Kitleleri sokağa dökmenin en etkili yolu, 'algı inşa etmek' ve bu algı etrafında oluşan duygusallığı yönetmektir. Algı inşa etmek, enformasyonun herhangi bir olayın istediğimiz şekilde anlaşılmasını sağlayacak biçimde şekillendirilmesidir. Bir nevi sosyal mühendislik yapılarak olanın olduğu gibi değil, algı inşa edenlerin istediği gibi anlaşılmasını sağlamaktır.
İnsanların risk alarak harekete geçebilmesi duyguların itici gücüyle yakından ilişkilidir. Kitlelerin ortak bir hedefe yönelmesi coşku, heyecan, umut ve öfke gibi duyguların ortaklaşması sayesinde mümkün kılınır.
Kitle algısını inşa etmek ve şekillendirmek, yoğun duygusallıklar oluşturmak kolay bir iş değil. İsteyen her aktör bunu her zaman yapamaz. Uygun koşulların oluşması gerekir. İdeal koşullarda herhangi bir aktörün etkisi olmadan da kitlede kendiliğinden bir algı oluşması ve kitleyi harekete geçirebilecek bir duygusallığın oluşması mümkün. Fakat bu çok nadir görülür. Sıklıkla olan şey ise, duygusal boyutları olan bir olayı özel bir şekilde yorumlayarak, bambaşka bir şekilde anlaşılmasını sağlamak şeklinde. Şimdi ne demeye çalıştığımı 6-7 Ekim Olayları'nda İslamcılar ile IŞİD arasında kurulan bağlantı algısı ve şimdilerde Alevi kitlelerde inşa edilmekte olan AK Parti korkusu örnekleri üzerinden anlatayım.
SAKAL ALGISI
6-7 Ekim Olayları sırasında bu topraklarda örneğine az rastlanan tarzda bir katliam yaşandı. PKK'lı bazı kişiler İslamcı olarak bilinen diğer Kürtleri ve sakallıları acımasızca öldürdüler. Kitleyi acımasız katiller haline getiren temel psikoloji, Kobani'deki Kürtlerle savaşan IŞİD ile İslamcılar ve AK Parti arasında aynılık algısının oluşturulması ve IŞİD'e duyulan öfkenin Hüda-Par üyelerine ve uzun sakallı kişilere döndürülmesiydi.
Problem de tam burada. Acaba PKK'lı kitlede IŞİD ile Hüda-Par arasında, IŞİD ile AK Parti arasında veya IŞİD ile uzun sakallı kişiler arasında aynılık algısı nasıl oluştu?
Uzun sakallı insanların bu topraklarda çok uzun zamandır yaşıyor. Uzun sakal bir Osmanlı paşasında olduğu gibi bir Kürt beyinde de, bir Kürt köylüsünde de olabilirdi. Artık futbolcularımız veya sanatçılarımız da uzun sakallı olabiliyor.
Uzun sakallıları IŞİD'çiye benzetenlerin büyük kısmının dedesi, babası veya amcası da uzun sakallıydı. Bazılarının evlerinin duvarlarında asılı duran babalarının veya şeyhlerinin resimleri de uzun sakallı. O zaman bu topraklarda uzun sakallı insanların olağanlığı ve geçmişi varsa, bir delikanlı nasıl oluyor da uzun sakallıyı IŞİD'çi olarak kabul eder hale geliyor?
Bu ancak algı inşası ile mümkün. Aylar öncesinden tüm İslamcılar ve AK Parti ile IŞİD arasında öfke organize edilecek şekilde yayınlar yaparak, yüz yüze ve kapalı devre propaganda yapılarak, endoktrinasyonla algı inşa edildi. Ve sokağa çıkmış kitle uzun sakallı dedesini unutup, gördüğü uzun sakallı Kürt'e IŞİD'çi muamelesi yaptı.
ALGISAL GERÇEKLİK
Bugünlerde Alevi toplumunda AK Parti korkusu inşa ediliyor. Alevilerin AK Parti tarafından ezilmek istendiği, bu sebeple de topyekûn karşı mücadeleye geçmek gerektiği düşüncesi yaygınlaştırılmaya çalışılıyor.
Alevi kesimin kendisine karşıt olarak Sünni dindar kesimi görmesinin psikolojisini anlamak mümkün. Sorun şurada: Türkiye'yi demokratikleştirmeye çalışan, Kürt sorununu çözme mücadelesi veren, Alevi açılımı için çabalar içinde olan bir partinin Alevileri ezme hazırlığı yaptığını çıkarsamak nasıl mümkün oluyor? Normal bir mantıksal analizden bu tür bir sonuç çıkarılabilir mi? Tabii ki hayır. Fakat kimi zaman algısal gerçeklik fiziksel gerçekliğin önüne geçer. Algı inşa eden keskin düşünceli gruplar, yüz yüze propaganda yöntemlerini, dedikoduyu, sosyal medyayı kullanarak, duyguları harekete geçirerek algı inşa edebilirler ve bu algı uygun zaman ve şartlarda bazı insanlar için gerçekliğin ta kendisi haline gelebilir.
[Sabah Perspektif, 13 Aralık 2014]