SETA > Yorum |
Fanatizmle Bir Arada Yaşanır Mı

Fanatizmle Bir Arada Yaşanır Mı?

Gülen hareketi ya tekrar Türkiye merkezli hale gelecek ve sivilleşecek ya da yarı mistik -radikal bir cemaat olarak kamu vicdanında mahkûm edilecek.

Siyasetle dinin kesiÅŸtiÄŸi alanda yaÅŸananlar Batıda da DoÄŸuda da hep tartışmalı olmuÅŸtur. Ama aynı zamanda da yaratıcı... FanatikliÄŸin yıkıcılığı da, bir arada yaÅŸamanın müsamahası da siyasetle dini olanın çatışmasından ve etkileÅŸmesinden doÄŸmaktadır.

Demokrasinin ve laikliÄŸin dönüÅŸümü, bu kesiÅŸim alanında ortaya çıkan sorunlardan, sınırlarını bilmekten ve üretilen çözümlerden beslenmektedir.

Konu Ä°slam olunca din- siyaset iliÅŸkisini konuÅŸmak daha yakıcı bir hal almaktadır. Taliban, El- Kaide, Sünni- Åžii çatışması ve en son IŞİD tecrübesi Ä°slam'ın siyasallaÅŸmasının dışlayıcı örnekleri olarak verilmektedir. Bu olumsuzluk örnekler Ä°slam'ın özünde siyasal bir din olduÄŸu ve bu yüzden kontrol altında tutulması gerektiÄŸi iddiasına mazeret teÅŸkil etmektedir. Nitekim Türkiye'deki dışlayıcı laiklik tecrübesi dini olanın kamusal alandaki görünümünü ve varlığını tehlikeli gören bir zihniyetten neÅŸet etmiÅŸtir.

Dini taleplerin laiklik üzerinden güvenlikleÅŸtirilmesi sebebiyle Türkiye'de din- siyaset iliÅŸkisi hem dindarlar için hem laikler için bir türlü normalleÅŸemedi. Zira bu iliÅŸkinin normalleÅŸmesi dini ve laik aktörlerin kamusal alanda legal bir mücadele ve etkileÅŸimini gerekli kılmaktadır.

BaÅŸörtüsü ve dini eÄŸitim alanındaki özgürleÅŸmeye raÄŸmen dini yapıların legalitesinin tanınmaması sebebiyle ülkemizde hâlâ normalleÅŸme tamamlanamadı. Dini gruplar, sahip oldukları güçlü devletçi reflekslerine raÄŸmen yarı kapalı konumlarını korumak zorunda kaldı.

Åžimdi yeni bir olgu ile yüz yüzeyiz. 17 Aralık süreci ile ortaya çıkan AK Parti- Gülen Hareketi mücadelesi Türkiye'deki Ä°slam- siyaset iliÅŸkisini dönüÅŸtürecek bir mahiyete sahip. Ä°lk defa dini söyleme sahip aktörlerin kıyasıya mücadelesine tanık oluyoruz. Bu mücadelenin dini söyleminin CHP gibi laik aktörleri de etkilediÄŸini mahalli idareler ve cumhurbaÅŸkanlığı seçimlerindeki kampanyalarda görüyoruz.

22 Temmuz operasyonu ise ülkemizdeki Ä°slam- siyaset iliÅŸkisi açısından yeni bir aÅŸama. Paralel yapı ile iliÅŸkilendirilen emniyet görevlilerinin "casusluk ve vatana ihanet" suçlamaları ile tutuklanmasına tepki veren Gülen medyası "mazlumluk, maÄŸduriyet ve zalime karşı dindar direniÅŸ" söylemi üretiyor.
Bu dini söylem gittikçe radikal ve mistik karışımı bir forma bürünüyor.

Nitekim "nedamet" getirmelerini isteyenlere karşı Gülen hareketinden verilen cevap, radikal Ä°slamcılığın sembol ismi Seyit Kutub referanslıydı. AK Partililere, Kutub'un Nasır'a "bir mümin, münafıktan özür dilemez" ÅŸeklindeki cevabı hatırlatıldı. AK Parti'ye yöneltilen "münafıklık" suçlaması geçmiÅŸte Ä°slamcıların Kemalizm'e yönelttiÄŸi "küfür" ithamından daha az radikal deÄŸil.

"Bedir ashabı'nın tutuklu emniyetçileri rüyalarında ziyaret ettiÄŸi" yönündeki mistik yüceltme ise bu hareketin radikallik eÄŸilimine manevi bir hava kazandırmakta.

Bu yeni bileÅŸimin önünde iki seçenek var. Ä°lki kesin inançlılık ve fanatizm... Gülen medyasının "Allah'ın kendi hareketlerinin yanında olduÄŸuna" dair söylemleri bu hareketin baÄŸlılarını "kesin inançlı" bir gruba dönüÅŸtürmekte. Kesin inançlılık ise fanatiklik üretmeye her an hazırdır.

Ä°kinci seçenek ise, Gülen hareketi baÄŸlılarının dini bir özeleÅŸtiri, tezkiye yaparak hem sivilleÅŸmeleri hem de diÄŸer Ä°slami gruplarla sahici etkileÅŸim tesis etmeleri. Diyalog ve hoÅŸgörü vurgusunun ne kadar derinde olduÄŸu da görülecek. Gülen hareketi ya tekrar Türkiye merkezli hale gelecek ve sivilleÅŸecek ya da yarı mistik -radikal bir cemaat olarak kamu vicdanında mahkûm edilecek.

Sonuç ne olursa olsun, Türkiye'de ilk defa laikçi güvenlikleÅŸtirmenin ötesinde yeni bir mücadeleye, sahici bir din- siyaset iliÅŸkisine ÅŸahitlik ediyoruz. Modern kamusal hayatın bir arada yaÅŸama etiÄŸi bu yakıcı günlerden sonra gelecek.

[Sabah, 29 Temmuz 2014]