Donald Trump’ın Amerikan başkanlık seçimlerini kazanması hem dünyada hem de Türkiye’de ciddi bir şaşkınlığa sebep oldu. Ancak Trump’ın başarısı Amerikan hegemonyasına kapılmamış, Amerikan derin devletinin değil Türkiye’nin çıkarlarını merkeze alarak düşünen ve hepsinden önemlisi neyin olmasını istediğini bir kenara bırakıp neyin olacağını öngörmeye çalışarak analiz yapanları şaşırtmayan bir sonuç. Örneğin SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan Basri Yalçın’ın da aralarında bulunduğu bir grup analist baştan beri Obama’nın özellikle dış politikadaki performansının Trump gibi bir Cumhuriyetçi başkanın kazanmasının zeminini hazırladığını ve dahası Cumhuriyetçi bir başkanın uzun süredir Suriye ve FETÖ meseleleri ekseninde gerilen Türk-Amerikan ilişkilerini rahatlatacağını savundu.
Trump’ın seçilmesiyle analizin ilk kısmı doğrulanmış oldu. Gelelim ikinci kısma. Gerçekten Trump’ın seçilmesi uzun süredir gergin seyreden Türk-Amerikan ilişkilerini rahatlatır mı? Trump’la birlikte Amerika Suriye’de terör örgütlerinin peşine takılmaktan vazgeçip Türkiye gibi müttefiklerinin çıkarlarını daha fazla gözeten bir politika izler mi? Türkiye’den topladıkları himmet paralarını Clinton’ın seçim kampanyasına yatıran FETÖ’nun elebaşısının Türkiye’ye iadesi gerçekleşir mi?
Önce tablonun karamsar kısmından başlayalım: Evet, Trump başkan seçildi ama bu her şeyin bir anda değişeceği anlamına gelmiyor. Amerika devletinin kurumları bildiğini okumaya devam edecek ve bu anlamda kısa vadede bir değişiklik beklemek hayalci olur. Kısa vadede Amerikan dış politikasında bir donukluk bile bekleyebiliriz. Bir yanda alışılagelmiş politika öte yandan Trump etkisi Amerikan politika uygulayıcılarını bocalatabilir. Hatta bu bocalama döneminde devletin içerisindeki farklı güç odakları fırsattan istifade adımlar da atabilir.
Orta ve uzun vadede ise Trump’ın Cumhuriyetçi bir başkandan beklenen politikaları uygulamaya koymaya başlaması ile Türkiye için daha kolay uzlaşılabilir ve ortaklaşılabilir bir Amerika resminin oluşacağı söylenebilir. Obama’nın ne yaptığını bilmeyen bölge politikasına kıyasla daha kestirilebilir olması beklenen Trump dönemi, bu açıdan Türkiye için daha verimli olabilir. Türkiye Amerika’nın Suriye siyasetini baştan beri muğlak olması ve masada uzlaşılan meselelerin sahaya yansımasının farklı olması nedeniyle eleştiriyor. Bunun yanında bireysel olarak Obama figürünün ayrıca yıprandığı ve Türkiye’ye güven telkin etmediği artık bir sır değil. Trump’ın seçilmesi yeni bir başlangıç anlamına geleceği için sırf bu açıdan bile Türkiye açısından olumlu bir gösterge.
Trump’ın seçilmesinin Türkiye’nin çıkarlarını önceleyenler açısından hayra yorulabilecek tarafları çoğunlukta. Lakin yine de dikensiz gül bahçesi beklememek, yani hayalci olmamak lazım. Eninde sonunda anlaşmazlıklar çıkacaktır ve her şey Türkiye’nin lehine cereyan etmeyecektir. Muhtemel anlaşmazlıklar seçilen başkanın partisinin, kişiliğinin ve politikasının ötesinde çok daha yapısal bir zeminde gerçekleşecektir. Türkiye kendi otonom siyasetini takip etme iradesini sürdürdüğü müddetçe Suriye ve diğer meselelerde Amerika ve diğer aktörlerle çatışma yaşayacaktır. Sorunlar muhataplarımız Türkiye’nin yeni pozisyonunu ve gücünü kabul edene kadar devam edecek.
Son seçimin sonuçlarının Türkiye’de diğer Amerikan seçimlerine kıyasla çok daha büyük bir ilgi ve merakla takip edilmesi de bu açıdan oldukça dikkat çekici. Türkiye artık kim başkan olursa olsun, Amerikan siyasetine hangi güç odağı hükmederse etsin, onlarla iyi çalışacak ne derlerse peşinen kabul edecek konumda değil. Tam da bu nedenle Amerikan yönetimindeki değişim Türkiye için eskiden olduğundan daha fazla anlam ifade ediyor. Amerikancı olduğumuzdan veya Amerika’yı çok önemsediğimizden değil fakat Türkiye’nin güçlenme ve millîleşme iradesini desteklediğimizden dolayı Amerikan seçimleri ile bu kadar yakından ilgilendik.
[Türkiye, 10 Kasım 2016].