ABD’de yeni Başkan Biden'ın görevi devralmasına dört gün kaldı. Olaylı geçiş sürecinin son günlerinde bile Washington teyakkuzda. Trump taraftarlarının ikinci bir baskın düzenlemesini engellemek için ulusal muhafızların Kongre binasındaki nöbetleri, Amerikan demokrasisinin bölünmüşlüğünü gösteren yeni bir sembol oldu. 6 Ocak krizinin ABD siyaseti üzerinde derin etkilerde bulunacağı kesin. Mesele sadece Trump'ın örnek olsun diye azledilmesi ya da bir daha seçime girmesinin önlenmesi değil. Trump'ın temsil ettiği beyaz milliyetçi taleplerin yarattığı dalganın nasıl yönetileceği kritik önemde. Cumhuriyetçilerin azil sürecine beklenenden az destek vermesi de gözlerden kaçmadı.
Trump tecrübesi nasıl etkileyecek?
Biden'ın bir süre Kovid-19 salgını ile mücadele başta olmak üzere iç siyasetin konularına eğilmesi bekleniyor. Bu yoğun iç siyasi gündemin yine de Biden'ın seçim döneminde açıkladığı "demokrasiler ittifakı" politikasını nasıl etkileyeceği merak ediliyor. Kabinesine atadığı isimlere bakılırsa ağır topların olmaması Biden'ın dış politika dosyalarını bizzat yöneteceği düşünülüyor. Yine Obama döneminin etkili isimlerini yönetimine alması, demokrasi promosyonu konusunun ciddi bir gündem olacağı şeklinde yorumlanıyor. Trump tecrübesinin son krizlerinin (seçimin çalındığı iddiası, baskın ve azil süreci gibi) ABD'nin küresel imajına verdiği zararı telafi etmek çabası da Biden'ın demokrasi söylemini ve pratiğini şekillendirecek.
Kritik soru
Washington içteki demokrasi krizini dışarıya yansıtarak mı çözmeye çalışacak, yoksa kendi başının çaresine bakmaya mı yönelecek? Biden'ın içerdeki toparlanma ile dışardaki ittifaklarını güçlendirmeyi bir araya getirmeyi tercih edeceğini düşünüyorum. Bu da iç-dış politikada etkileşimi bağlamında yeni bir demokrasi promosyonu demek olur. Peki hangi yoğunlukta bir promosyon olur denirse otoriter ülkelerde rejim değişikliğini hedefleyecek bir formata bürünmesini beklemiyorum. Demokratik ülkeler arasında dayanışmayı güçlendirmek için hamleler yapabilir. Trump dönemi ABD'sinin demokrasilerin tek başına kalmasının sorunlarını gösterdiği değerlendirmesi öne çıkıyor. O halde Biden'ın önceliği, Avrupa ve Asya'daki demokratik müttefiklerini Çin ve Rusya karşısında konumlandırmak olabilir. Bu da jeopolitik ile değerler (demokrasi, özgürlük, insan hakları) söyleminin yeni bir buluşması demek.
Başarısız örnekler
Clinton, Bush ya da Obama döneminin demokrasi promosyonu politikalarının sonuçlarına bakıldığında başarı görmek mümkün değil. Müttefiklerinin jeopolitik çıkarlarını gözetmeden bu tür politikaların tutmayacağını bilecek kadar tecrübe Washington'da var. Avrupa'nın "demokrasi promosyonu" söylemiyle Rusya ve Çin ile arasını bozacağını sanmıyorum. Yine de yeni bir dalganın geldiği açık. Özellikle insan hakları bağlamında Batı ittifakı aktörlerinin bir gündem oluşturması beklenmeli.
İki ihtimal
Biden'ın olası "demokrasi ittifakı" politikasının düzlemleri, NATO dayanışması ve AB ile ilişkilerin güçlendirilmesi olacak. Seçim döneminde Türkiye'de iktidar değişimini destekleyeceğini söyleyen Biden'ın Türkiye politikasının ne olacağı merak konusu. İki ihtimal var.
- Türkiye'yi ve bölgeyi iyi bilen bir siyasetçi olarak Biden, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yürüteceği lider diplomasisi ile S-400'ler başta olma üzere gerilimleri paranteze alabilir. Kuzey Afrika'dan Ortadoğu'ya, Akdeniz'den Karadeniz ve Kafkaslara kadar yeni bir sayfa açabilir. Ortadoğu'da istikrar, Rusya'nın dengelenmesi ve Avrupa'nın güvenliğine katkı konularında etkin bir işbirliği ortaya çıkar
- Ya da Biden yönetiminin içindeki Türkiye karşıtları ağırlıklarını koyar. Washington ikili ilişkilerdeki mevcut gerilimleri (Doğu Akdeniz, Suriye, YPG gibi) bahane eder ve "demokrasi" gündemiyle Ankara'yı hedef alır. İkinci seçeneğin başarısız olacağı şimdiden belli. Otoriter yönetimleri işgal yoluyla bile dönüştüremeyen ABD'nin Batı müttefiki ve demokratik Türkiye'yi kaybetmeye ihtiyacı yok. Aksine NATO ve AB bağlamında Ankara ile yeni sayfa açmak bütün aktörlerin çıkarına.