Almanya merkezli Correctiv adındaki güya bağımsız bir vakıf üzerinden Türkiye'ye karşı "Black Sites Turkey" adı altında yeni bir karalama ve dezenformasyon kampanyası başlatıldı.
Correctiv adlı kuruluşun aynı zamanda casusluk suçundan hüküm giymiş olan Can Dündar'ın özgürüz adlı web portalını fonladığını bir kenara not edelim.
Bu kuruluşun iddiasına göre Türkiye yurtdışından FETÖ'cüleri zorla kaçırarak Türkiye'ye getirmekte ve aynı zamanda Türkiye içinde kaçırılan bazı FETÖ'cüler hukuk sistemi dışında tutuldukları hapishanelerde işkenceden geçirilmekteymiş.
Black Sites CIA'nın 11 Eylül sonrası terörle savaş konsepti içerinde dünyanın farklı bölgelerinde kaçırdığı insanları işkenceden geçirdiği yerlere verilen isim.
Correctiv bu haberi "Black Sites Turkey" altında paylaşarak Türkiye ile ilgili kendi vatandaşlarını kaçıran ve işkenceden geçiren bir ülke algısı oluşturmak istiyor.
Haberin zamanlaması ise çok manidar.
Zira haberde dile getirilen iddialar yeni değil.
FETÖ uzun süredir bu asılsız iddiaları uluslararası kamuoyunun gündemine getirmeye çalışıyordu ama başarılı olamıyordu.
Fakat ne hikmetse Türkiye'nin Cemal Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılması ve sorumlularının hesap vermesi ile ilgili yürüttüğü başarılı kamu diplomasisinin tam ortasında FETÖ'nün kimse tarafından ciddiye alınmayan iddiaları Correctiv tarafından senkronize edilen dokuz uluslararası medya organı tarafından dünyaya servis edildi.
Bu medya kuruluşları arasında Almanya'dan ZDF kanalı, Fransa'dan Le Monde, İspanya'dan El País, İsrail'den Haaretz, Avusturya'dan Addendum, İtalya'dan İl Fatto Quotidiano, İsveç'ten TT News Agency ve Danimarka'dan Monday Morning gazeteleri yer almakta.
Correctiv adındaki kuruluş bağımsız olduğunu iddia etse de kendi açıkladığı mali kaynakları arasında yok yok.
Zira Google, Facebook, Deutsche Bank, Konrad Adanauer Vakfı, Brost Vakfı, Açık Toplum Vakfı, Deutsche Telekom, Heinrich Böll Vakfı, Friedrich Numan Vakfı, Rudolf Augstein Vakfı, Robert Bosch Vakfı, Mercator Vakfı gibi onlarca vakıf ve şirket Correctiv'e bağış yapmış.
Bunlar arasında Der Spiegel'in kurucusu Rudolf Augsten'in vakfı ve Soros vakfı dikkat çekiyor.
Ama en dikkat çekeni siyasi yelpazenin hemen hemen tüm kesimlerinden vakfın bağış almış olması.
Diğer taraftan bağımsız habercilik yaptığını iddia eden bu kuruluş Google ve Facebook'tan da bağış almış.
Dolayısıyla ortada sıradan vatandaşların sınırlı imkanları ile özgür ve tarafsız basını desteklemek amacıyla destekledikleri bir vakıf yok.
Bu vakfın açıkça bulanık suda balık avlamak isteyenler tarafından paravan olarak kullanıldığı ortada.
FETÖ'nün temelsiz iddialarının tekrardan ısıtılıp gündeme getirilmesi de aslında bir şaşırtmacadan ibaret.
Zira Türkiye'ye karşı bu dezenformasyon operasyonun arkasında FETÖ yok, FETÖ sadece bir araç olarak kullanılıyor.
İşin arkasında daha çok maddi kaynağı sağlayan iki devletin ve Batı medyasında eli kolu uzun bir devletin olduğu anlaşılıyor.
Bu üç devleti tahmin etmenin çok da zor olmadığı ortada.
Kaşıkcı cinayetinin Ortadoğu'daki kaybedenlerine bakmak yeterli.
Haberde dile getirilen asılsız iddialardaki tutarsızlıkları ise bir sonraki yazımızda detaylı şekilde ele alalım.
[Fikriyat, 14 Aralık 2018].