Cumhuriyet tarihimizin en büyük felaketinin üzerinden sekiz gün geçti. Can kaybımız 31 bini aşarken deprem bölgesinde mucize kurtarmalar devam ediyor. Hatay'da 13 yaşındaki Kaan 182. saatte enkazdan sağ çıkarıldı.
Milletimizin muazzam dayanışmasının göstergesi olan yardımların bölgeye akışı sürüyor. İki büyük depremin yaralarını sarmak ve yıkılan şehirlerimizi yeniden inşa etmek için bu dayanışma ruhunu canlı tutmaya mecburuz. Yardımlar kesilmemeli; aksine deprem bölgesindeki insanlarımızın güncel ihtiyaçlarına göre cevap veren dinamik bir modelle yürütülmeli.
Bugünlerde çadır, konteyner ve ısıtıcı olan ihtiyaç, sonrasında yaşamın normalleşmesi ve kalıcı konutlar haline dönecek. Ülke genelinde afetlere hazırlıklı olma bilincini pekiştirerek şehirlerimizi bu bilincin ışığındaki politikalarla yeniden yapılandırmalıyız. Deprem bölgesindeki TOKİ konutlarının hiçbirisinin yıkılmamış olması elimizdeki olumlu verilerden birisi.
***
Kuşkusuz 13.5 milyonu etkileyen bu büyük felaketin Türkiye'ye çok yönlü etkileri olacak. Siyaset ve medyanın devleti, hükümeti ve karar alıcıları eleştirmesi kaçınılmaz. Hem afetlere hazırlığın hem de afet sonrası yönetimin performansının değerlendirilmesi siyasetin alanındadır. Muhalefetin iktidarı sorgulamalara tabi tutması da normal.Yakınlarını kaybeden depremzede vatandaşlarımızın öfkesi önünde saygı ile eğilmek durumundayız. Siyasetçi bu öfke ile yüzleşmek ve acıları dindirmek için elinde geleni yapmakla ile sorumlu.
Ancak Kahramanmaraş merkezli iki depremden sonraki sekiz günde üç hususta aşırı bir savrulmanın yaşandığını görüyorum.
- Sosyal medya yalanları.
- Suriyelilere yönelik temelsiz ve ırkçı suçlamalar.
- Devleti ve kurumlarını düşmanlaştıran yıkıcı siyasi söylemler.
Yasın ardından yıkıcı bir öfke selinin gelmesi isteniyor.
***
Hastane ve barajların durumundan askerin yardımlardaki rolüne, yağmacılara ve Suriyeli sığınmacılara kadar çok sayıda yalan sosyal medyada cirit atıyor. İnsani duyguları sömüren bu kampanyanın FETÖ ve PKK çevreleri tarafından köpürtülmesi de cabası. Büyük bir felaketin arkasından normal zamanda milletimize en ağır zararı veren yapıların kendilerini bu şekilde meşrulaştırması beklenemez. Deprem sebebiyle yükselen öfkeyi bizimle birlikte aynı felaketi yaşayan Suriyelilere yönlendiren bazı siyasetçilerin bu ülkeye düşmanlık ettiği ortada.10 ilde gerçekleşen iki depremin yıkıcılığı ortada iken "asrın felaketi" denilmesini "algı operasyonu ile olayı çok fazla büyütüp, sorumluluktan kurtulmak" ile açıklamak da ülkemize ve milletimize haksızlık. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, birlikte hareket ettiği sağ parti genel başkanlarından faklı olarak bu felaketten sonra bile Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeyerek "siyaset" yaptığını sanıyor. Bu partizanlık ve kendini marjinalleştirmek...
Halbuki hem felakete karşı dayanışma göstermek hem de iktidarı eleştirmek mümkündü. Kılıçdaroğlu bu yaklaşımını gelen tepkilerle yumuşatsa bile çizgi olarak HDP'ye daha yakın duruyor.
***
HDP Eş Genel Başkanı Sancar da afet yönetimini eleştirirken şu cümleleri kurmaktan çekinmiyor: "Bu iktidarın yaptığı en iyi şey kötülüğü örgütlemektir. Bu iktidarın becerisinin en yüksek olduğu alan kötülüğü organize etmektir."İlginç, Sancar, iktidarı "organize kötülük" olarak nitelerken terör örgütü PKK/ KCK'nin deprem sonrası aldığı eylemsizlik kararını "önemli bir adım" bulmayı da ihmal etmiyor. Sistem tartışması yapabilir, siyasetçileri eleştirebilirsiniz.
Ancak öfkeyi, devleti ve kurumlarını düşmanlaştırmak için kullanmanın adı siyaset yapmak değil. Radikallik, marjinallik ve yıkıcılık...
[Sabah, 14 Şubat 2023].