-
İtalya’nın Koronavirüs bilançosu nedir?
İtalya Sağlık Bakanlığı tarafından 19 Mart’ta yapılan son açıklamalarda İtalya’da yeni Koronavirüse bağlı ölümlerin 3 bin 405’e ulaştığı, mevcut durumdaki vaka sayısının 30 bin 692 olduğu, ölenler ve iyileşenler eklendiğinde toplam görülen vaka sayısının ise 41 bin 35’e yükseldiği açıklandı. Aktif vaka sayısında yer alan 30 bin 692 kişinin hastanede ve evlerinde tedavilerinin devam ettiği, 2 bin 498 hastanın ise yoğun bakımda olduğu belirtildi.
-
İtalya neden Çin’den sonra Koronavirüsten en fazla etkilenen ülke oldu?
Koronavirüs, hayvanlarda yaygın olarak görülen bir virüs türü. Virüsün 4 alt türü var. Ender olarak hayvanlardan insanlara bulaşabiliyor. Hayvanlardan insanlara bulaştığında oluşan hastalığa “zoonoz” deniyor. Koronavirüsün insandan insana bulaşabilen türünün ilk örnekleri 2003 yılında ortaya çıkan SARS ve 2012 yılında Suudi Arabistan’da ortaya çıkan MERS salgınlarında görüldü. Şu anda gündemde olan tür ise SARS ve MERS salgınlarındaki türden farklı, daha önce tanımlanmamış yeni bir tür. Yeni ortaya çıkan bu koronavirüs türüne verilen isim “2019-nCoV”. Hastalardan elde edilen numunelerdeki virüsün elektron mikroskobu ile çekilen ilk fotoğraf görüntüsü Çin Hastalıkları Kontrol ve Önleme Kurumu (CCDC) tarafından 27 Ocak 2020’de yayınladı. Fotoğrafta da görüldüğü üzere virüsün yüzeyinde onu kaplayan bir halka görülüyor. Bu kısım “taç” anlamına gelen “korona” kelimesi ile ifade ediliyor. (AA)İtalya’nın kuzeyindeki Lombardiya ve Veneto bölgelerinin Çin ile yoğun ticari bağlara sahip olmasının (bu iki bölgenin uluslararası ticaret endeksindeki oranları sırasıyla yüzde 67 ve yüzde 69) virüsün neden ilk kez İtalya’nın kuzey bölgelerinde görüldüğü sorusunun cevabı olarak görülüyor. Uzmanlar bölgenin Çin ile ticari ve ekonomik alışverişin yoğun olduğunu ve bölgedeki Çinli sayısının ticari sebeplerle oldukça fazla olduğunu ifade ediyor. Birçok İtalyan girişimcinin deri ve tekstil şirketlerini Çinli girişimcilere sattığı, bölgede 100 bin Çinli çalışanın olduğu ve Wuhan’dan bu bölgelere doğrudan uçuşların olduğu göz önünde bulundurulduğunda gerek virüsün kuzeydeki yayılma hızına gerekse İtalyan ekonomisi üzerinde bırakacağı etkilere dair fikir sahibi olunabiliyor. Ayrıca İtalya dünyada önde gelen turizm merkezlerinden biri olduğu ve bölgeyi çok sayıda turist ziyaret ettiği için de virüsün kontrol altına alınmasında zorlanıldığı belirtiliyor. Zira Çin’den her yıl İtalya’yı ziyaret eden turist sayısının 5 milyon olduğu, bunların büyük çoğunluğunun da Milano, Venedik gibi kuzey şehirlerini ve kayak merkezlerini tercih ettiği bilinen bir durumdur.
Virüsün bağışıklık sistemi zayıf olan ve kronik hastalığı bulunan yaşlıları çok daha fazla etkilediği biliniyor. Bu sebeple yaşanan ölümlerin büyük çoğunluğunun yaşlılar olduğu uzmanlar tarafından ifade ediliyor. İtalya yaşlı nüfusunun en yüksek olduğu Avrupa ülkesi olarak karşımıza çıkıyor. Nüfusun yaş ortalaması 47,3 ve Birleşmiş Milletler verilerine göre 60 yaş ve üzeri insanlar İtalya’daki nüfusun yüzde 28,6’sını oluşturuyor. Gerek bu nüfus dağılımı gerekse İtalyan Ulusal Sağlık Enstitüsünün ülke genelinde virüsten hayatını kaybedenlerin yaş ortalamasını 81 olarak açıklaması “yaşlı nüfus” faktörünün etki derecesini gösteriyor. Fakat dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip olan Japonya’da salgının İtalya kadar çok olmaması ve ölüm oranının çok düşük kalması ise İtalya’nın virüsten oldukça fazla etkilenmesinde başka faktörlerin de etkili olabileceğine işaret ediyor.
Uzmanların İtalya özelinde mutabık kaldığı en önemli konulardan biri virüsün yayılmasının geç fark edilmesi ve sonuç alıcı önlemlerin alınmasında yavaş davranılmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü dünyanın en yaşlı ülkesi olan Japonya’nın Tokyo’da geniş çaplı testler gerçekleştirdiğini ve sıkı seyahat kontrollerine başladığını belirtmesi, yaşlı nüfus fazla olsa da alınan erken önlemlerin virüsle mücadelede ne denli hayati önem arz ettiğini gözler önüne seriyor. İtalya ise ekonominin ve turizmin olumsuz etkilenebileceği düşüncesiyle Koronavirüs kuluçka dönemindeyken bu önlemleri almakta geç kaldığından virüs önce kuzey bölgelerinde ve sonra tüm ülkede salgın haline gelmiştir.
Virüsün salgın haline gelmesi ve kontrol edilememesinin bir diğer önemli nedeni de İtalya’daki sağlık sisteminin yetersizliğidir. Ülkede sağlık harcamalarına ayrılan pay bütçenin yüzde 6,8’ini oluşturuyor ve bu oranla İtalya’nın Avrupa’daki diğer ülkelerin altında kaldığı ifade ediliyor. Sağlık uzmanları yapılan kesintilerin sağlık sektörünü hazırlıksız yakaladığını, ne yeterince doktor ve yatak ne de pandemiye karşı ulusal bir planın hazır bulunduğunu belirtiyor. Günümüzde virüsten en fazla etkilenen Lombardiya bölgesinde hiçbir hastanede boş yatağın kalmadığı ifade edilirken sosyal medyaya düşen görüntülerde bu hastanelerdeki durumun ve şartların da oldukça kötü olduğu görülüyor. Medyada yer alan uzman görüşlerinde yoğun bakım ünitelerinin kapasitesini aşmasından dolayı “sağlık personelinin hastaların durumuna göre tercih yapmak zorunda kaldığı, solunum cihazını hastaların durumuna göre verdikleri, yeterli sayıda maske ve solunum cihazının bulunmadığı” gibi unsurlar ön plana çıkıyor. Bu sebeple hükümetin askeri sağlık personelini devreye soktuğu ve askerler tarafından yönetilen iki sahra hastanesinin faaliyete geçirdiği de biliniyor.
-
İtalya’nın Koronavirüs salgınıyla mücadelede aldığı önlemler nelerdir?
21 Şubat’ta vaka sayısı 16 olurken bir gün sonra bu sayı 60’a ulaştı ve Koronavirüsten İtalya’da ilk ölüm gerçekleşti. Ölümün gerçekleşmesi durumun ciddiyetinin anlaşılmasını sağladı ve ülkede çok daha sert önlemlerin alınmasını beraberinde getirdi. Bu yönüyle ilk ölümün gerçekleştiği 22 Şubat’ta virüsün yayıldığı on bir belediye “kırmızı bölge” ilan edilerek bölgedeki okullar tatil edildi. Bunların yanı sıra bölgedeki futbol maçları ve etkinlikler de askıya alındı. 4 Mart’ta ise yurt genelinde ilk, orta ve yükseköğretim kurumlarında eğitime ara verilmesi kararlaştırıldı. Virüsün salgın haline gelmesi engellenemeyince 8 Mart’ta Lombardiya bölgesinin bütün illeri ve kuzeyde bulunan 14 ilin karantinaya alınmasına karar verilse de bu karar bir gün sonra tüm ülke geneli şeklinde güncellendi. İtalya böylece ulusal karantina kararı alan ilk Avrupa ülkesi oldu.
-
Koronavirüsün İtalyan ekonomisini nasıl etkilemesi bekleniyor?
Özellikle İtalyan ekonomisi için felaket senaryolarından biri turizm gelirlerinde yaşanacak olan azalmadır. Tüm uçuşların ve rezervasyonların iptal edildiği göz önünde bulundurulduğunda bu senaryo en gerçekçi haliyle İtalyan karar vericilerin çözüm bulması gereken bir durum olarak masada duruyor. Virüsün sebep olacağı krizin uzun sürmesi durumunda yaz sezonundaki turizm gelirleri olumsuz etkilenecek ve bu durum ise bankaları borç krizine sokabilecek, beklenilenden daha az vergi gelirine yol açacaktır.
Her ne kadar İtalyan hükümeti 16 Mart’ta 25 milyar avroluk destek paketini devreye sokmuş olsa ve paket kapsamında “vergi tahsilatlarının ertelenmesi, bankalara ödenecek borçların ertelenmesi, kobilere yönelik ödeme kolaylıkları, küçük ve orta ölçekli işletmelere acil durum kredileri” gibi çeşitli önlemler almış olsa da krize yönelik daha kapsamlı adımlar atılması gerektiğinin beklendiği uzmanlar tarafından belirtiliyor.
İtalyan karar vericiler virüsün ekonomik etkilerini bertaraf etme konusunda ise AB’nin birlikte hareket etmesi gerektiğini dile getiriyor. İtalya Başbakanı Giuseppe Conte AB devlet başkanlarıyla gerçekleştirdiği telekonferansta Birliğin toplu bir şekilde “ne gerekiyorsa yapmasını” ve virüs sebebiyle olumsuz etkilenen ekonomilere destek olmasını beklediğini belirtmiştir. Söz konusu açıklamalar “ekonomik dev, siyasi cüce” olarak nitelendirilen AB’nin –siyasi konularda birlikte hareket edemese de– virüs sonrası ekonomilerin toparlanması sürecinde nasıl bir rol oynayacağını merak konusu haline getiriyor.
-
İtalya örneği bize ne söylüyor?
İtalya örneğinde gerek sağlık çalışanlarının gerekse halkın moral ve motivasyonunun yüksek olmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Evlerinden çıkamayan İtalyanların morallerini yüksek tutmak için balkonlardan gerçekleştirdikleri müzikli etkinliklerin sosyal medyada dolaşımları viral olmuş durumdadır. Stres yönetimi durumunun yalnızca halka bırakılmaması, hükümetlerin de TV’ler ve sosyal medya kanallarından halkın moralini yükseltecek videolar yayımlaması, kamuya mal olmuş aktörlerden bu konuda destek almaları önemli hale geliyor. İçeriye yönelik yürütülecek etkin kamusal faaliyetler ve bilgilendirmeler muhtemel bir paniği engelleyeceğinden marketlerde uzun kuyrukların ve abartılı alışverişlerin gerçekleşmesini de engelleyecektir.
İtalya ayrıca oluşturmuş olduğu panik sebebiyle bölgesel karantina kararının yanlışlığını da diğer ülkelere göstermiştir. Kuzey bölgelerinin karantinaya alınma kararının medyaya sızması üzerine birçok kişinin tren istasyonlarına akın ettiği ve ülkenin güneyine hareket ettiği biliniyor. Uzmanlar bu panik halinin ve ülke içi kontrolsüz hareketin salgının diğer bölgelerde de hızla yayılmasına sebep olduğunu belirtiyor. Bu durumun yalnızca panik oluşturarak virüsün daha hızlı yayılmasını sağlamadığı aynı zamanda ülke içinde de kuzey bölgelerine yönelik dışlanma ve ayrımcılığı beraberinde getirdiği, sosyal medyada kuzeyli kullanıcılara yönelik siber zorbalıkların gerçekleştirilmesine sebep olduğu görülüyor. Bu sebeple kısmi karantina kararının bir panik havası oluşturduğu ve bu durumun kontrol edilememesi halinde ülke içinde gerçekleşen seyahatlerin virüsü çok daha zor kontrol edilebilir hale getirdiği görülüyor. Bu sebeple Roma yönetimi kısmi karantina kararından bir gün sonra bu kararı tüm İtalya’ya uygulayarak geri adım atmak durumunda kalmıştır.
İtalya’da virüs vakasının hızlı bir şekilde artış göstermesinin olumlu olarak nitelendirilebilecek bir göstergesi de “agresif bir test politikası”nın izlenmesidir. Güney Kore’den sonra en fazla test gerçekleştiren ülke olan (17 Mart itibarıyla 148 bin 657) İtalya, vakaları belirleme ve tedaviye başlama konusunda oldukça hızlı davranıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün ülkelerden istediği tek şeyin “test” olduğu, uzmanların hızlı testin vaka sayısında hızlı azalmayı beraberinde getirdiğini açıklamaları ve Güney Kore’nin etkili bir test politikası ile vaka artışını kontrol altına aldığı göz önünde bulundurulduğunda hızlı ve agresif bir test politikasının önemi anlaşılıyor. Bu bakımdan hızlı bir bürokrasi ve planlama ile test yapma altyapısının geliştirilmesi ve belirtilere sahip tüm kişilerin teste tabi tutulmasının Koronavirüs salgınının yayılmasının önündeki en önemli engellerden birini oluşturduğu açıktır.