Küresel siyasetin sertleştiği ve belirsizliklerin arttığı dünyada özellikle bölgenin (Ortadoğu'nun) daha büyük zorluklarla karşı karşıya geldiğini ifade eden Altun, "Küresel ölçekte çok büyük bir hegemonya mücadelesi yürütülüyor. 1945 sonrası düzen, ciddi anlamda sarsılmış durumda. 1990'lı yıllara gelindiğinde artık tarihin son bulduğu, Amerika lehine dünya düzenin şekillendiği, yeni dünya varsayımında bulunuluyordu. Batılaşma düzeninin artık Amerikan öncülüğüne son bulduğu nihai noktasına geldiği ifade ediliyordu. Fakat geldiğimiz nokta itibarıyla böyle bir durumla karşı karşıya değiliz. Daha anarşik ve çeşitli düzen arayışları söz konusu. Bu düzen arayışları içerisinde farklı bölgesel güçlerin öne çıktığını görüyoruz. Küresel aktörlerin, bölgesel alanlarda hegemonya mücadelesi vermeye başladıklarını görüyoruz." diye konuştu.
"Bölgesel kaostan en fazla Türkiye etkilendi"
Bu coğrafyada yaşayan insanların küresel iktidar mücadelesinden olumsuz etkilendiğini aktaran Altun, şöyle devam etti:"Bu sürecin öznesi olamıyor, nesnesi olarak ciddi anlamda sürecin mağduru konumunda oluyoruz. Fakat son dönemlerde bunun kırılması olarak önemli arayışların gün yüzüne çıktığını da yine görüyoruz. Buradaki en önemli mesele, bu bölge halklarının birbiriyle Batı üzerinden değil de doğrudan etkileşim içine girerek kendilerini özneleştirme çabası içerisine girmesidir. Bölge haklarının bu küresel kaotik ortam içerisinde ayakta kalmakla ilgili daha doğrudan bir arayış içerisine girmeleridir. Türkiye bu anlamda gerek küresel iktidar mücadelesinde gerekse bölgesel kaostan en fazla etkilenen ülkelerden biri konumunda."
Arap gazetecilere Türkiye'nin siyasi değişimi konusunda bilgi veren Altun, konuşmasına şöyle devam etti:
"Türkiye, Suriye konusunda Suriye'den sonra en fazla etkilenen ülke. Terör örgütlerinin saldırılarından en fazla Türkiye mustarip oldu. Birbiriyle mücadele eden terör örgütleri Türkiye'ye karşı bir arada hareket etmeye başladı. DEAŞ ve PKK birlikte Türkiye'ye karşı saldırdı. Ülkenin toplumsal barışına saldırdılar. Türkiye'de terörün mahiyeti değişti ve doğrudan büyük şehirlerde terör olayları yaşandı. Farklı bir Türkiye'yi yıpratma savaşı ile karşı karşıya kaldı. Özellikle 2013'ten sonra bunun kaynağında yeni bölgesel gelişmeler vardı. Türkiye, bu bölgesel gelişmelerde aktif rol alma çabası içinde oldu. Bunun önüne geçmek için Türkiye'ye karşı pek çok saldırı gerçekleşti. Bu, bir tür yıpratma savaşıydı. Bu savaş, Batı'dan Türkiye'ye yönelik olarak karşımıza çıktı. Türkiye de her şeyden önce siyasal istikrarı hedef aldı. Temel amaç ise Türkiye'de bir yönetim değişikliğini meydana getirmekti."
[AA, 9 Mayıs 2018]