Sovyetler BirliÄŸi lideri Gorbaçov’un, Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından DoÄŸu Almanya’yı ziyareti sırasında, siyasi ve sosyal reformlar yapmak konusunda ayak direyen Komünizm idealine derinden baÄŸlı DoÄŸu Almanya lideri Höneker’e “Tarih geç kalanları affetmez!” sözleriyle tarihsel dönüÅŸümün karşısında duramayacağını hatırlattığı rivayet edilir.
Her ne kadar Berlin Duvarı yıkılsa ve Sovyetler BirliÄŸi çökse de, tarihsel dönüÅŸümün Sovyetlerin merkezi ve çevresinde tam anlamıyla gerçekleÅŸtiÄŸini bugün dahi söylemek güç. Sovyetler BirliÄŸi’nin mirasını devralan tüm ülkeler siyasi ve sosyal bunalımlara gebe durumda. Bu zincirin önemli bir halkası olan Ukrayna’da yaÅŸanan bunalım da bu dönüÅŸümlerin bir parçası olarak okunabilir. GerçekleÅŸen bu krize çözüm de, gerek bölgesel güçlerin gerekse içeride ipleri eline almış görünen Ukrayna muhalefetinin bölgenin tarihi ve coÄŸrafyasıyla uyumlu politikaları ile gelecektir.
2004 yılında yaÅŸanan Turuncu Devrim’in ardından etnik ve dinsel olarak kozmopolit bir yapıya sahip olan Ukrayna, ülkenin bu yapısına uygun hazırlanan yeni anayasa ile birlikte rahat bir nefes almıştı. Fakat Batı yanlısı muhalefetin lehlerine olan siyasi rüzgârdan yeterince faydalanamamaları üzerine Yanukoviç AB kartını da devreye sokarak iktidara gelmiÅŸti. Devlet BaÅŸkanı seçilmesinin ardından güttüÄŸü politikalarla AB’den giderek uzaklaÅŸan, 2004 Anayasası’nın kazanımlarını geriye götüren Yanukoviç, Ukrayna halkını büyük hayal kırıklığına uÄŸrattı. Yanukoviç’i üç sene önce devlet baÅŸkanlığına layık gören Ukrayna halkının sabrı, 2013 Kasım ayında Yanukoviç’in AB ile Ortaklık AnlaÅŸması’nı imzalamamasının ardından taÅŸtı.
UKRAYNA'DA BÄ°R TÜRLÜ DURULMAYAN SULAR
Aylardır süren gerilimin ardından iktidar ve sokaktaki muhalefet arasındaki en büyük kırılma geçtiÄŸimiz hafta yaÅŸandı. Yanukoviç Yönetimi, giderek kontrolden çıkan protestoları orantısız ÅŸiddet yoluyla bastırmayı seçti. Ä°ktidara baÄŸlı polis güçlerinin yarattığı kıyım sonucu onlarca vatandaÅŸ keskin niÅŸancıların hedefi haline geldi, yüzlercesi ise yaÅŸanan ÅŸiddet ortamında yaralandı. Fakat Ukrayna hükümetinin protestoları bitirmeye yönelik bu sert hamlesi tam anlamıyla geri tepti. Gelinen noktada protestocuların istekleri gerçekleÅŸtirilen müzakereler sonucu büyük oranda kabul edilirken, Yanukoviç’in liderliÄŸini yürüttüÄŸü Bölgeler Partisi siyasi muhalefetin tarafına geçerek Yanukoviç’i tamamen yalnız bıraktı. Yanukoviç bunun üzerine B planını uygulamaya koyarak, bu kez Dinyeper (Özü) nehrinin doÄŸusunda bulunan Harkov ve Donetsk kentlerini ziyaret etti ve Rus milliyetçisi tabanı ve bu tabanın hamisi konumundaki Rusya’yı ajite etme yoluna gitti. Fakat süreci tersine çevirmeye gücü yetmedi.
Muhalefet ise yeni oluÅŸan parlamentonun aldığı kararın üzerine eski BaÅŸbakan Yuliya TimoÅŸenko’nun hapisten çıkmasının ardından liderini bulmuÅŸ görünüyor. TimoÅŸenko ÅŸu ana kadar eylemciler üzerinde en etkili olabilen lider olarak dikkati çekti. Fakat TimoÅŸenko’nun da ülke içinde tartışmalı bir figür olduÄŸunu unutmamak lazım. Servetini doksanlı yıllarda Rusya ile yürüttüÄŸü gaz ticaretine borçlu olan TimoÅŸenko’nun cezaevine konulmasının sebebi ise Rusya ile yaptığı Ukrayna’nın AB’den çok daha pahalıya gaz almasına sebep olan tartışmalı anlaÅŸmalar. Bu yüzden TimoÅŸenko ülke içerisinde ‘Gaz Prensesi’ olarak da biliniyor. Protestocuların oluÅŸturduÄŸu muhalefet bloÄŸu tam anlamıyla TimoÅŸenko’yu kabullenememiÅŸ olsa da, TimoÅŸenko Ukrayna siyaseti içerisinde ÅŸimdilik muhalefetin sesini en yükseÄŸe çıkarabilecek aktör konumunda. Bu yüzden parlamento kararı ile erkene alınan Devlet BaÅŸkanlığı Seçimlerinde aday olacağını açıklayan TimoÅŸenko’nun ÅŸansı da diÄŸer muhtemel adaylara göre daha yüksek.
BÖLGESEL GÜÇLERÄ°N SÜRECE ETKÄ°SÄ° VE BEKLENTÄ°LERÄ°
Ukrayna aynı zamanda eylemlere destek veren AB ile geliÅŸmelere kuÅŸku ile bakan Rusya’nın siyasi mücadelesi olarak da deÄŸerlendirildi. Rusya olaylar baÅŸlamadan Ukrayna’ya sunduÄŸu ekonomik yardım paketi ile tabloyu Ukrayna hükümeti vasıtasıyla kendi lehine çevirme çabası içindeyken, AB ise protestoculara ve muhalefete olan desteÄŸini siyasi arenada sürdürmeyi yeÄŸledi. Yanukoviç’in görevden alınması ve muhalif lider TimoÅŸenko’nun hapisten çıkarılması ile süreçten Batı yanlısı Ukrayna muhalefeti ile AB ÅŸimdilik galip çıktı. Ukrayna’da Yanukoviç’in durumu kontrol altına alamaması sonucu ortaya çıkan siyasi tablodan en hoÅŸnutsuz taraf ise Rusya. Ukrayna’yı gerek stratejik ve ekonomik konumu itibariyle gerekse içerisinde barındırdığı Rus nüfusu nedeniyle kontrolü altında tutmak isteyen Rusya için mevcut politik tablo oldukça karamsar bir gelecek vadediyor. Bu durum Rusya’da marjinal milliyetçi siyasiler ve düÅŸünce adamları ile keskin bir Rus milliyetçiliÄŸi anlayışına sahip Ukrayna’daki Rus diasporasında bölgeye Rusya’dan askeri müdahale beklentisi yaratsa da, Rusya için müdahale ÅŸartlarının oluÅŸtuÄŸunu söylemek çok güç. Rusya Turuncu Devrim’in ardından yaptığı gibi Ukrayna üzerindeki tahakkümünü ekonomik yaptırımlar yoluyla sürdürmeyi yeÄŸleyecektir.
KIRIM MESELESÄ°
Süreç içerisinde Türkiye’de yankı bulan bir önemli konu da Kırım’da yaÅŸayan soydaÅŸlarımızın durumuydu. 1954 yılında Sovyetler BirliÄŸi’nin altındaki Rus Sovyet Federatif Cumhuriyeti’nden ayrılarak Ukrayna Sovyet Federalist Cumhuriyeti’ne dâhil olan Kırım, Sovyetlerin çöküÅŸüyle birlikte Ukrayna sınırları içinde kaldı. Sovyet ve Ä°mparatorluk dönemi nüfus politikaları sonucu bölgede Ruslar karşısında azınlık konumuna düÅŸen kadim Kırım Hanlığının mirasçısı bölgenin yerlisi Kırım Tatarları, süreç boyunca bölgedeki Rus çoÄŸunluÄŸun aksine AB yanlısı muhalefete destek verdiler. Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde Kırım’ın tamamını temsil eden Kırım Yüksek Meclisi’nin yanı sıra kendi ulusal meclisleri olan Kırım Tatar Millet Meclisi ile seslerini duyurmaya çalışan Kırım Tatarları, azınlık konumunda olmalarından ötürü haklarını çoÄŸulcu bir siyasi yapı içerisinde daha iyi koruyabileceklerini düÅŸünüyorlar. Bu yüzden 2004 yılındaki Turuncu Devrim’e verdikleri desteÄŸi kesmediler ve AB ile entegrasyona halen oldukça sıcak bakıyorlar. Fakat bu süreçte demokrasiden ve Ukrayna'nın toprak bütünlüÄŸünden yana tavır alan Kırım Tatarlarının belli provokasyonlarla sindirilmeye çalışıldığına da dikkat çekmek gerekiyor. 26 Åžubat'ta yaÅŸanan hadiseler de bunun bir göstergesi. Kendi topraklarında azınlık konumuna düÅŸen Kırım Tatarlarına AB ve Türkiye tarafından bu süreçte sahip çıkılması Kırım'ın Ukrayna'nın toprak bütünlüÄŸünün kilit noktası olması hasebiyle elzemdir.
“TARÄ°H GEÇ KALANLARI AFFETMEZ!”
Ukrayna için bundan sonra yeni bir dönem baÅŸlıyor denilebilir. Ä°nsan potansiyeli, ekonomik gücü ve doÄŸal kaynakları ile Ukrayna’da ülke içi siyaset Ukrainlerin yanı sıra diÄŸer etnik unsurların da dikkate alınarak yönlendirilmesi ve bölgesel dinamiklerle uyumlu dış politika geliÅŸtirilmesiyle geleceÄŸe yönelik umut vadedebilir. Bu noktada ülkenin kozmopolit siyasi yapısı dikkate alınarak hazırlanan 2004 Anayasası’nın tekrar yürürlüÄŸe konulması önemli bir geliÅŸme olsa da, yeni parlamentonun Rusçanın belli bölgelerde kullanılmasını yasaklaması kaygı verici. Bunun yanında Rusya ve AB’nin yanı sıra iç siyasi aktörler de Ukrayna’nın coÄŸrafi ve tarihsel konumunu dikkate alarak Ukrayna’yı Rusya ya da Batı kampına ait görmekten kaçınmalıdır. Ukrayna halkının endiÅŸe ve arzularını yok sayan bir okuma sonucu iki kutuptan birini seçme durumunda bulunan Ukrayna’nın ne iç ne de dış politikasında verimli bir duruÅŸ sergilemesi mümkün olmaz. Bu yüzden Ukrayna’nın her türlü kutuplaÅŸmanın dışında kalarak iç politikada farklılıklarını zenginlik olarak gören anayasasına sahip çıkması, dış politikada ise gerek coÄŸrafi gerekse ticari olarak baÄŸlı bulunduÄŸu dinamikleri dikkate alarak bağımsız politika arayışında olması hem bölgesel güçlerin hem de Ukrayna’nın oldukça faydasına olacaktır. Sovyetlerin yıkılması sonrası deÄŸiÅŸen bölgesel ve global paradigmanın karşısında durmak Yanukoviç'e fayda getirmese de, son üç aydır yaÅŸanan geliÅŸmelerden tüm aktörler için çıkarılacak dersler var.