Terörle mücadelede istifade edilen pek çok hava platformu ve alt bileşenin üreticisi Türk Havacılık ve Uzay Sanayii Anonim Şirketi’nin (TUSAŞ) Kahramankazan’daki yerleşkesi PKK’nın gerçekleştirdiği bir terör saldırısının hedefi oldu. Patlayıcı ve uzun namlulu silahların kullanıldığı saldırıda 5 kişi hayatını kaybederken 22 kişi de yaralandı. Güvenlik güçlerinin başarılı operasyonu ile saldırıyı gerçekleştiren 2 terörist etkisiz hale getirildi. Saldırının ardından Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki hedeflere hava harekatı başlatıldı. Saldırının arka planını ve terör örgütünün bu saldırıyla hedeflediklerini uzman konuklarımız değerlendirdi.
Hazırlayan
Sibel Düz
Uzmanlar
Murat Aslan
Sibel Düz
Ahmet Alemdar
Merve Seren Yeşiltaş
Can Acun
Hasan Kalyoncu Üniversitesi, SETA
TUSAŞ neden hedef alındı ve bu terör saldırısının zamanlaması hakkında ne söylenebilir?
Terör saldırısının TUSAŞ’a yöneltilmesinin nedenlerini teröristler açısından ele almak faydalı olabilir. TUSAŞ ürünlerinin terör örgütüne karşı etkin kullanılması ve terör örgütünün lider kadrosuna verdirdiği zayiat yüksek düzeyde. Bu saldırı ile terör örgütü kendi kadrolarına bir “direnç” mesajı vermiş oldu. Saldırıda hedef olarak Türkiye’nin marka değeri haline gelen ve Türk savunma sanayiinin simgesi niteliğindeki bir kurumun tercih edilmesinin ise uluslararası alanda meydana getireceği etkiye yönelik olduğu söylenebilir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın savunma sanayiine yönelik övgü dolu sözleri nedeniyle bu saldırı cumhurbaşkanına karşı bir meydan okuma amacını da taşımakta.
TUSAŞ, şehir dışında olması ve güvenlik kuvvetlerinin bölgeye ulaşmasının 20-40 dakikalık bir süreye yayılabilmesi nedeniyle eylemin “ses” getirebilmesi bağlamında tercih edilmiş olabilir. PKK son dönemdeki siyasi söylemler nedeniyle daha önce hazırlığını yaptığı saldırı alternatiflerini zamanlama bağlamında öne çekmiş olabilir. Ayrıca Türkiye ile İsrail’in Gazze nedeniyle gerginliği dikkate alındığında terör örgütü, Türk savunma sanayiine yönelik bir terör saldırısını taşeron olarak yapmış olabilir ve bu nedenle üçüncü tarafların tehdidi dolaylı yoldan dillendirilmiş olabilir.
Bu terör saldırısı aynı zamanda İmralı-DEM-Kandil arasındaki gerginliği silah yoluyla baskılama amacı da taşımakta. Bu nedenle başkent Ankara’da Türk savunma sanayiinin en önemli değerine yapılan bu saldırı İmralı-DEM ikilisine karşı uyarı niteliğinde olabilir.
SETA
Terör saldırısı yöntemsel olarak incelendiğinde hangi bulgulara erişilebilir?
Açık kaynaklarda yer alan görüntüleri kare kare incelediğimizde bu terör saldırısının son derece disiplinli ve koordineli bir şekilde gerçekleştirildiğini görmek mümkün. Biri kadın diğeri erkek olmak üzere teröristlerin 15.30 sularındaki vardiya değişim saatini seçmeleri, teknik personelin giriş ve çıkışlarda kullandığı G1 kapısının saldırı lokasyonu olarak tercih edilmesi ve ticari plakalı bir araç gasp edilerek saldırı lokasyonuna intikal edilmesi saldırının planlama sürecinin titizlikle yürütüldüğünü gösteriyor. Elbette söz konusu durum fiziki bir keşfin yapıldığı ve teröristlerin istihbarat yardımı aldıklarını düşünmemize sevk ediyor.
Geçtiğimiz yıllarda gerçekleşen Mersin Polisevi ve Ankara İçişleri Bakanlığı yerleşkesine yönelik saldırıların aksine patlayıcı düzenekleri ve uzun namlulu silahlarla sürdürülen çatışma neticesinde tesisin belirli bir kısmına sızmanın gerçekleştiği de söylenebilir. Her iki teröristin de süreci soğukkanlılıkla yürütmesi, böylesi bir saldırıya zemin hazırlayan temel eğitim süreçlerinden geçtiklerini gösteriyor. Nitekim kimlik tespitleri tamamlanan teröristlerden erkek olanın 14 yaşında terör örgütüne katıldığı, kadın olanın ise 2015’te HDP Hakkari merkez ilçe eş başkanı olduğu bilgisi servis ediliyor. Kısaca her iki teröristin de terör örgütüyle teması uzun bir geçmişe dayanmakta. Halihazırda bu saldırı metodolojik olarak terör örgütünün amatör kadrolarının üstesinden gelebileceği bir saldırı değil.
Dahası teröristlerin meskun mahalde kullanıma uygun olarak tasarlanmış Sovyet yapımı AKS-74U optikli kompakt silahın yanı sıra sırt çantasıyla taşıdıkları patlayıcı düzenekleri ve türevi teçhizatı kullanmaları, uzun soluklu bir çatışma ve mukavemet göstermeye hazırlıklı oldukları izlenimi oluşturmakta. Söz konusu mühimmat ve teçhizatın tuzaklama ve dikkat dağıtma amaçlı kullanılma olasılığı da yüksek. Bölgeye sevk edilen güvenlik personelinin hızlı reaksiyonu saldırı sırasında yerleşkede mahsur kalan personelin güvenli bir şekilde tahliye edilmesini kolaylaştırarak olumsuz bir tablonun oluşmasına ket vurdu. Terör örgütünün son birkaç yılda gerçekleştirdiği diğer sansasyonel saldırılarda da benzeri hususi teçhizat ve ekipmanlardan istifade ettiğini, bu durumun saldırıyı niteliksel manada daha sofistike kıldığını söyleyebiliriz. Dikkat edilmesi gereken hususlar ise terör örgütünün kaynakları genişledikçe tehdidin kalifikasyonunun değişmesi ve fırsat hedeflerinin gittikçe bu tarz saldırıların odağı haline gelmesidir.
Defence Turk
Savunma sanayii firmaları ne tür tehditlerle karşı karşıyadır? TUSAŞ’a yönelik saldırının bir benzeri diğer firmalar için de beklenilebilir mi? Firmalar ne tür önlemler almalıdır?
Sektör firmalarının tehdit algılamaları arasında çeşitli konular bulunmaktadır. Bunlar temelde fiziki eylemler ve siber konuları ihtiva etmektedir. Bu bağlamda sektör temsilcilerinin güvenliğini konu alan Tesis Güvenlik Belgesi (TGB) düzenlenmiştir. Bu belgeye sahip olmak zorunluluktur ve sürekli denetimlerle bu sorumluluğun işlevselliği korunmaktadır. Yine bu kapsamda “Savunma Sanayii Güvenliği Kanunu” ve “Milli Savunma Bakanlığı Savunma Sanayii Güvenliği Yönergesi” gibi mevzuatlar bulunmaktadır. TGB gerek fiziki gerekse siber güvenlik konularında temel asgari kapasitenin varlığını işaret eder. Böylelikle firma; tesis çevresinin ve içerisinin güvenliğini, yangın vb. durumlara karşı acil durum yönetimini, çalışma ve toplantı alanlarının yapısına kadar çeşitli asgari durumlarını sağlamakta ve tescil ettirmektedir. TUSAŞ gibi büyük ölçekli kurumlar temel güvenlik gereksinimlerine ek olarak çeşitli tedbirler de almaktadır. Fiziki tehditlere karşı tedbir olarak bünyesindeki tesis güvenlik departmanı personeline veya cihazlarına yönelik faaliyetleri tespit ve organize etmektedir. Benzer şekilde siber güvenlik ve diğer departmanlar da faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. Sektörün bilhassa siber tehditlere yönelik önemli çalışmaları ve tedbirleri bulunmaktadır. Dünyada savunma sanayii firmalarına yönelik siber saldırı vakaları sıklıkla kamuoyuna yansımaktadır.
TUSAŞ’a yönelik terör örgütü PKK’nın sivilleri hedef aldığı saldırının hedef gözetilerek planlı bir şekilde yapıldığı görülmektedir. Saldırı sonrasında yapılan açıklamalar ve uygulamaya geçirilen tedbirler ise güvenlik teşkilatındaki aktörlerimizin daha proaktif faaliyetler göstereceğini işaret etmektedir. Terörün kaynağına yapılacak hamlelerle tekrar böyle bir saldırının yaşanmaması amaçlanmaktadır. Bu bağlamda Türk savunma sanayiine yönelik çeşitli saldırı girişimlerinin kolluk kuvvetlerimiz ve istihbarat örgütlerimizce önlendiği de bilinmektedir. Ayrıca saldırı sonrasında hem savunma sanayii firmalarının hem de kolluk kuvvetlerinin güvenlik tedbirlerini artırdıkları bilinmektedir. Başta istihbarat örgütlerimiz olmak üzere güvenlik teşkilatı içindeki kurumlarımız benzer saldırılara mahal vermemek üzere 7/24 esaslı çalışmaktadır.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, SETA
Terör örgütünün son yıllarda gerçekleştirdiği saldırıların hedef tipolojisi incelendiğinde yeni tehditler nelerdir?
Hedef tipolojisine baktığımızda aslında eylemin tipine, zamanına ve mekanına göre ayrım gözetmeksizin PKK’nın saldırı gerçekleştirebileceğini biliyoruz. Bu bağlamda PKK’nın hedefinde kundaktaki bir bebek olabileceği gibi bu terör örgütü devletin en üst karar alıcı ve icracı makamlarındaki kilit isimleri de hedef alabilir. Bizim için önemli olan şey PKK’nın ilk günden beri Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay, askeri üsler, konvoylar, savunma sanayii ve askeri sanayii doğrudan ve dolaylı ilgilendiren kurum ve kuruluşları, tesisleri ve kritik altyapıyı hedef alabilmesidir. Terör örgütünün halihazırda kırsalda bitmesi iki şeyi işaret etmektedir: Birincisi sınır ötesine güç kaydırmasıdır. İkincisi de kırsalda bittiği dönemlerde siyasallaşma faaliyetleri ile şehir içi yapılanmasına ve istihbarat sızmalarına ağırlık vermesidir. Dolayısıyla PKK’nın şehir içinde çok kritik bir tesisi hedef alması hem yüksek profili haiz bir hedef tanımlaması yaptığını göstermekte hem de bu kadar kritik bir tesise tüm güvenlik tedbirlerine rağmen stratejik, sürpriz bir saldırıyı yapabilecek şekilde bir tertibata, ekipmana ve insan kaynağına haiz olduğunu göstermektedir. Bu anlamda TUSAŞ’ın jandarma ve kendi özel eğittiği personel tarafından korunduğunun özellikle altı çizilmelidir.
Dolayısıyla PKK’nın hedef tipolojisini sadece son dönemdeki siyasi açıklamalar ve gelişmeler üzerinden okumak yanlıştır. Çünkü bu kadar hızlı şekilde reaksiyon gösterebilme ve stratejik, sürpriz saldırıyı planlama kabiliyetini tabii ki beklemek mümkün değildir. Önceden planlanan bir saldırının uygun konjonktür bulunarak hayata geçirildiğini gördüğümüz bu saldırıda özellikle terörizmle mücadelede başat aktörlerden biri olan TUSAŞ’ın tercih edilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Çünkü TUSAŞ hava harekatlarının asli unsurunu teşkil eden F-16’ların Türkiye’ye kazandırıldığı şirkettir. Keza TUSAŞ, Türkiye’nin ISTAR (istihbarat, gözetleme, hedef tespit ve keşif) kabiliyetlerinde vurucu gücünü temsil eden ANKA’nın ev sahibidir.
Bir diğer husus ise Türk savunma sanayii ve özelde TUSAŞ siyasi, askeri, diplomatik, ekonomik ve ticari bütün söylemlerde çok güçlü bir argümana sahiptir. Bu bağlamda TUSAŞ’ın Türk savunma sanayiinin ve Türkiye’nin bir milli güç unsuru olduğunun altı çizilmelidir. Dolayısıyla PKK terör örgütü bu saldırıyla bir savunma şirketinden ziyade Türkiye’nin bir milli güç unsurunu hedef aldığını göstermektedir.
Ayrıca PKK’nın hedef önceliklendirmesinde özellikle yüksek güvenlik protokolünün uygulandığı bir tesisi hedef alarak aslında burada bir zafiyet oluşturma, şirketin prestij kaybına yol açma ve korku havasını toplumun geneline yayma şeklinde bir metodoloji benimsediğini söyleyebiliriz. Ancak medyada yayımlanan videolara bakıldığında görülüyor ki bunlar bir yıldırma ve psikolojik bir harekat unsurudur. Fakat bir TUSAŞ personelinin terör saldırısının hemen ardından verdiği “Daha da iyisini üreteceğiz, daha da çok çalışacağız” mesajı aslında bu yıldırma ve psikolojik harekata karşı verilen en güzel cevaplardan biridir.
Kısacası PKK dahil olmak üzere bütün terör örgütleri aslında toplumda yüksek profilli hedef arayışı içerisindedir, stratejik ve sürpriz saldırı yapma amacı güderler. Bu anlamda PKK terör örgütünün bu son saldırısı tam da bu amaca hizmet etmektedir.
SETA
Mevcut siyasi konjonktür ve bölgesel gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda terör örgütünün saldırı dinamizmi ne durumdadır, kısa vadede ne tür tehditler beklenmelidir?
PKK/KCK terör yapılanması alt bileşenleriyle birlikte bölgede yaşanan çatışmaları büyük bir fırsat olarak görmekte, kaostan yararlanarak etki gücünü artırmaya, küresel ve bölgesel aktörler için kullanışlı bir vekil özelliğini tahkim ederek onların gücünü de kendisi için araçsallaştırmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda her ne kadar İran ve İsrail/ABD dengesini yönetmekte zorlanacak olsa da Türkiye’nin İsrail ile karşı karşıya gelmeye başladığı denklemi kendi lehine kullanma arayışı dikkat çekiyor. Açık kaynaklara yansıyan örgüt içi tartışmalarda Filistin meselesine dair sol tandanslı sahiplenici kodların artık bir kenara bırakılması ve doğrudan İsrail lehine pozisyon alınması gerektiği vurgulanmaya başlanmış durumda. Bu bağlamda terör örgütü Suriye’de ABD ile kurduğu ilişkiye saha şartları olgunlaştığında İsrail’in de dahil olmasını arzulayabilir. Ancak terör örgütünün şu anki aşamada Suriye’de Esed rejimi ve İran’a bağlı milis güçleriyle çatışma niyetinde olmadığı da görülüyor. Ayrıca Irak’ta KYB ile angajmanını güçlendirerek Türk Silahlı Kuvvetlerine ve KDP Peşmergesine karşı mevzilerini koruma çabasındadır. Terör örgütü, Türkiye sınır hattında kaybettiği alanları Süleymaniye-Asos hattına yayılarak telafi etmek istiyor.
Türkiye’de siyasi iktidar ve güvenlik bürokrasisinin, PKK’nın tasfiyesi için Öcalan’ın araçsallaştırılması bağlamında bir kartı devreye aldığına dair bazı emareler ise PKK/KCK üst yönetiminde derin bir endişeye neden olmuş görünüyor. Sözde lider kadroları yaptıkları açıklamalarda “devletin yeni bir özel harp oyununu sahaya sürdüğü ve buna hazırlık yapılması gerektiği” argümanları ile önleyici bir retorik inşa etmeye başladılar. TUSAŞ’a gerçekleştirilen terör saldırısı da bu bağlamda olası bir tasfiye hamlesine karşı yaptıkları ve Türkiye’de infial oluşturarak Öcalan’ın kendilerine karşı kullanılmasını engellemeye çalıştıkları şeklinde okunabilir. Burada PKK/KCK’yı bölgesel denklemde taşeronlaştırarak kullanmak isteyen büyük aktörlerin ve istihbarat servislerinin de yönlendirmesi mümkün görünüyor. Buna binaen Türkiye’deki “sürece” ilişkin gelişmelere bağlı olarak terör örgütü benzer nitelikte provokatif saldırılar gerçekleştirme arzusunda olacaktır.