SETA > Yorum |
Güney Çin Denizi Isınırken

Güney Çin Denizi Isınırken

Obama'nın Asya'yı yeniden dengeleme projesinde ne derece başarılı olacağı gündemde öne çıkan soru işareti iken, müstakbel Başkan'ın kapsamlı konuya yaklaşımı ise bölgeye noktayı koyacak.

Geçtiğimiz hafta “Trumponomics” hakkında yazarken, dış ticaret konusundaki korumacılığına değinmiş ve Clinton'ın da kapıldığı bu rüzgârdan TPP (Trans-Pasifik Ortaklığı) anlaşması için hoş bir durum hâsıl olmasının zor olduğunu belirtmiştim. Oysa TPP Obama için, ABD'ye ve Pasifik Bölgesi'ne bırakacağı evlatlık, masallık bir miras anlamına gelmekte…

Sarayında son aylarını yaşayan Obama'nın, konuyu önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği Asya seyahatine taşıması beklenirken, asıl meselenin ise evinde vermesi gereken mücadele olduğu söylenebilir. Nitekim ABD Başkanı Kongre'den TPP'yi geçirmeyi temenni etmekle birlikte, seçim sonrasına uzaması beklenen sürecin sağ selamet bitmesi, anlaşmaya karşı giderek büyüyen karşıtlık nedeniyle zor olacağa benziyor. Bu ise, Obama'ya göre ülkesinin kaygılanmasını gerekli kılıyor zira daha önce de çeşitli kereler değindiğim gibi, ortada bir ABD-Çin güç mücadelesi var.

İşte ABD'nin TPP'de “fail” etmesi de, bölge ekonomisinin fırsatlarını elleriyle ele vermek gibi olacak ki, bu Obama'nın bakış açısından sindirilmesi zor bir durum…

Dolayısıyla, TPP olur da “out” olursa, Çin'in ticari anlamda bölgede elinin daha da güçlenmesi konusu akıllara düşüyor. Tabii bu noktada, Obama döneminin “pivot” olarak geçen “Asya'yı yeniden dengeleme” hedeflerinin, aslında ekonominin yanı sıra askeri güçle de bölgede hâkimiyet sürdürmeyi amaçladığını hatırlamak gerekiyor.

Ki, o cephedeki görünümde de pembeden eser yok desem abartı olmaz. Başlıca nedeni ise, Güney Çin Denizi'nde cereyan eden rüzgârlar…

SENİN-BENİM KAVGASI
Şu meşhur Güney Çin Denizi… Ya da Filipinler'in gözünden Batı Filipinler Denizi… Yoksa Vietnamlılar gibi Doğu Denizi mi desek?

Bu birkaç cümleden de anlaşıldığı üzere, Pasifik'in göbeğinde bir “senin değil, benim” mevzuu ne zamandır var. Denize kıyısı olanlardan bir kısmı bölgesel haklar iddia ederken, Çin ise kaç asırlık ecdadına uzandırdığı argümanlarıyla, denizin oldu olacak tamamına yakınını sahiplenme kavgasında…

Ve öyle bir kavga tutturmuş ki, gözü kimseyi görmek, kulağı kimseyi işitmek istemiyor. Nitekim Çin, Filipinler'in açmış olduğu dava üzerine Lahey'deki Daimi Tahkim Mahkemesi'nin geçen ay vardığı karara, “umurumda değil” edasıyla yaklaşıyor. Daha doğrusu, aleyhine verilen hükmü resmen tanımıyor gibi diyeyim.

Bu durumda da, mahkemenin Çin'e “Haritada çizdiğin dokuz kesik çizgi (nine-dash line) sayılmaz” hükmüyle “Filipinler'in sulardaki hakkını çiğniyorsun” demesinin anlamı, koca bir soru işaretine dönüşüyor.

Ki bakınız Çin, Güney Çin Denizi'ndeki faaliyetlerinden halen geri durmuyor. Tartışmalı sularda askeri adacıklarını tesis etmeyi hızla sürdüren Asya devi, deniz kuvvetini genişleterek bölgedeki gücünü artırmayı amaçlıyor.

ABD RAHATSIZ
Kaldı ki, Çin'e bu konuda ateş püsküren kıyıdaşları, Filipinler'den ibaret değil. Olaylı denizin küresel ticaretteki üstün rolüyle epeyce değerlenmiş jeo-stratejik üstüne altındaki doğal fosil zenginlikler de eklendiğinde, Çin'in bu yaklaşımında ısrarcı olması halinde başkalarının da hakkını istemesi imkânsız gözükmüyor. Hele de Lahey'in haritadaki ezberi bozan kararından sonra…

Bununla birlikte, Çin'in verilen karara rağmen (şimdilik) bildiğini okuması, buradaki sorgulatıcı faktör olarak karşımıza çıkıyor. Dahası, bölgenin Çin ile olan ekonomik bağları, bu minvalde bir gerilim artışına ne kadar izin veriyor? Örneğin; Temmuz ayındaki Lahey kararı sonrası ASEAN'ın da tadının kaçtığına şahit olduk. Münakaşaya girmek istemediği anlaşılan ilgili ülkeler, işi şimdilik diyalogla götürmekten yana ancak bu müspet yaklaşım Çin'i sevdasından ne derece döndürür, işte orası belli değil.

Tabii yine en başa dönecek olursak, bölgedeki ülkelerin bir kısmı şöyle dursun, ABD de şu anda Çin'in denizde faaliyete devam etmesinden rahatsız olan başlıca aktörlerden… Bu doğrultuda Obama'nın sayılı gününde kara kara düşündüğü temel meselelerden biri, Çin'in artabilecek ekonomik ve askeri gücünün karşısında bundan sonra nasıl dik durulabileceği olsa gerek.

Dolayısıyla, Obama'nın Asya'yı yeniden dengeleme projesinde ne derece başarılı olacağı gündemde öne çıkan soru işareti iken, müstakbel Başkan'ın kapsamlı konuya yaklaşımı ise bölgeye noktayı koyacak. Öyle ya da böyle...

[Yeni Şafak, 30 Ağustos 2016].