Emin olun bugün iki büyük sermayemiz var. Birincisi siyasi iradenin kararlı duruşu, ikincisi sahip olduğumuz milli seferberlik ruhu. Bu iki unsurun birlikteliği sayesinde Türkiye karşı karşıya kaldığı taarruzları püskürtebildi. Dayatmalara boyun eğmedi, kendi hedeflerinin peşinden gidebildi. Şu günlerde milli seferberlik ruhuyla hareket etmenin, siyasi iradenin kararlı bir duruş sergilemesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Bütün tehditlere, uluslararası manipülasyonlara, kara propaganda girişimlerine rağmen Türkiye Zeytin Dalı Harekâtı'yla PKK'ya karşı kapsamlı bir sınır ötesi harekât başlattı. Bu harekât başlamadan önce içeride ve dışarıda Türkiye'nin bunu yapmaması gerektiğini, bu adımın ağır bedelleri olacağını söyleyenlerin geldiği duruma bir bakın. Türk Silahlı Kuvvetleri operasyona başladıktan ve hızla sonuç almaya başladıktan sonra, 5 yıldır PKK'ya özgürlük savaşçısı muamelesi yapan dış aktörler Türkiye'yle ittifaklarının ne denli değerli olduğunu hatırlayıverdiler. ABD Savunma Bakanlığı, "Suriye'nin kuzeydoğusundaki PYD/ YPG unsurları Afrin'e geçmeye kalkarsa desteğimizi kaybeder" diye açıklama yaptı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nauer ise "Rusya'nın iki NATO müttefiki olan ABD ve Türkiye'nin arasını açmaya çalıştığı"nı belirtti. İlginç değil mi? Bırakalım her şeyi, Hollanda'dan bile Türkiye'ye destek açıklaması geldi. Hollanda Dışişleri Bakanı Ziljstra "Türkiye'nin kendini savunması için yeterli işaretler var. YPG masum değil. PKK hem Hollanda hem de Avrupa'ya göre bir terör örgütüdür" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan salı günü hem Rusya Devlet Başkanı Putin'le hem de Fransa Cumhurbaşkanı Macron'la görüştü. İngiltere Türkiye'yedestek verdiğini ifade etti. Bu yazı yayınlandığında kuvvetle muhtemel ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD Başkanı Trump'la görüşmüş olacak. Görüşme talebinin karşı taraftan geldiğini de özellikle vurgulamak gerekiyor. Peki ya içerideki aktörlerin durumu. Eğer siyasi iradenin kararlılığı ve milletin sahip olduğu seferberlik ruhu olmasaydı CHP nasıl davranırdı acaba? CHP şu anda bile gayrı milli muhalefet için fırsat kolluyor ancak fırsat bulamıyor. HDP'nin hali peki? Siyasi irade tereddüt içinde olsaydı, millet bu seferberlik ruhuna sahip olmasaydı o takdirde HDP bambaşka bir siyaset izleyecekti. Sokakları karıştırmaya, kalkışma ortamı yaratmaya çalışacaktı. Bu ortamı fırsat bilerek Türk-Kürt çatışması çıkarmak için çabalayacaktı. Şu anda HDP sadece düşük yoğunluklu bir 'savaşa hayır' kampanyası yürütüyor. Elbette PKK'ya desteğini esirgemiyor, her platformda bu desteği sunmaya çalışıyor. Ancak alan bulamıyor. Elbette bu noktada Haziran 2015'ten ve özellikle de 15 Temmuz'dan bu yana PKK'ya karşı içeride yürütülen başarılı terörle mücadele programının da hakkını teslim etmek gerekir.
***
Almanya'dan yükselen makul seslerSon günlerde Alman kamuoyundan Türkiye'nin kaygılarına ilişkin makul sesler işitiyoruz. Tam da Berlin'e doğru yola çıkmışken Almanya'nın güçlü think-tanklerinden Stiftung Wissenschaft und Politik'in (SWP) kıdemli Türkiye uzmanı Günter Seufert'in Konrad-Adenauer Vakfı'nın yayın organına verdiği mülakata rastgeldim. Seufert'in FETÖ ile ilgili açıklamaları son derece çarpıcı. "Türk-Alman ilişkilerininen kritik konusu Gülen hareketidir" diyen Seufert Almanya'nın mevcut tutumunun yanlış olduğunu, Almanya'nın "Gülen hareketi"ne ilişkin farklı bir tutum sergilemesi ve Türkiye'nin argümanlarını dikkate alması gerektiğini söylüyor. Ona göre bürokrasiye sızıp darbe girişiminde bulunan Gülen hareketinin organizasyon yapısı, arka planı daha titizlikle araştırılmalı. Bunlar gerçekleştiği takdirde iki ülke arasında olumlu bir atmosfer oluşabilir diyor Seufert! Haksız mı?
[Sabah, 25 Ocak 2018].