“Ekonominin Kuzey Kore'si olmak istemezsiniz” diyerek, ABD'de dikkatleri üzerine çekmişti Profesör Holtz-Eakin. Trump'ın dış ekonomi politikalarından bahsediyor ve bu gidişatın sonucunu, “küresel arenada güvenilmeyen bir ortak olarak nam salmak” şeklinde nitelendiriyordu.
Şimdi Holtz-Eakin de kim derseniz, okulun bizim dönemde de görev yapmış gözde akademisyenlerindendi. Tabii kendisi daha ziyade, sonrasındaki Congressional Budget Office direktörlüğü ve Cumhuriyetçi McCain'in 2008 Başkanlık kampanyasında başdanışmanlık gibi DC rolleriyle daha bir göz önüne çıkmıştı. İşte bu seçim sürecinde de ABD'de bolca görüşüne başvurulan Holtz-Eakin, sermayenin yakınlara uçup gidebileceği ve Trump'ın böylece işleri kendi elleriyle kaçırabileceği uyarısında bulunurken, tüm bunlara katılmamak mümkün değil.
HOCALARDAN ZAYIF NOT
Trump'a göre ise, ortaya koyduğu vizyonda bir sorun yok. “TRUMPONOMICS” başlıklı makalemde işlediğim üzere; Cumhuriyetçi aday, ABD'yi mağdur ettikleri söylemiyle Çin ve Meksika gibi ortaklıklarına ateş püskürürken, korumacı ruhuyla yerli sanayiyi ve işçiyi savunacağını iddia ediyor. Zira dünya ticareti de ona göre, bir “sıfır-toplamlı oyun” (zero-sum game) olarak tanımlanacak kadar basit.Tam bu noktada Nobel ödüllü Stiglitz de, “o işlerin ABD'ye dönmesi öyle kolay değil” diyerek Çin ile bir ticaret savaşının çıkabileceğinin ve hem ABD hem de dünya büyümesinin ve halklarının olumsuz etkileneceğinin altını çiziyor. Ve Prof. Stiglitz, Trump'a “Ekonominin İlkeleri” dersinden F biçiyor.
Öte yandan, kabul gördüğü büyük bir kesim açısından, hocaların Trump'ı ekonomiden geçirmemesi, çok da bir anlam ifade etmiyor gibi. Nitekim onlar, kendilerince daha iyi bir hayat için, farklı önerileri, ipe sapa gelip gelmediğine bakmadan kabullenmeye açık görünüyor.
YA GELİRSE?
Dünyaca son 7'ye girdik. Bugün itibariyle, ABD seçimlerine tam bir hafta var. Ve laf dalaşlarına kıyasla cılız kalsa da, ekonomi eksenli ilgili tartışmalar da yoğunlaşıyor. Üstelik uzun süredir anketler Clinton'ın açık ara farkını göstermiş olmakla birlikte, flaş FBI soruşturması haberine binaen durumda oynamalar olduğu da gözleniyor.Peki, olur da Trump gelirse, ABD ekonomisi pek çok açıdan nereye gider? İşte bu noktada, önemli bir ayrıntıyı hatırlamak gerekiyor.
KONGRE'NİN KONTROLÜ
Şimdi, Trumponomics başlıklı yazımın sonundan alarak devam edeyim: “Kampanyalarda saçılan vaatler, göreve gelindiği takdirde gerçekleşecek diye de bir kural yok.”Burada kast ettiğim, elbette müstakbel Başkan'ın taahhütlerine sadık kalıp kalmaması meselesiydi ancak bunun aynı zamanda Kongre'nin yapısıyla da ilgili olduğu detayını biraz açmak gerekiyor.
Nitekim söz konusu seçimler, malumunuz, sadece Başkan'ı değil, Kongre üyelerini de belirleyecek. Buna bağlı olarak da, politikaların hayata gelmesinde yalnız Başkan'ın görüşleri değil, Senato ve Temsilciler Meclisi'nin davranışları da kritik önem taşıyacak. İşte bu nedenle de, her iki Başkan adayının ekonomi ve diğer alanlarda bugün eteklerinden döktükleri taşlar, Kongre alt kanatlarının hangi cephede çoğunluk sağlayacağına da bakacak.
Mevcut durumda, Senato ve Temsilciler Meclisi'nde Cumhuriyetçiler'in kontrolü elde tuttuğunu hatırlayalım. Ve bu seçimlerde Clinton Beyaz Saray'a girse dahi, Kongre'deki bu tablonun ne derece değişeceği kristal netlikte değil. Çoğu tahmin ise, Clinton'ın başkanlığı durumunda Demokrat çoğunluklu bir Senato'yu mümkün görürken, diğer kanatta halen Cumhuriyetçi ağırlığın sürebileceğinde birleşiyor. Tabii her iki beklenti de, oldukça hassas dengeler üzerinde.
GRIDLOCK
Bu minvalde, Demokrat dominant bir Senato, şu anda Clinton'ın ikinci büyük hedefi diyebiliriz. Öte yandan Demokrat aday, Meclis'te de partisinin temsilinin anlamlı bir şekilde artmasını isteyecektir. Nitekim Clinton'ın ajandasını Kongre'de ilerletmesi, Cumhuriyetçi bir ağırlık durumunda ağırlaşacaktır. Bu ise, “gridlock” olarak ifade edilen ve hatta Obama döneminde de görülen tıkanmanın yaşanması riskini doğuracaktır. Elbette el sıkışılan bir takım konular olabilir ve ikna yolları da zaman zaman denenebilir ancak böyle bir senaryoda, Demokrat-hâkim bir Kongre'ye kıyasla Clinton'ın işi zorlaşır.Öte yandan Oval Ofis'e Trump'ın çıkması senaryosunda ise, Kongre'nin Cumhuriyetçi ağırlığını sürdürme ihtimalinin güçlü olduğu tahmin ediliyor. Bu ise Trump'a, istediği politikaları daha kolay uygulama imkânı sağlayabilir. İşte o vakit ABD'li akademisyenlerin ekonomik anlamda uyarılarda bulunduğu olumsuz senaryolar ortaya çıkar mı derseniz, hızlı bir evet cevabı vermeden önce, bir alt detaya daha inmek gerekiyor. O da nedir? Trump'ı tasvip etmeyen Cumhuriyetçiler'in takınacağı tutumun ne olacağıdır. Öte yandan, başkanın bazı alanlarda özel güçleri de var tabii.
Sonuç olarak ise, gelinen noktada her türlü ihtimale açık olmak gerekiyor. Ve dünya 45. ABD Başkanı'nın kim olacağını merakla beklerken, aslında daha az heyecan yaratan Kongre detaylarına da odaklanmakta fayda var. Zira yeni dönemin ekonomi dâhil pek çok politikasını, bu kombinasyonun uyum ve işbirlikçilik derecesi de etkileyecek.
[Yeni Şafak, 1 Kasım 2016].