Terör örgütünün eylem tarihlerine bakıldığında, devletin örgütü en çok zayıflattığı dönemlerde; PKK, en kanlı eylemlerini gerçekleştirmiştir. PKK’nın Beşiktaş ve Kayseri’deki bombalı eylemleri, tam da böyle bir döneme denk geliyor. Her yolu deneyen ama başaramayan PKK’nın son stratejisi, kimlik grupları arasında güvensizlik sarmalının tetiklenmesi. Böylece, eylemlere verilecek reaksiyon üzerinden güvensizlik ikileminin derinleştirilmesi. Peki, PKK bununla neyi hedefliyor?
Son dönemdeki PKK eylemlerinin önemli amaçlarından biri, Kürt toplumunda kendisine karşı oluşan tepkiyi ve mesafeyi azaltmak. Milliyetçi hassasiyetlerin daha yoğun olduğu Kayseri’de bombalı terör eylemi gerçekleştirmesi, bu anlamda bilinçli bir stratejinin ürünü.
PKK, eylemlerin ardından oluşacak infialde Türkiye’nin batısında yaşayan Kürtlere yönelik her tepkiyi, propaganda malzemesi olarak kullanabileceğini düşünüyor. Böylece, uzun süredir yeni eleman kazanmada yaşadığı sıkıntıyı aşabileceğini, lojistik ve finans olarak azalan desteği artırabileceğini ve kendi marjinal tabanı haricinde PKK’ya yönelik oluşan tepkiyi azaltabileceğini varsayıyor. Yani “Kürtlerin hâlâ PKK’ya ihtiyacı var” algısını yeniden üretmeye çalışıyor.
Ne var ki, bu algıyı üretecek olan ve uzun süredir bir propaganda makinesi olarak kullandığı HDP’ye yönelik, bölge halkında bir umursamazlık var. Bölge halkı, PKK’nın hendek ve barikat eylemleri başta olmak üzere birçok konuda, HDP’li siyasetçilerin PKK’nın yanında durarak kendilerini yalnız bıraktığını düşünüyor.
PKK’nın son bir yılda Türkiye içinde gerçekleştirdiği eylemlerde uyguladığı stratejiye bütünlüklü bakmak burada çerçevesini çizdiğim meselenin daha iyi anlaşılmasına imkân verir.
PKK önce çatışmaları kırsaldan şehirlere taşıyarak, bölgede Kürtlerin tamamının katıldığı bir savaş alanı oluşturmaya çalıştı. Çatışmaların şehirlere taşınması, Kuzey Suriye’de uyguladığı stratejiyi Türkiye içinde de gerçekleştirmeye dönüktü. Bu anlamda, bölgede oluşacak kaosla birlikte, PKK’ya biat etmeyen Kürtleri zorla kendisine tabi kılmak, tabi olmayanları da bölge dışına göçe zorlamayı hedeflemişti. PKK bu savaş politikasını önce kendisine desteğin yoğun olduğu yerleşim yerlerinde gerçekleştirecek, ardında da yaygınlaştıracaktı. Ancak, PKK’nın uyguladığı bu iç savaş stratejisi bölgede tutmadı. Toplum hendek ve barikatlara destek vermediği gibi, ilk defa, PKK ve HDP’ye karşı açıktan tepki koydu. Devletin bu süreçte terörle mücadelede yürüttüğü hassas politikalar da bölge halkının PKK’ya tepkisinde etkili oldu.
PKK, bölge halkından istediği desteği bulamayınca, önce hendek ve barikatlara destek vermeyen yerleşim yerlerini hedef aldı. Yaşadıkları yerde onlara rahat vermeyeceklerini açıkça ilan etti. Ardından da Diyarbakır Dürümlü başta olmak üzere birçok yerde bombalı katliam yaptı.
Toplumsal desteğinin azalmasıyla, PKK burada oluşan boşluğu HDP’li belediyeler ve milletvekilleri üzerinden doldurmaya çalıştı. HDP’li siyasetçiler ve belediye çalışanları silah taşımaktan tutun da eleman teminine kadar birçok alanda PKK’nın hizmetine girdi. Belediyeler, lojistik ve mali kaynaklarını PKK’nın emrine sundu.
Devlet bu sürecin ardından HDP’li belediyelere kayyum atadı. TBMM, HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırarak, teröre bulaşanların yargılanmasının önünü açtı. PKK, belediye başkanları ve milletvekillerinin tutuklanmasının ardından halkı sokağa çağırsa da, burada da istediği desteği bulamadı. Bölge halkı bu süreçlere destek vermediği gibi, suskun kalarak tutuklamaları zımni olarak onayladı.
İşte tam bu süreçlerin ardından PKK, büyükşehirlerde canlı bombalarla sivil halk da dahil olmak üzere, yeni katliamlara yönelerek Kürtler ve Türkler arasında bir çatışma ortamının oluşmasını hedefledi.
Bu açıdan bakıldığında bu dönemde, siyaset kurumu, sivil toplum örgütleri, medya ve siyaset analizcileri terör örgütünün bu amacını boşa çıkarmak için teyakkuzda olmalı. Dikkatli bir dil kullanılmalı. Devlet oluşacak provokasyonları başlamadan önlemek için azami dikkat göstermeli. Diğer taraftan toplum, devletin terörle mücadelesine bir seferberlik ruhuyla destek vermeli.
[Türkiye, 20 Aralık 2016].