TCMB, faizi sabit tuttu. Bu kararın altında yatan birinci sebep, enflasyondaki gelişmelerle ilgili. Birim maliyetlerdeki artışlar enflasyonu tetikliyor. Koronavirüs sonrası normalleşme süresinde talep beklenenden hızlı artmasaydı, şirketler maliyetlerdeki artışın bir kısmını fiyatlara yansıtamayabilirlerdi. Ancak, birçok ülkeye kıyasla bizde iç talebin görece daha canlı seyretmesi, ekonomik büyüme için iyi bir haberken enflasyon açısından ise bir baskı unsuru. Geçen yıl haziranda enflasyon aylık olarak yüzde 0.03 oranında artmıştı. Bazın düşük olması bu haziranda enflasyonunu yukarı çekecek. Enflasyonun temmuzdan sonra düşmesi bekleniyor. Ancak TCMB, enflasyonun haziranda yüzde 12'yi görme ihtimalinin olduğu bir ortamda faizleri bir kademe daha aşağıya çekmenin iyi bir sinyal olmayacağını düşünmüş olabilir.
KREDİ BÜYÜMESİNDE HIZLI YÜKSELİŞ
Faizlerin sabit kalmasına neden olan bir başka sebep para politikalarının etkinliğiyle alakalı. PPK tutanaklarında belirtildiği üzere, TCMB'nin koronavirüs sürecinde piyasalara verdiği desteğin pozitif etkilerini ekonomik aktivitedeki iyileşmeden hissedebiliyoruz. Kredi maliyetleri düştüğü için kredi büyümesinde hızlı bir yükseliş var. Bu da talepteki canlanmayı besliyor. Şu an itibarıyla para politikasında ilave gevşemeye gitmeye aşırı bir ihtiyaç yok gibi duruyor. Virüste dünyada sert bir ikinci dalga olursa küresel ekonomik görünüm bozulabilir. Böylesi bir senaryoda, TCMB'nin elinde ekonomiyi rahatlatacak hamlelerin halen kalmış olması iyi olur. TCMB bunu düşünerek de yeni bir faiz indirimini önümüzdeki aylara bırakmış olabilir.
FARKLI SENARYOLARDA FAİZİN OLASI SEYRİ
Eğer enflasyon temmuzla birlikte gerilemeye başlar ve bu yılı tek haneli rakamlarda kapatma ihtimali ufukta görülürse, TCMB'nin önümüzdeki aylarda faizleri 25-50 baz puan kadar daha aşağıya çekmesi gündeme gelebilir. Olası bir sert ikinci dalganın küresel ekonomi üzerindeki etkileri de ilave faiz indirimini getirebilir. Öte yandan, TCMB eğer yıl sonu enflasyon beklentisini yukarıya çekerse veya ekonomik toparlanmada sorun yaşanmazsa, o zaman para politikasında daha muhafazakâr bir tutum görebiliriz.
[Sabah, 28 Haziran 2020].