SETA > Köşe Yazıları |
Taksim Mitinginden İstanbul Yürüyüşüne İnce Senaryo

Taksim Mitinginden İstanbul Yürüyüşüne İnce Senaryo

Kılıçdaroğlu, Taksim mitingini yaptığı sırada, 15 Temmuz gecesi kahramanca bir direniş sergileyen millet, yurdun her tarafında gündüz işine gidiyor, gece ise sabaha kadar meydanlarda “nöbet” tutuyordu.

24 Temmuz 2016 tarihinde CHP tarafından Taksim Meydanı'nda “cumhuriyet ve demokrasi mitingi” düzenlendi.

Bu miting yapıldığında darbenin üzerinden daha 10 gün bile geçmemişti.

15 Temmuz gecesi FETÖ’cüler tarafından katledilen 249 şehidimizin cenazeleri yeni toprağa verilmişti.

FETÖ’cüler tarafından üzerinden tank geçirilen, havadan başlarına bomba yağdırılan, otomatik silahlarla taranan yaralı gazilerimiz hastanelerde tedavi görüyordu.

Darbeden tutuklanan FETÖ’cülerin birçoğu, savcılara ve güvenlik birimlerine itirafçı olarak ifade veriyorlardı.

Soruları nasıl çaldıklarını, devlete hangi tarihten itibaren, hangi yöntemlerle sızdıklarını en ince ayrıntısına kadar anlatmaya başlamışlardı.

Masum insanlara nasıl kumpas kurduklarını, bu kumpasların neticesinde kendi adamlarını nerelere nasıl yerleştirdiklerini ifşa ediyorlardı.

Yaptıkları hırsızlığın, arsızlığın ve namussuzluğun fetvasını FETÖ elebaşının kendilerine hangi mesajlarla ve yollarla ilettiğini anlatıyorlardı.

Yurt dışındaki FETÖ’cüler, darbe girişiminin hemen ardından yaşananları bir “tiyatro”ya benzetseler de, tutuklanan kendi adamları itirafa başlayınca suspus olmuşlar ve sosyal medya hesaplarını bir bir kapatmaya başlamışlardı.

Yine Kılıçdaroğlu, Taksim’de miting yaptığı gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast için giden FETÖ’cü askerler, saklandıkları çukurlarda daha ele geçirilmemişti. Güvenlik güçleri dağ bayır demeden aramalarına devam etmekteydi.

Ülkenin helikopterini çalarak Yunanistan’a sığınan FETÖ’cüler iade korkusunu yaşıyorlardı. Yunan hükûmeti yetkilileri de kısa süre içinde, söz konusu hainlerin iade edileceği sözünü vermişti.

Kılıçdaroğlu, Taksim mitingini yaptığı sırada, 15 Temmuz gecesi kahramanca bir direniş sergileyen millet, yurdun her tarafında gündüz işine gidiyor, gece ise sabaha kadar meydanlarda “nöbet” tutuyordu.

Hatta Taksim Meydanı'nda nöbete gelen insanlar Kılıçdaroğlu’nun o günkü mitingine de katılmışlardı. AK Parti başta olmak üzere diğer partilerden de birçok üst düzey yetkili de “birlik görüntüsü önemli” diyerek mitinge gelmişti.

***

Kılıçdaroğlu, darbeden sonra ilk defa bir mitingle toplumun karşısına çıkmaktaydı. Dolayısıyla darbe ve FETÖ ile ilgili söyleyecekleri önemliydi.

FETÖ’nün devletten arındırılması konusunda muhalefet olarak nasıl bir pozisyon alacakları merak ediliyordu.

Kılıçdaroğlu 40 dakika kürsüde konuştu.

Gezi Parkı eylemlerini hatırlattı. 1 Mayıs 1977 Taksim olaylarına değindi. Balyoz ve Ergenekon davalarına atıfta bulundu. İlgili ilgisiz birçok konuya temas etti.

10 maddelik “Taksim Manifestosu”nu bile açıkladı.

Şimdi sıkı durun, esas meseleye geliyoruz.

Tüm konuşmasında ve 10 maddelik manifesto bildirisinde bir kez bile FETÖ’yü ağzına almadı. Tüm konuşmasında darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ’yü bu mesele ile ilgilendirecek bir cümle bile kurmadı.

“Darbe girişimini gerçekleştirenler” gibi muğlak bir ifade kullanarak, darbenin faillerini perdeledi.

Sonraki süreçte FETÖ’cüler tamamen fikir değiştirdiler. İfadelerinden vazgeçtiler. Yeniden 17-25 Aralık sonrasında yaşananlara benzer kirli ittifak arayışlarına girdiler.

Bugünden geriye bakınca aslında Kılıçdaroğlu’nun “kontrollü darbe” diyerek FETÖ’yü perdeleme sürecini daha o günden başlattığını görüyoruz.

Toplumsal hafızada 15 Temmuz’u silmek için bugünlerde niçin 20 Temmuz söylemini devreye soktuğunu, o günkü konuşmasına bakarak daha iyi anlıyoruz.

Bir genel başkanın konuşmasının yazılmasında ve son hâlinin ortaya çıkmasında danışmanlar etkilidir.

Kılıçdaroğlu’nun sonradan bylocktan tutuklanan danışmanının o gün görevde olduğu dikkate alındığında, bugünün yol haritasını ve senaryosunun içeriğini daha o dönemde kimlerin çizdiği net şekilde ortaya çıkıyor.

FETÖ’cülerin ileriye dönük yol haritasında CHP’nin başat aktör olarak en baştan konumlandırıldığı geçmişe dönük okumalarla daha da netleşiyor.

FETÖ’cüler, günler öncesinde yeni bir darbe imasında bulunarak “15 Haziran’a kadar ne olacağını göreceğiz” türü algı çalışmasına başlamışlardı.

15 Haziran’da ne olduğunu da, bu yürüyüşün başlatılmasıyla görmüş olduk.

[Türkiye, 20 Haziran 2017].