Libya uzun süredir gündemimizde değil fakat BM öncülüğünde kritik bir müzakere çabası bir süredir yürütülüyor. Yaşadığı kendine has süreçle diğer Arap Baharı ülkelerinden ayrılan Libya, hem dış müdahale, hem tepeden tırnağa silahlanma, hem sosyal yapısı, hem de bölgesel kutuplaşmanın arasında kalması sebebiyle devrim sonrası bir türlü dikiş tutturamadı.
Trablus ve Tobruk merkezli iki hükümetimsi yapı tarafından yönetilen veya yönetilemeyen Libya’da taraflar arasında yoğun çatışmalar yaşandı ki başta Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere bölgesel aktörler de çatışmanın tarafı oldu. Özellikle bu iki ülke perde arkasında kalmayıp bizzat Libya’da Trablus hükümetine karşı hava saldırıları yaptı.
Libya’ya dışarıdan bakanlar ve özellikle Tobruk veya Hafter gözlüğüyle Libya’yı okumaya çalışanlar, ülkedeki en derin fay hattının İslamcılarla diğerleri arasında olduğunu iddia ediyor. Bunu daha çok kendi eylemlerini meşrulaştırmak için ve özellikle Batı’dan destek almak için yapıyorlar. Oysa bu ayrım Libya’daki çatışmaları ve derin fay hatlarını tam olarak tarif etmiyor. Çatışmanın bir tarafı Trablus Hükümeti’nin arkasında Libya Ordusu, Müslüman Kardeşlere bağlantılı gruplar, Trablus ve Misrata milis güçleri ön plana çıkıyor. Diğer taraftaki Tobruk Hükümeti’nde ise Hafter ile birlikte Zintan milisleri, federalizm yanlıları, sekülerler ve Kaddafi yanlıları birlikte hareket ediyor. Sadece bu tabloya baktığımızda bile meselenin İslamcı-seküler ayrımını aşan tarafları olduğunu söylemek mümkün. Libya’yı yakından takip eden uzmanlar bu ayrımın en temel fay hattının Kaddafi’ye karşı devrim yanlılarıyla devrim karşıtları ve devrimde sessiz kalmayı tercih eden gruplar olduğunu söylüyor.
BM uzun uğraşlar sonrasında bir mutabakat metnine tarafların bir kısmını razı etti. Gerçi tarafların önde gelen isimleri mutabakata karşı olduklarını açıklasa da bölgesel aktörlerin taraflar üzerindeki baskısı devam ediyor. Mutabakat, ulusal birliğin korunması, iç işlerine müdahalenin reddi, yönetim ayrılığının sağlanması, ulusal uzlaşı hükümetinin kurulması, yargı bağımsızlığının sağlanması ve güç kullanma tekelinin devlete bırakılması gibi ilkeleri içeriyor. Bu ilkeler ışığında, Tobruk ve Trablus hükümetlerinden beşer kişilik milletvekili heyeti bir komisyon uluşturacak, bu komisyon başbakan ve yardımcılarını belirleyecek ve seçim ve anayasa çalışmaları yapacak.
Kâğıt üzerinden olumlu görünen bu mutabakat metni içerisinde sorunlu ve Libya şartlarını hesaba kattığımızda gerçekleştirilmesi oldukça güç olan maddeler var. Güç kullanma tekelinin devlete bırakılması bunlardan birisi. Devrim ve sonrasında herkesin silahlandığı, kabile yapıları üzerinden güvenlik işlerinin yürütüldüğü ve silahlı grupların kendilerine hak olarak gördüğü alanlar teşkil ettiği bir ülkede maalesef güç kullanımının devlete bırakılması oldukça zor. Diğer taraftan biraz da anlaşmanın hazırlanışı ile tezat teşkil eden bir madde olan iç işlerine müdahalenin reddi, Libya’nın uzun süre gerçekleştiremeyeceği bir ilke olarak duruyor.
Zira, özellikle Mısır ve BAE kendilerini Libya’da çatışan taraflardan birisinin yanına derin bir şekilde zerk etmiş durumdalar. Zaten Libya’nın çatışmaya meyyal özellikleriyle birlikte ülkenin başını en fazla ağrıtan konu, bölgesel kutuplaşmanın arasında kalması. Ekonomik krizlerle boğuşan Mısır’ın ve el kadar BAE’nin Libya’da hava saldırısı yapmasını başka türlü açıklamanın imkanı yok.
Özetle, Libyalı tarafların anlaşması tek başına ülkedeki krizi çözme yeterliliğine sahip görünmüyor. Aynı zamanda bölgesel aktörlerin de Libya üzerinde asgari müştereklerde buluşması gerekiyor. Aksi takdirde çözüm Libya’ya çok uzak.
[Akşam, 1 Ocak 2016]