SETA > Yorum |
Suudi Arabistan Ekonomisinde Değişim Vizyon 2030 ve ARAMCO

Suudi Arabistan Ekonomisinde Değişim, Vizyon 2030 ve ARAMCO

Yemen iç savaşı ve Cemal Kaşıkçı cinayetinde meşruiyetini gölgeleyen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın, reform konusunda ikna kabiliyetinin azalması Vizyon 2030 yaklaşımının başarı ihtimaline gölge düşürüyor.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından hayata geçirilen Vizyon 2030 yaklaşımı, Suudi Arabistan ekonomisinde önemli değişimler meydana getirecek bir proje olarak biliniyor. Projeyle Suudi ekonomisinin enerji sektörüne bağımlılığının azaltılması hedeflenirken farklı alanlarda yatırımlar yapılması öngörülüyor. Yatırımların finansmanı için bir taraftan kamuya ait bazı kurumların halka arzı gündeme gelirken diğer taraftan dış ülkelerden gelecek yatırımlar için de piyasa ortamının düzenlenmesi düşünülüyor. Turizm, madencilik ve savunma sanayi gibi sektörleri öne çıkaran yeni Suudi Arabistan yönetimi, gelirlerin tek bir kaynaktan ziyade farklı alanlardan sağlanması için çalışmalar yürütüyor. Fakat bu arada bir yandan da bölgesel tehditlere maruz kalıyor. Bu tehditlerin petrol tesislerine düzenlenen Yemen mahreçli saldırılarla daha fazla ön plana çıkması, mevcut reform çalışmalarına menfi olarak yansıyor. Özellikle Cemal Kaşıkçı cinayetiyle uluslararası alanda meşruiyeti zayıflayan yeni veliaht prensin yapmayı planladığı ekonomik reform hamlelerinde de başarı elde edemediği görülüyor.

 

Suudi ekonomisinde yaşanan kronik sorunların, verginin toplum geneline yayılması ve sübvansiyonların kaldırılmasıyla çözüme kavuşacağını dile getiren IMF, ülkenin ekonomik yapısının tek bir sektöre bağımlı olmasının kronik problemlerin temelini oluşturduğunu söylüyor. Enerji fiyatlarının aşağıya doğru ivme kazandığı bir dönemde, ekonomide yaşanan sorunlara acil çözüm önlemleri için hayata geçirildiği düşünülen Vizyon 2030 yaklaşımı, hizmet sektörü başta olmak üzere farklı alanlarda köklü değişimler hedefliyor.
Suudi Arabistan açısından Yemen merkezli olarak ortaya çıkan soruların askeri olarak çözümsüzlüğü ekonomik, siyasi ve diplomatik problemleri de beraberinde getiriyor. Bu problemlerin farklı alanlarda yaşanan başarısız girişimlerle desteklenmesi ise Vizyon 2030 olarak adlandırılan reform hareketinin başarısını olumsuz etkiliyor.

Reform ve Vizyon 2030

Suudi ekonomisinde yaşanan kronik sorunların, verginin toplum geneline yayılması ve sübvansiyonların kaldırılmasıyla çözüme kavuşacağını dile getiren IMF, ülkenin ekonomik yapısının tek bir sektöre bağımlı olmasının kronik problemlerin temelini oluşturduğunu söylüyor. Enerji fiyatlarının aşağıya doğru ivme kazandığı bir dönemde, ekonomide yaşanan sorunlara acil çözüm önlemleri için hayata geçirildiği düşünülen Vizyon 2030 yaklaşımı, hizmet sektörü başta olmak üzere farklı alanlarda köklü değişimler hedefliyor. Aramco’nun halka arz edilmesiyle elde edilecek gelirler üzerinden enerji dışı sektörlere yatırım yapmayı planlayan yeni Suudi yönetimi, devasa turizm tesislerini ülke geneline yaymayı planlıyor. Çin, Rusya ve AB ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke ve kuruluş Aramco’nun piyasaya arzıyla ilgileniyor, ancak arzın başarılı olup olmayacağı henüz netlik kazanmış değil. Yemen iç savaşı, Cemal Kaşıkçı cinayeti ve Aramco’nun piyasaya açılması konularında başarı elde edemeyen veliaht prensin reform konusunda ikna kabiliyetinin azalması ise Vizyon 2030 yaklaşımının başarı ihtimaline gölge düşürüyor. Madencilik, turizm ve savunma sanayi gibi birçok sektörde yatırım yapmayı planlayan Suudi yönetiminin, mevcut kamu şirketlerinin halka arzından elde edemeyeceği finansmanı hangi kaynaklardan sağlayacağı da önemli muammalardan biri. Bu muammaların, savunma harcamalarının artmasına neden olabilecek bölgesel çatışma ortamıyla aynı döneme denk gelmesi ise Suudi yönetiminin karşı karşıya kaldığı önemli çıkmazlardan birini teşkil ediyor.

Tasarruf tedbirlerinin artırılması ve verimli harcamalar konusuna vurgu yapan Vizyon 2030 yaklaşımı eğitim, sağlık ve yabancıların konut edinimi gibi alanlarda da reformlar öngörüyor. Kamu yardımlarının azaltılması için çalışmalar yürüten mevcut yönetimin ise henüz başarı elde edemediği görülüyor. IMF verilerine göre 2020, 2021 ve 2022 yılında daha dengeli bir kamu bütçesine sahip olacak olan Suudi Arabistan’ın, büyüme rakamlarında aynı oranda başarı sağlayamayacağı öngörülüyor. Nitelikli iş gücünün artırılması, küresel finans sistemiyle uyum ve bürokratik engellerin ortadan kaldırılması gibi hedefler dahilinde yeni bir vizyon ortaya koyan veliaht prensin son dört yıllık performansına bakıldığında, bir başarı elde edemediği görülüyor. Yemen merkezli güvenlik kaygılarına eşlik eden petrol fiyatlarındaki düşüşün kamu bütçesine getirdiği ek malî yüklerle mücadele etmek zorunda kalan Suudi yönetiminin, mevcut ekonomik reform paketini hayata geçirme ihtimali ise belirsizliğini koruyor.

 

Uluslararası yatırımcıların Suudi Arabistan yönetimine güvensizliğinin en büyük nedenleri arasında Cemal Kaşıkçı cinayeti bulunuyor. Uluslararası hukuk açısından önemli yaptırımlara maruz kalabilecek olan Suudi yönetiminin, finans alanında yaşanan yeni dalgalanmalara karşı istikrarlı bir siyasi ortamdan mahrum olması, hem ekonomik hem de toplumsal alanda yeni sorunların meydana geleceğine dair bir işaret.

ARAMCO ve reform

“Taş Devri dünyada taş kalmadığı için bitmedi. Petrol devri de dünyada petrol kalmadığı için bitmeyecek”. Suudi Arabistan’ın eski petrol bakanı tarafından dile getirilen bu ifade, ülke gündemindeki reform ve değişimin ana argümanlarını özetler nitelikte. Reform hareketinin ana gündem maddelerinden olan Aramco’nun halka arzı ise belirsizliğini koruyor. Dünyanın en kârlı şirketi unvanına ve 2 trilyon dolarlık piyasa değerine sahip olan Aramco, 2019 yılının ilk çeyreğinde 46,9 milyar dolar kâr elde etmiş. Petrol krizlerinin akabinde Suudi Arabistan tarafından tamamen kamulaştırılan Aramco, dünyanın en büyük petrol şirketleri arasında güçlü bir konuma sahip. Dünyada yaklaşık 80 milyon varil olan günlük petrol üretimine 12 milyon varillik katkı sunan Aramco, 2016 yılında açıklanan Vizyon 2030 hedefleriyle, yeni stratejik yaklaşımların gündeme gelmesine neden olmuştu. Veliaht prensin Suudi yönetiminde daha etkili hale gelmesinin ardından daha fazla öne çıkan değişim ve reform hamleleri son dört yıllık süreçte işlev kazanmıştı. Ancak IMF ve Dünya Bankası verilerine göre, ekonomik başarı anlamında Suudi ekonomisine henüz bir katkısı görülmeyen reform hareketlerinin, petrole bağımlı gelirlerde de çeşitlendirme sağlayamadığı biliniyor. Özellikle petrol tesislerine yönelik saldırıların ardından, güvenlik ve istikrar kaygılarının arttığı bir ortamda, reform hamlelerinin hayata geçirilmesi daha zorlu bir patikaya işaret ediyor.

Petrol ekonomisi, ARAMCO ve veliaht prensin vizyonu

Uluslararası yatırımcılarla Riyad’da gerçekleşen toplantı sonrasında Aramco’nun halka arzı için anlaşma sağlanamaması, yeni belirsizlikleri de beraberinde getiriyor. İki trilyon dolarlık değer üzerinden piyasaya yüzde 5’lik arz için görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması, yeni reform hareketlerinin finansman konusunda sıkıntı çekileceğine işaret ediyor. Yaklaşık 100 milyar dolarlık kaynaktan mahrum kalan Suudi yönetiminin önünde ise herhangi bir alternatif program yok. Finans piyasalarına uyum konusunda da aynı başarısız girişimlerin yaşanması, mevcut reform programının Suudi ekonomisi açısından bir çıkış yolu sunması ihtimalinin düşük olduğunu gösteriyor. Suudi yönetiminin istediği rakamlar üzerinde herhangi bir konsensüsün sağlanamaması sonucunda Aramco’nun piyasaya arzının gecikecek olması, mevcut yönetimin finansal kaynaklara ulaşımında sorun yaşayacağının da bir işareti. Enerji tesislerine yönelik saldırılardan sonra, yatırımcıların çekimser davranması da veliaht prensin itibarını olumsuz etkiliyor. Ekonomide yaşanan tıkanıklıkların giderilmesi için vergileri artıran ve işgücü piyasasını kadınlara açmayı planlayan Suudi yönetimi, gerekli finansal kaynaklar açısından sıkıntılı günler geçiriyor. Bu sıkıntıların giderilmesi için tatbik edilen mevcut çözümlerin de işe yaramaması, Suudi Arabistan’ın ekonomik problemlerinin artarak devam edeceğine işaret ediyor.

Uluslararası yatırımcıların Suudi Arabistan yönetimine güvensizliğinin en büyük nedenleri arasında Cemal Kaşıkçı cinayeti bulunuyor. Uluslararası hukuk açısından önemli yaptırımlara maruz kalabilecek olan Suudi yönetiminin, finans alanında yaşanan yeni dalgalanmalara karşı istikrarlı bir siyasi ortamdan mahrum olması, hem ekonomik hem de toplumsal alanda yeni sorunların meydana geleceğine dair bir işaret. Diplomatik alanda yaşanan güvensizlik ve enerji tesislerine yönelebilecek saldırıların hâlâ gündemde olması Vizyon 2030 yaklaşımının başarı ihtimalini azaltıyor.

[AA, 23 Kasım 2019]