Apple'ın babası Steve Jobs, olayı kısacık bir cümleyle özetlemişti: “İnovasyon, lider ile takipçiyi birbirinden ayırır.”
Jobs'ın muhtemelen firmalar için sarf ettiği bu sözü, biz bir adım ileriye götürerek ülkelere de uygulayabiliriz. Nitekim inovasyon, firmalar arası rekabette sözü geçen bir faktörken, onlardan kuvvet alan ülke ekonomileri arasındaki yarışta da otomatik olarak etkili bir güce sahip.
Köşemizin bugünkü ziyaretçisi olan konumuza ilişkin detaylara girmeden önce belirtmek gerekir ki; ekonomi literatürünün de, ülke yönetimlerinin de, doğru ekonomik büyüme modelini keşfetme çabası kolay kolay bitmeyecek. Bununla birlikte, modellerin kritik bir değişkeni olan teknoloji ve inovasyon hayli revaçta.
Nedeni ise, en basit ifadeyle şu: Yaşam standartlarımızın iyileşmeye devam etmesi için, elimizdeki kısıtlı miktardaki kaynakları daha iyi ve/veya daha çok çıktıya dönüştürmenin yollarını bulmamız gerekiyor. Ve teknolojik gelişim ile inovasyon da, bu amaç için biçilmiş kaftan.
Şahsen, bu mevzuda ülke olarak halen ekim aşamasında olduğumuzu düşünüyorum. Ve kısa sürede büyük hasatlar beklemek de gerçekçi değil. Nitekim teknoloji ve inovasyon meselelerinin, bol emek ve sabır istediğini unutmamak gerek. Bununla birlikte, hedefler dâhilinde nasıl bir ilerleme kaydettiğimizi ve nelere ihtiyaç duyduğumuzu da sıkı takip etmek durumundayız. O halde, 2 hafta kadar önce açıklanan Global Innovation Index'in (GII- Küresel İnovasyon Endeksi) 2015 sonuçlarına bakarak bir fikir edinmeye çalışalım.
İNOVASYON LİGİ
GII, kapsama alanına dünya çapında 141 ülkeyi alıyor. 2015 listesini açar açmaz Türkiye'yi arayan bir çift göz için ise, yukarı tarafta çok takılmadan biraz aşağılara inmek gerekiyor. 58. sıraya…İlk 28 kesintisiz olmak suretiyle ve sonrasında da pek çok koltuk, yüksek gelirli ülkelerce kapılmış durumda. “Haliyle yukarılarda olamamışız” diye avunmak ise, işe pek yaramıyor. Zira kendi kategorimizdeki ülkeler arasında da öyle ışıldamıyoruz: Yüksek orta gelirli ülkeler arasında 13. sıradayız. Sınıfta önümüzde kimler oturuyor derseniz, ilk 5'i sayayım: Çin, Malezya, Macaristan, Bulgaristan ve favorim Karadağ!
Son “karşılaştırmalı” durumumuz en kaba haliyle bu şekilde. Halimizi doğru anlamak için bir soru daha soralım: Peki bir önceki döneme göre ilerleme var mı? Cevap: Sıralamada 4 basamak gerilemişiz ve skorda ise minik bir düşüş var.
Bir soru daha gelsin: Daha eski yıllara da bakarsak, trend nasıl?Cevap: Son 5 yıl içinde sıralamada dalgalı bir seyir izlesek de ve bu yıl gerileme yaşasak da, inovasyon liginde bir toparlanma yaşadığımız söylenebilir. Skor anlamında da bir iyileşme olduğu ortada. Bununla birlikte, bizden daha hızlı davranan birilerinin olduğu da ortada!
ALT KIRILIMLAR
Âlemi bir yana bırakarak yeniden kendi dinamiklerimizi anlamaya çalışırsak, tabloda göze çarpan bazı detaylar var. Nitekim inovasyon girdi ve çıktılarının ortalama skoruyla hesaplanan endekste, alt kırılımlara bakarak mesajlar alabiliyoruz. Buna göre, Türkiye için göze çarpanlar şu şekilde:*Geçtiğimiz yıldan bu yıla yaşanan düşüşteki ana etken, çıktılardaki performans kaybımız. Yayınlardan patentlere bazı kalemlerde, bilgi ve teknoloji çıktısı üretmede bir miktar yavaşlamışız. Dolayısıyla, çıktıları bir bir sorgulamak şart. Bununla birlikte; *Çıktı alt endeksinde 46. sıradayken, *Girdi alt endeksinde 71. sıradayız. *Bir diğer deyişle, inovasyon girdilerindeki performansımız, çıktılarımıza göre, (skorda olmasa da) sıralamada daha düşük. *Dolayısıyla, iyileşmesi gereken çıktılar şöyle dursun, girdileri de daha iyi bir noktaya taşırsak, listeyi yukarıdan aşağıya tarayan gözler daha az yorulacak. Peki, nedir bu girdiler? *Girdi alt endeksinin 5 direği var: Kurumlar, insan sermayesi & araştırma, altyapı, pazar sofistikasyonu ve iş sofistikasyonu. Bu girdi faktörlerinin de alt kırılımları var ve Türkiye için aslında birçoğundaki skorda geçen yıla göre artışlar var. *Yine de, dünya ülkelerine kıyasla en kötü performanslardan birini yaşadığımız ve 117. sırada olduğumuz iş sofistikasyonu dikkat çekiyor. Sofistikasyondan kasıt, her anlamda bilgi yoğunluğu… *İnsan sermayesi & araştırmada 50., altyapıda 63., pazar sofistikasyonunda ise 58. sırada yer alıyoruz. Ve bunların alt kümelerindeki skorlarımızda da, geçen yıla göre büyük ölçüde artış var. Örneğin; bilgi ve iletişim teknolojileri ile eğitim kalemlerinde 20'şer basamak birden sıçramışız. Bununla birlikte, diğer unsurlarda da benzer sıçramalar yapma ihtiyacımız inkâr edilemez. *Geriye kalan girdi faktörümüz olan kurumlarda ise 84. sırada oldukça geride kaldığımız göze çarpıyor. Ve bu kırılımda, iş ortamı ve hukuki ortam alt kalemlerinde bu yıl yükselişler dikkat çekse de, bir diğer kalem olan siyasi ortam bizi aşağı çekmiş. Sebebi ise, siyasi istikrardaki kötüleşme!
İSTİKRAR ARAYIŞI
Öte yandan, raporda yer alan ve yöneticilerle yapılan bir focus çalışmasına göre ise, Türkiye'nin inovasyon liginde yükselmesi için ilk 2 ihtiyaç “inovasyon ve girişimciliğe yönelik eğitim” ile “direkt finansal Ar-Ge desteği” olarak belirtilirken, 3. en çok oyu alan gereksinim “siyasi istikrar” olmuş.2015, gerçekten de siyasi istikrar konusunda iyileşme şöyle dursun, gerileme yaşadığımız bir yıl oldu. Raporun da işaret ettiği eğitim ve finansman, zorlu konular olarak zaten hep ajandamızdaydı ancak bundan böyle siyasi istikrar cephesinin de onarılıp güçlendirilmesi gerekecek. Ve zaten o olmazsa, diğerlerinin de gelişimi hayli zor olacak. Velhasıl, pek çok ekonomik dinamik gibi, inovasyon da “istikrarı adresliyor” diyebiliriz.
Adrese bir an önce ulaşmak ümidiyle seçimleri beklerken, siyasi istikrar meselesinin 1 Kasım ve sonrası itibariyle “her hâlükârda” Türkiye için ciddi bir imtihan olacağının altını çizmek gerek. Zira mevzunun niceliksel boyutunun yanı sıra, niteliksel dinamiklerini de daha iyi anlayıp hareket etmemiz şart. Tıpkı ekonomi gibi, siyasette de biraz inovasyon hiç fena olmaz.
[Yeni Şafak, 29 Eylül 2015].