Cumhurbaşkanımızın Almanya ziyareti ile son üç yılda oldukça gerilen Türk-Alman ilişkilerinde beyaz bir sayfa açılmasının ve siyasi ilişkilerin normalleştirilmesinin ilk adımı atılmış oldu.
Diğer taraftan Türkiye Almanya'nın ötesinde Belçika ve Hollanda gibi diğer AB ülkeleri ve AB ile de ilişkilerini normalleştirme yolunda hızla ilerliyor.
Cumhurbaşkanımızın New York'ta Belçika Başbakanı Charles Michel ile görüşmesi sonrasında Michel'in "Türkiye ile nispeten yavaşlamış olan ilişkilerimizi yeniden canlandırmaya karar verdik" açıklamasını yapması bu minvalde önemli.
Diğer taraftan Hollanda ile anayasa referandumu sırasında kopma noktasına gelen ilişkilerimiz de iki ülkenin karşılıklı olarak tekrardan büyükelçi atamaları ile hızla normalleşiyor.
Son dönemde yaşanan bu gelişmelerin temelinde hiç şüphesiz Transatlantik ilişkilerde yaşanan çatlak ve Trump'ın başlatmış olduğu ticaret savaşları yatıyor.
Dolayısıyla bu gelişmeler Türkiye ya da Avrupa ülkelerinin iç siyasetinde yaşanan gelişmelerden ziyade uluslararası düzlemde yaşanan gelişmelerle doğrudan ilintili.
Amerika'yı doğrudan karşılarına almaktan çekinen AB ülkeleri çareyi Amerika'nın baskı altına almaya çalıştığı ülkeleri dolaylı yollardan desteklemekte bulmuş gözüküyor.
Trump yönetiminin ekonomik saldırısı en yoğun olduğu günlerde Almanya, Fransa gibi AB üyesi ülkelerin arka arkaya Türkiye'ye destek açıklamaları yapmış olmasını bu çerçevede değerlendirmek lazım.
Diğer taraftan Almanya ve diğer AB üyesi devletler Türkiye'nin terörle mücadele, Suriye krizinin çözümü ve mülteci meselesinde oynadığı kritik rolün farkında.
Türkiye bu üç meselede Almanya, Belçika, Hollanda ve Fransa gibi ülkelerin adeta pamuk ipliğine bağlı siyasi istikrarına çok önemli katkılarda bulunuyor.
Zira aşırı sağ partiler bugün adeta AB ve Avrupa demokrasileri üstünde sallanan bir Demokles'in kılıcı haline geldiler.
Dolayısıyla Türkiye ile ilişkilerde beyaz sayfa açmak birçok Avrupa ülkesi ve Türkiye için bir mecburiyet haline geldi.
Buna rağmen özellikle Almanya'da bu normalleşmenin önünde bazı engeller bulunduğu açık.
Her ne kadar Alman devlet aklı bu normalleşme konusunda kararlı gözükse de ilişkilerin tekrardan rayına oturtulması için Alman kamuoyunda Türkiye ile ilgili oluşturulan negatif algının tamir edilmesi elzem.
Bu noktada en büyük görevin Alman tarafına düştüğü açık. Zira hem sayın Cumhurbaşkanımıza hem de Türkiye'ye yönelik negatif algının inşa edilmesi Alman medyası ve siyasetçileri eliyle gerçekleştirildi. Dolayısıyla yıktıklarını inşa etmek öncelikle onların görevi.
[Fikriyat, 4 Ekim 2018].