SETA > Yorum |
Türkiye'nin Filistin-İsrail'deki Ağırlığı

Türkiye'nin Filistin-İsrail'deki Ağırlığı

Ahmet Davutoğlu'nun şahsında Türkiye, İsrail-Filistin çatışmasının çözülmesi için etkin bir aktör konumundadır. Bunu biz değil; İsrail söylüyor, ABD dışişleri teyit, Filistinli taraflar ise takdir ediyor.

Türkiye ile İsrail arasındaki her gerginlikte dile getirilen temenni soslu bir tespittir, Türkiye’nin İsrail-Filistin meselesindeki etkinliğini kaybettiği. Etkinliğin kaybedilmesinin sebebini de temenni sahipleri, genelde Türkiye’nin tarafsızlığını yitirdiği iddiasıyla açıklarlar. Bu tespitte birkaç tane sorun vardır. Birincisi, Türkiye Filistin meselesinde hiçbir zaman tarafsız olmamıştır. Bu sebepten zaten olmayan bir tarafsızlığın kaybedilmesi de mümkün değildir. İkincisi, İsrail-Filistin meselesine müdahil olan aktörlerin hiçbirisi tarafsız değildir. Başta ABD olmak üzere, tarihi müzakerelerin yapıldığı Norveç dahi taraflardan birisine meyil etmiştir. Olayın doğası tarafsızlığı mümkün kılmamakla birlikte tarafsızlık iddiasını da İsrail’e meyletmeğe denk tutmaktadır. Bu sebepten hiçbir aktörün tarafsız olmadığı bir meselede Türkiye’nin tarafsız olmasını beklemek abesle iştigaldir. Üçüncüsü, bir meselede etkinliğe sahip olmak veya bir çatışmada arabuluculuk yapmak için tarafsızlık şart değildir. Eğer tarafsızlık, etkinlik veya arabuluculuk için bir ön şart olsaydı, İsrail-Filistin meselesinde ABD de dahil olmak üzere kimse üçüncü parti olarak meseleye müdahil olamazdı.

AĞIRLIK AZALMADI, ARTTI

Temenniler bir yana ilginçtir ki İsrail-Filistin meselesinde etkinliğini kaybettiği iddia edilmeye başlandığı 2008-2009 Gazze saldırısından beri Türkiye’nin meseleye ilişkin etkinliği arttı. 2009’dan bugüne kadar Türkiye, İsrail ile kademeli olarak ilişkilerini dondururken, Filistinli taraflarla ise ilişkilerini derinleştirdi ve yapısal bir çerçeveye oturttu. Kriz anlarında Halid Meşal’in aradığı ilk başkentin Ankara olması veya Mahmud Abbas’ın son Gazze saldırısının ilk günlerinde Türkiye’de olması bu duruma işaret etmekte. Yani Türkiye bu süreçte Filistinli taraflar arasındaki etkinliğini artırdı ve hatta Hamas’la kurulan güven ilişkisi Türkiye’yi yeri doldurulamaz bir üçüncü parti konumuna soktu. 2012 Gazze saldırısı sırasında İsrail’in ateşkes için aracılarla Türkiye’ye başvurması da bunu gösterdi.

Bir de İsrail üzerindeki etki gücüne bakalım. Öncelikle Türkiye’nin İsrail-Filistin meselesi söz konusu olduğunda hiçbir zaman İsrail üzerinde kritik bir etki gücü olmamıştır. Örneğin, ilişkilerin gayet olumlu olduğu 2008 senesinde bile İsrail Gazze’ye saldırmıştır. Kaldı ki Filistinlilere yönelik saldırıların durdurulmasında ve hukuk dışı uygulamaların kaldırılması konusunda bırakın Türkiye’yi, ABD’nin bile İsrail üzerindeki etki gücü oldukça sınırlı olmuştur. Hâl böyleyken İsrail üzerinde kimsenin sahip olmadığı etki gücünü Türkiye’den beklemek de naiflik değilse, kötü niyettir.

TÜRKİYE YAPIYOR, TEMENNİCİLER BAKIYOR

Temennileri bırakıp vakıaya dönelim. İsrail basını ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin ateşkes metnini Türkiye ve Katar’ın hazırladığını söyleyerek feveran ediyor. Metne baktığımızda gerçekten de Türkiye ve Katar’a parallel olarak Hamas’ın 1 hafta önce sunduğu 10 maddelik ateşkes önerisine daha yakın. Kerry’nin metninde ablukanın hafifletilmesi, balıkçılık üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması, sınır kapılarının açılması gibi öneriler var. İsrail’in ise ateşkes metni kısaca 2 maddeden oluşuyor: Gazze silahsızlandırılacak ve tüneller yıkılacak. Bir diğer deyişle İsrail’in ateşkesten anladığı Hamas’ın teslim olması.

Kerry’nin metninin Türkiye’nin etkinliği tartışmaları ile ilgili kısmına dönelim. Türkiye belki de ilk defa İsrail-Filistin müzakerelerinde kolaylaştırıcı değil, formüle edici bir role sahip oluyor. Türkiye bunu yaparken sadece ateşkesi de düşünmüyor. Çatışmasızlığın sürdürülebilmesi için çatışmanın kökenlerindeki abluka gerçeğiyle yüzleşilmesi gerektiğini söylüyor ve bunu Kerry’nin metnine sokuyor.

Yani Türk dış politikasına temenniler düzeyinde yaklaşanların eli boş kalıyor. Davutoğlu-Kerry ikilisinin oturma şekillerinden bile medet umdukları bir noktada Ahmet Davutoğlu’nun şahsında Türkiye, İsrail-Filistin çatışmasının çözülmesi için etkin bir aktör konumundadır. Bunu biz değil; İsrail söylüyor, ABD dışişleri teyit, Filistinli taraflar ise takdir ediyor. Bence siz de takdir edin.

[Akşam, 28 Temmuz 2014]