SETA > Yorum |
Suriye Krizi ve Rusya'nın Uluslararası Sistemle Hesaplaşması

Suriye Krizi ve Rusya'nın Uluslararası Sistemle Hesaplaşması

Suriye krizi -sığınmacılar meselesi haricinde- Batı’nın fazlaca canını yakan bir konu değil.

Suriye Krizi, Rusya açısından uluslararası arenada ağırlığını yeniden hissettirmek için önemli bir test alanı haline dönüştü. Kırım’ın ilhakı ve devam etmekte olan Ukrayna Krizi, Putin açısından zor bir dönemin başlangıcı olmuştu. Bu olaylar sonrasında Batı tarafından ekonomik ambargoya maruz kalan ve iç siyasetinde zor günler yaşamaya başlayan Putin, Suriye’de rejime destek için yaptığı “fiyakalı” askeri hamlelerle bu tabloyu kısmen değiştirdi. Rus savaş uçaklarının Türk hava sahasını ihlali ile yaşanan gerilime NATO’da doğrudan dahil oldu. NATO, Türkiye’nin yanında bir görüntü sergilemeye çalıştı ve Rusya’ya tepki göstermeyi ihmal etmedi. Rusya’nın Suriye’deki varlığı ve ılımlı Suriye muhalefetine dair askeri müdahaleleri Türkiye’yi rahatsız etti; ancak Rusya’nın hamlelerini doğrudan Türkiye’yi tehdit etmeyi hedefleyen hamleler olarak yorumlamak gerçekçi olmayacaktır. Rusya’nın Suriye’deki askeri ve diplomatik adımlarını, Rusya’nın hem Batı hem de uluslararası sistem ile hesaplaşmasının bir uzantısı olarak görmek daha yerinde bir okuma olacaktır. Bu hesaplaşma, Rusya’nın 2008’de Gürcistan ile Güney Osetya vesilesi ile yaşadığı savaştan bu yana daha sert bir hâl almıştır. Rusya bu hamleleri ile bir yandan uluslararası sistemin kendi istediğinin haricinde şekillenmesini engellemeyi;diğer yandan da NATO’nun askeri, Batı’nın da siyasi ve kültürel etki alanının genişlemesinin önüne set çekmeyi hedeflemektedir. Türkiye’nin, Rusya’nın hava sahası ihlalleri ve Suriye’deki müdahalelerinden kaygı duyması yerindedir; fakat bu kaygı yalnızca Türkiye’nin kaygısı olmadığı için daha dengeli bir şekilde karşılanmalıdır.

RUSYA'DAN GÖRÜNEN SURİYE

Rusya, her ne kadar Ukrayna’da ciddi bir sorunun tarafı olsa da Ortadoğu gibi kendi yakın çevresinin haricindeki bölgelerdeki sorunların da bir tarafı olduğu ve bu sorunların seyirlerinin şekillenmesinde önemli bir etkisinin olabileceğini göstermek istedi. Rusya, Suriye krizi aracılığı ile uluslararası sistemin işleyişine dair yaklaşım tarzını ortaya koymaya çalıştı. Öte yandan Suriye’yi, Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana daralmakta olan bölgesel etki alanını yeniden tahkim etmek için kullanmayı tercih etti. Rusya, Suriye konusundaki tavrı ile, Ukrayna’da sorun yaşamakta olduğu Batı’ya da mesaj vermek niyetinde. Bu mesaj ise şu şekilde özetlenebilir: “Önemli uluslararası sorunlar Rusya’nın onayı olmadan çözülemez, bu nedenle Rusya’nın çıkarları ile çelişmemeye dikkat edin.” Ukrayna ve Suriye krizlerinin nasıl neticeleneceği, bu mesajın Batı tarafında ne şekilde karşılık bulacağı ile doğrudan ilgilidir.

Rusya, Suriye’ye baktığında birkaç şey görmekte. Rusya, Suriye krizinin ilk ortaya çıktığı dönemde Libya’daki gibi bir uluslararası müdahalenin ve rejim değişikliğinin önüne geçmek için elinden geleni yaptı. Rusya’nın önceliği, devletlerin egemenliklerinin büyük çaplı insan hakları ihlalleri söz konusu olsa bile dış müdahalelerle sarsılmaması idi. Yani “Koruma Sorumluluğu (R2P)” ilkesinin uluslararası kabul gören bir norm haline gelmesinin önüne geçmeye çalıştı ve halen bu yönde çalışmakta. Egemenlik ilkesinin, büyük çaplı insan hakları ihlalleri gibi durumlarda dahi ihlal edilmesinin uluslararası norm haline gelmesi Rusya, Çin ve özellikle de otoriter rejimleri tedirgin etmekteydi. Rusya ve Çin, BM Güvenlik Kurulundaki veto hakkına sahip daimi üye konumlarını da kullanarak bu normun yerleşmesine engel oldular. Sonuç olarak, Rusya bu hamle ile Batılı ittifakların kendi jeopolitik hinterlandında ve stratejik gördüğü alanlarda uluslararası müdahalelerin önüne geçme konusunda önemli mesafe aldı.

SAVUNMACI SALDIRI TAKTİĞİ

Rusya’nın diğer bir önceliği ise Soğuk Savaş sonrası dönemde Ortadoğu ve Balkanlar gibi bölgelerdeki etkinlik kaybını öncelikle durdurmak, daha sonra da bu alanlarda yeniden etkin bir aktör haline gelmekti. Rusya’nın eski Sovyet coğrafyası haricinde sahip olduğu iki askeri üssünden biri Suriye’de Tartus’da bulunmakta (diğeri Vietnam’daki deniz üssü). Rusya, Akdeniz’e açılan bu önemli kapıyı kaybetmeme niyetinde. Rusya’nın Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki üslerine güçlü bir şekilde yerleşmesi, Rusya’nın Doğu Akdeniz’de de güçlü bir aktör olarak var olacağının göstergesidir. Bu hamleler, Rusya’nın Ortadoğu’daki güç boşluklarını doldurma konusunda daha aktif rol oynayabileceğinin ve zamanla Irak’a da müdahale edebileceğinin de önemli bir sinyalidir. Suriye, Rusya’nın Ortadoğu’da Soğuk Savaş döneminden kalma müttefiklerinde biriydi ve bu bölgede etkinliğin devam etmesi açısından Suriye Baas rejiminin ne pahasına olursa olsun düşmemesi gerekirdi. Hem rejim değişimleri sonrasında ortaya çıkan yeni siyasi aktörler, eğer otoriter değillerse, çoğu zaman Rusya ile ilişkilerini ikinci plana itmekteydiler. Bu aynı zamanda Rusya’nın otoriter rejimlerle yönetilen diğer müttefiklerine de bir işaret olarak kayda geçti. Halk ayaklanması ve iç savaş gibi durumlarla zora düşmeleri durumunda eski dostları Rusya her an yardımlarına koşabileceğini göstermiş de oluyordu. Jeopolitik açıdan ise Rusya’nın Suriye ve Ukrayna konusundaki politikalarını daha büyük bir stratejinin parçası olarak okumakta fayda var. Rusya’nın, Suriye’de Esed rejimine aktif desteğini de içeren müdahalesi “ofansif-defans” yani “savunmacı-saldırı” olarak okunabilir. Rusya’nın 2008’de Gürcistan’da, 2014’de Kırım ve Ukrayna’nın doğusunda ve son olarak da Suriye’de askeri güç kullanarak müdahalelerde bulunması Batı tarafından saldırgan hamleler olarak algılandı. Rusya açısından ise bu hamleler kendi nüfuz ve etki alanlarını korumaya yönelik savunma hamleleri olarak algılanmakta. Yani Rusya bu hamlelerle Batı’nın kendi eski etkinlik alanında hakim aktör haline gelmesinin önüne geçmekte. Rusya’nın bu konudaki tavrında son derece dirençli olması beklenmekte, zira Suriye’yi aynı zamanda diğer bölgelerdeki jeopolitik konumunu korumak için pazarlık unsuru olarak kullanacaktır. Ortadoğu’da, Soğuk Savaş benzeri bir düzene dönmek, Rusya’nın bölgesel çıkarları açısından kazançlı olacaktır. Bu nedenle Suriye konusundaki gerilimi yakın vadede düşürmesi beklenmemelidir.

NATO'NUN TEST ALANI

Uluslararası toplum Suriye’de yaşanan krizi dar bir bakış açısı ile değerlendirip duyarsız kalmaya devam ederse, Rusya’nın Şam’ı “Ortadoğu’daki yeni soğuk savaşın” Berlin’i yapma politikası tutar. Böyle bir hamle dış politikalarını mezhepçilik üzerinden yürütmeye çalışan bölgesel aktörleri rahatsız etmeyebilir. Türkiye, şüphesiz böyle bir yapılanmadan en olumsuz etkilenecek aktörlerin başında gelecektir. Bu nedenle Rusya ile diplomatik temasların yoğunlaştırılması ve çözüm seçeneklerinin daha aktif konuşulması Türkiye’nin çıkarları açısından son derece önemli.

Rusya bu zamana kadar, Esed’e geri adım atması veya iç savaştaki konumunu yumuşatması için herhangi bir baskıda bulunmadı. Aksine Esed’in gitmesini engellemek için ihtiyacı olan askeri desteği sağladı. Şüphesiz Rusya, Ortadoğu’daki son müttefikini ve Akdeniz’deki açılan Tartus Üssünü kaybetmek istemedi. Ancak Rusya’nın şu ana kadarki bütün hamleleri daha fazla Suriyeli sivilin ölmesine ya da soluğu ülkelerinin dışında almalarına neden oldu. Burada Rusya’nın temel kaygılarından biri de Ukrayna krizini Batı karşısında daha kârlı bir şekilde kapatabilmek için elini güçlendirmek; ama Batı’nın Suriye’deki umursamazlığı Rusya’yı Ukrayna konusunda daha fazla talepkâr olmaya itebilir. Rusya’nın Esed’e yardımı, rejimin Suriye’nin bütününde kontrolü eline geçirmesi için yeterli olmayacak; fakat Akdeniz kıyısında ve Şam’da tahkim edilmiş bir Esed kontrolü daha fazla Suriyeli sivilin mağduriyetini sağlayacaktır.

Rusya kendisini gerçekten güçlü hissetmiş olsa idi Suriye’de cereyan etekte olan ve neticesi muğlak olan bir krizin parçası olmak yerine, bu krizin çözümü için daha fazla diplomatik çalışma içerisinde olurdu. Rusya açısından daha riskli olan ve Batı ile daha fazla gerilim yaşanan alanlar Ukrayna ve Baltık bölgesi. Suriye krizi -sığınmacılar meselesi haricinde- Batı’nın fazlaca canını yakan bir konu değil. Bu nedenle özellikle Avrupalı ülkeler ve ABD’nin Suriye için Rusya ile restleşmeyi tercih etmeyecekleri öngörülebilir. Suriye’deki krizin devamı ve Rusya’nın kayıplar vermeye başlaması Rusya açısından odak kayması olacaktır. Bu yüzden Rusya’nın Suriye’deki varlığının başarılı olup olmadığını değerlendirmek için çok erken.

Türkiye açısından ise Batılı müttefiklerinin dolduruşuna gelerek Rusya’ya gereksiz sertlikte tepki vermemek önemli. Daha birkaç ay önce Türkiye’den Patriot hava savunma sistemlerini çeken NATO’nun ciddi krizlerde Türkiye’nin ne ölçüde yanında olacağı muğlaktır. NATO’nun ittifak üyesi ülkeleri ne ölçüde koruyacağı Rusya’nın da cevabını aradığı bir sorudur. Türkiye’nin güvenliğinin, böylesi kritik bir sorunun cevabının test alanı dönmemesi Türkiye’nin menfaatinedir.

[Star Açık Görüş, 17 Ekim 2015]