SETA > Yorum |
Siyasal Mühendislik ve Pazarlık Siyaseti

Siyasal Mühendislik ve Pazarlık Siyaseti

Ne olup bittiğini anlamaya çalışanlar, sadece TV ekranlarında istifası istenen milletvekillerinin sıraya dizilmiş, morallerinin pek iyi olmadığı hâllerini gördü.

CHP’den 15 milletvekili istifa ettirilerek, İyi Parti’ye (İP) geçtikleri duyuruldu. İstifaları ve İP’e üyelik sürecinin duyurulmasını ve gerekçelendirilmesini “millî iradeye tam uygun olarak”! milletvekillerinin kendileri yapmadı. Ama en azından açıklamanın yapıldığı basın duyurusunda görüntüleri vardı.

Açıklamayı onlar adına vekaleten CHP Sözcüsü Bülent Tezcan ile Grup Başkanvekili Engin Altay yaptı.

Ne olup bittiğini anlamaya çalışanlar, sadece TV ekranlarında istifası istenen milletvekillerinin sıraya dizilmiş, morallerinin pek iyi olmadığı hâllerini gördü.

İP’e geçen milletvekillerinin kimlerden oluşacağı kararının, bizzat CHP Genel Başkanı tarafından alındığı açıklandı.

İstifa eden milletvekillerinin nasıl belirlendiği, hangi özelliklerine bakılarak bu milletvekillerinin istifa ettirildiği ise açıklanmadı.

Bunun “millî iradeye uygunluğu” tartışması bu meselenin başka bir yönünü oluşturuyor.

İstifaların CHP’yi aşan bir tarafının olup olmadığı ise kısa sürede ortaya çıkar. Seçim sürecinde bu konunun gündemin en ön sırasında olacağı düşünüldüğünde bu mesele tüm yönleriyle açıklığa kavuşur.

***

Bu kararın CHP ve İP arasında basına duyurulmadan yapılan gizli bir görüşme ile alındığı sonradan ortaya çıktı.

Böyle bir kararın alınma gerekçesi, “İP’in seçimlere katılmasının önün açılması” olarak açıklansa da, bu gerekçe tam olup biteni izah etmiyor.

Çünkü, apar topar bu istifalar duyurulduğunda İP’in seçimlere katılamayacağına yönelik YSK bir karar vermemişti.

Yine 15 milletvekilinin İP’e geçmek için istifalarının duyurulmasının öncesinde, İP sözcüsü Aytun Çıray, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın YSK’ya 20 Haziran günü saat 17.00’de sunduğu seçime katılma yeterliliğine sahip partiler listesine İyi Parti’nin de eklenmiş olduğunu” çoktan duyurmuştu.

Yani YSK’dan İP’in seçimlere katılması kararının çıkması büyük ihtimal dâhilindeydi. Çünkü YSK Başkanı Sadi Güven hafta içinde İP’in seçimlere katılma kararının, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan gelen yazıya göre ilan edileceğini açıklamıştı.

***

İyi Partililer, partilerini kurmalarının ardından siyasal söylemlerini şekillendirirken iki hususu çok önemsediler.

Birincisi, seçmene yönelik bir mağduriyet algısının üretilmeye çalışılmasıydı. Daha parti kurulurken, kongre yapacak salon bulamadıklarından tutun da, kiralayacak genel merkez binası bulmadıklarına dair mağduriyet algısına yönelik birçok söylemi devreye soktular.

Ama bu tip açıklamaların gerçekliği yansıtmadığı çok geçmeden ortaya çıktı.

İkinci önemsedikleri husus, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendilerini bir türlü muhatap almamasıydı. Akşener, normal bir futbol maçının ardından bile “Galatasaray 1-0 Recep Tayyip Erdoğan” şeklinde “troll tweeti” atarak, Erdoğan’a sataşmayı tercih etti.  Erdoğan’ın kendisine cevap vermesini bekledi.

Ama Erdoğan’ın, kendilerini muhatap alması için bugüne kadar denedikleri farklı taktiktiler işe yaramadı. Şimdiye kadar da Erdoğan İP’i hiç muhatap almadı.

İP, seçimlere katılıp katılmama meselesini de, bir mağduriyet algısına dönüştürmeye çalıştı. İstifa ve katılıma ilişkin basın toplantısında da benzer bir argümanla toplumun karşısına çıktılar.

CHP’den istifaların doğrudan İP’in seçimlere katılıp katılmaması ile ilgili bir yönü yok.

Aslında bu hamle iki parti arasında uzun süren bir pazarlığın sonucu.

Akşener, Cumhur İttifakı karşıtı muhalefette adaylığını açıklayan ilk liderdi. Bu erken hamlesi pazarlık payını artırmaya dönüktü.

Gelinen süreçte, eğer Akşener seçimlerin ilk turunda aday olacaksa yüz bin imzayı toplaması imkânsıza yakındı. Dolayısıyla bu hamle ile adaylığının önündeki engel kalkmış oldu.

CHP’nin yüzde 25’lik oy bandı, bir sağ partiyi yanına alamadığı durumda ne milletvekilliği ne de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir iddia içermiyor.

Dolayısıyla, pazarlık süreçlerinde hep taviz veren taraf olmak zorunda.

Diğer partiler de bunun farkında. Mümkün olduğu kadar pazarlık payını yüksekten tutacaklar.

Ama bu süreç, 2014’teki Ekmelettin İhsanoğlu’nun adaylığına benzer bir sürece doğru gidiyor.

Birkaç gün içinde bunu zaten görmüş olacağız...

[Türkiye, 24 Nisan 2018].