Türkiye’ye yönelik en yaygın operasyon metotlarından birisidir eksen kayması tartışması. Türkiye’nin müstakil veya herhangi bir eksene mugayir attığı her adım sonrasında temcit pilavı gibi tekrar tekrar önümüze sürülür.
Oysa son yıllardaki gelişmeler Türkiye’nin ekseni tartışmasıyla birlikte eksen kavramının bu kadar önemsenmesini bile anlamsız kılmış durumda. Birbiriyle geçişken olmayan ve sabit bir eksen kavramı, siyasi tüketim malzemesi olarak kullanılıyor. Fakat analizlere konu edilen, klasik manada eksen kavramı bir süredir buharlaşmış durumda. Irak ve Suriye bu konudaki en çarpıcı örnekleri sunuyor.
Söz konusu Türkiye olunca tartışma daha çok tarihi referanslarla yapılıyor. Soğuk Savaş yıllarında kurulan müttefiklik ilişkileri, NATO üyeliği ve dış politikada geleneksel düşünce tarzı, Türkiye’yi son yıllarda anlamsızlaşan Batı eksenine sokmuştu. Batı derken büyük oranda ABD merkezli bir eksenden bahsediyorduk. Dış politika adımlarını atarken ABD’nin hassasiyetlerini önceleyen bir anlayışa sahip olduğu müddetçe Türkiye eksen içerisinde kabul ediliyordu. Fakat belki de Irak tezkeresine götürebileceğimiz bir süreçle birlikte kutunun dışında düşünmeye başlayan Türkiye, eksen tartışmalarına maruz bırakıldı. Biraz sahaya bakalım…
ABD Suriye’de uzun süre Rusya’ya alan açan bir ülkeydi. Esed’in kimyasal silah kullanımı sonrasında bile inisiyatifi Rusya’ya bıraktı. Son zamanlarda Rusya karşıtı söyleminin dozunu artırsa da Suriye’yi Rusya’ya teslim eden ülke ABD oldu. Bölgedeki geleneksel müttefikleri olan Türkiye, İsrail ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin çekincelerine rağmen Ortadoğu’yu İran nüfuzuna açık bir coğrafyaya çevirdi. Irak’ta İran’la hatta İran kontrolü altındaki milislerle müttefiklik ilişkisi kurdu. Üstelik Türkiye’nin tüm eleştirilerine rağmen PKK ile ilişkisine seviye atlattı ve PKK’yı Suriye’deki tek müttefiki konumuna soktu. Bütün bunları yaparken hiçbir eksen tartışmasına da maruz kalmadı. Çünkü eksen olarak tanımlanan kavramın merkezinde ABD var ve ABD’nin pozisyonuna göre o eksen de sürekli kaymalara uğruyor. ABD’ye paralel kaymalar yaşayan ülkeler sorun yaşamıyor; müstakil hareket eden, istikrarlı politika yürüten veya kendi milli önceliklerine göre davranan ülkeler “eksen dışı” olarak ilan ediliyor.
Rusya’yla normalleşme sonrası Türkiye-Rusya ilişkisi de benzer tartışmalara konu edilmiş durumda. Türkiye’nin Rusya’yla anlaşıp ABD’den uzaklaştığı, Suriyeli muhalifleri kenara attığı, Rusya’yla stratejik ittifak içerisine girdiği gibi çiğ ve sığ yorumlar yapılıyor. Oysa anlaşılmayan nokta şu: Türkiye hem Irak’ta hem de Suriye’de ABD’den farklı bir vizyona sahip. İki ülkenin politikaları farklılaşmış durumda. Yani iki ülkede de ABD ekseninde değil. Fakat aynı şekilde iki ülkede de Rusya’yla da farklı frekans ve cephelerde. Yani Türkiye’nin Irak ve Suriye politikalarını ne ABD ekseni ne de Rusya ekseni belirliyor. Normal olanı da bu değil mi?
İlla eksen tayini yapılacaksa hem Irak’ta hem de Suriye’de müstakil bir Türkiye ekseninden bahsedebiliriz. Türkiye ekseni uluslararası işbirliğini önemsiyor ama kendi milli önceliklerine göre hareket ediyor. ABD ve Rusya’yla irtibatı devam ettiriyor ama kendi güvenliğini sağlamak için inisiyatif de alıyor. ABD için Rusya’yı veya Rusya için ABD’yi kenara atmıyor. Türkiye ekseni milli çıkarlarını merkeze koyarak, sahanın realitelerine göre kapasitesi ölçüsünde müdahalelerde bulunuyor.
[Akşam, 4 Kasım 2016].